1. YAZARLAR

  2. Hamza Türkmen

  3. Erken Evlilik Mağduriyetinde Gaflet ve İstismar

Erken Evlilik Mağduriyetinde Gaflet ve İstismar

Aralık 2016A+A-

Anayasa Mahkemesi geçen sene mağdur ve fail açısından organ veya cisimle cinsel tacizde bulunmayla ilgili TCK 102 ve 103. Maddelerdeki cezanın belirsiz ve orantısızlığı nedeniyle 2. Fırkalarının iptal edilmesini istemişti. İptalle birlikte yeni düzenleme için bir yıl süre tanınması nedeniyle de yeni bir yasa tasarısının hazırlanması gündemdeydi.

Adalet Komisyonunda TBMM’ye getirilmek üzere hazırlanan “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”ndaki yeni düzenlemeler yanına “Erken Yaşta Evlilik” ile ilgili geçici bir kanun teklifi iliştirildi. Diğer maddeler “cinsel istismar” ile ilgiliyken, bu 1. geçici madde “erken evlilik” ile ilgiliydi. Ancak bu geçici madde üzerinde ciddi tartışmalar yaşandı.

Yeni yasa tasarısının 1. geçici maddesi, ceza alan tecavüzcüyü değil, örfe göre küçük yaşta bir kızla evlendiği için yasal olarak ceza alan ve hapis yatan erkeği bir kereliğine affetmeyi ve mağdurları evlilik hayatı içinde buluşturmayı hedefliyordu. Bu maddeyi kapsayan 3 bin civarında mahkûm söz konusu.

Geçici madde teklifi sosyal yara olarak algılanan erken evlilikle ilgili mağduriyetleri gidermeyi önceliyordu ve bazı AK Partili mebuslar tarafındanaceleyle gündeme getirilmişti. Ama olayın hem sosyolojik boyutu, hem Müslümanların kültürüyle ilgili fıkhî boyutu vardı. Ayrıca bu düzenlemeye kamuoyu vicdanının ve Müslüman camianın nitelikli bir şekilde hazırlanması gerekiyordu.

Bu temel yasa tasarısı içinde geçici ek madde olarak ilave edilen yeni düzenlemenin gerekçesiyle ilgili Adalet Bakanı Bekir Bozdağ dâhil bazı kişi ve kalemler, kırsal kesimin örfü içinde yaşanan ve sonu mağduriyetle biten küçük yaşta evlilikle ilgili birçok hikâyeler anlattılar. Beşik kertmesi hikâyeleri, 18 yaşına ulaşmadan birbirine kaçan küçük sevgililerin olayları, köyörfünde kızlar için 17 yaş ve sonrasının evlilik için gecikmişlik veya evde kalmışlık psikolojisi oluşturduğu vs…

Ama 9-10 hatta 6-7 yaşında çocuk gelin konusunda yaşanmışlıklar da vardı; yüksek başlık paralarıyla evlendirilen rüştünü yakalayamamış ufacık kız çocuklarının yaşadığı mağduriyetler; bu mağduriyetlere isyan edenlerin töre cinayetlerine kurban gitmeleri ya da erken evlilik dayatması nedeniyle küçük kız çocuklarının intiharları veya intihara teşebbüsleri…

Konunun zıt, çetrefil, modern çağla irtibatlı istinbat gerektiren uçları var.

Erken evlilik konusu hem İslami metodoloji açısından hem de köy yaşantısından metropol yaşantısına doğru akan kitlesel dönüşümün değişim kültürü açısından irdelenmesi gerekmektedir. Konu tarım toplumundan sanayi toplumuna, hatta iletişim toplumuna geçiş sürecinde yenilenmesi gereken ilmihal ihtiyacımızla doğrudan alakalı bir mevzudur.

Çoğunluğu Müslüman olan bir toplumda önce konunun bütün boyutlarıyla İslam bilginleri arasında müzakere edilmesi, ilahiyat fakülteleri arasında müşterek sempozyumlarla irdelenmesi gerekmektedir. Bu konu sadece Türkiye ile ilgili değil, ortak tarihî geçmişimiz ve kültürümüz olan toplumların aynı minvalde önde gelenleriyle de evrensel bağlamda müzakere edilmelidir. Bu bahislere değinmemiz işi yokuşa sürmek değildir.

Atalet içinde 3, 4, 5. Hicri yüzyılın fıkhi, kelami, felsefi meselelerine bugünün sorunlarıymış gibi tutunan,  kıylükal ile uğraşan, modernitenin zihnî kuşatmasını aşmaya çalışacağına vahdet-i vücutçu ve vahdet-i şuhudcu aforizmalara hapsolan, muslihun ve şüheda vasıflarını unutmuş “ulema” veya “din adamları” sınıfı, ilahiyatçılarımız hiç değilse yaşanan bir konu üzerinden alana çekilmeli, çağdaş sorunlar karşısında içtihat ruhları kırbaçlamalıydı.

Peki, sosyolog olmanın, psikolog olmanın gerekliliği içinde kendi toplumunun dinî referanslarını bilen ve sosyal disiplinler arasında uzmanlaşmış kişi ve akademisyenlerle bu konu yeterince tartışıldı mı?

En azından yaşadığımız son iki asrın gündemi olan bu köklü sorun, bilinçli organizatörlerle üç-dört aylık bir süreç içinde hem Türkiye’de hem küresel ölçekte yapılacak fıkhi ve sosyal alanla ilgili sempozyum, şura, kollegyum türü organizasyonlar yapılmalı değil miydi?

Bu toplantılarda elde edilecek verilerle kamuoyu gündemi şeffaf bir şekilde bilgilendirilip hazırlanması gerekmiyor muydu?

Adalet Bakanlığı işaret ettiğimiz hususları söz konusu tasarı gündeme gelmeden -ki geleceği bir sene önceden belli idi- 6-7 ay öncesinden düşünecek yeterli ve nitelikli bir organizatörler heyeti seçmeli değil miydi?

En azından bu konuda çalışmaları olmuş, kafa yormuş kişilerle konuyla ilgili ön görüşmeler yapılamaz mıydı?

Yasa tasarısındaki geçici “Erken Evlilik” ile ilgili maddeyi “Tecavüz Yasası” diye ajite eden Batı yaşam tarzının gönüllü köleleri ise küçük yaşta flörtü, içki içmeyi, zinayı; büyükler için metres hayatını, LGBT’lileri, pornoculuğu ya teşvik ediyorlar veya saygıyla karşılıyorlar. CHP’li “ilerlemeciler”in tutumu da farklı değil. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ise“5 yaşındaki kızlara tecavüz”, “Bunlar tecavüzcüleri aklamak istiyorlar!” cümlecikleriyle ajitasyonu alevlendiriyor. O, sosyal bir sorunu çözmek için tartışmaya katılmıyor; diğer Batıcı lümpenlerle paralelleşen bir öfkeyi çoğaltıyor; AK Parti heyetinin yaptığı yanlışı, oy hesabı üzerinden istismar ediyor.

Ve bu istismarcıların toplu söylemi Meclis binasına kadar taşınıyor. Ama yürekleri kararmış bu Avrupacı kriptoların hiçbiri Suriye’de Esed’in Şebbihaları tarafından zindanlardaki 10 binlerce kadının ve küçük kız çocuğunun ırzına geçilmesiyle, işkence görmeleriyle ilgili tek bir cümle, tek bir kelime söylemiyor.

Tecavüz ve aldatma olmaksızın küçük yaşta evlilikle ilgili kırsal hayatın örfüyle irtibatlı ya da fıkhi kurallar çerçevesinde mâkuliyet taşıyan boyutta yaşanan mağduriyetler söz konusu. Ancak bunun yanında konunun sınırları iyi belirlenmediğinde istismar edilecek veya fıkhi olarak yanlış akan boyutları da var.  Konu gündeme geldiğinde diğer fahşa eğilimlere ses çıkarmayan Batıcı-ilerlemeci koronun itirazları yanında; bazı AK Partili kadın mebusların ve KADEM’in bu yasaya itirazları oluşmadan daha önce bu tasarının yanlışlığına vurgu yapan Müslüman kanaat önderleri de oldu. Onlardan birisi de Ali Rıza Demircan. Bu konunun fıkhi boyutunu Mirat Haber sitesinde işledi.

Aslında erken evlilik konusunun tarım toplumu, sanayi toplumu ve iletişim toplumuyla ilgili değerlendirilmesi gereken boyutu yanında, öncelikle Kur’an bütünlüğü içinde bilmemiz gereken başlıklarını hemen hatırlayabiliriz.

Nisa Suresinde Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Yetimleri ergenlik çağına erişinceye (el-nikâh) kadar deneyin. Eğer onlarda bir olgunluk (rüşt) görürseniz mallarını onlara teslim ediniz…” (4/6)

Dolayısıyla ergenlik demek, rüşte ermek, yani malını ve bedenini kullanırken lehinde ve aleyhinde olan işlere karar verecek yeterliliğe yani mükellefiyet yaşına ermek demek değildir. Ama her rüşt yaşı ergenliğe ermeyi içerir.

“… Mehir belirledikten sonra onu aranızda karşılıklı rıza ile artırıp eksiltmenizden ötürü günaha girmiş olmazsınız…” (4/24)

Mehir parasal bir metadır. İslam fıkhi birikimine göre eşler arasında parasal tasarruflar ancak rüşte eren, yani lehinde ve aleyhinde karar verecek olan kişilerin işidir. Dolayısıyla evlenecek kadın da rüşte ermiş olmalıdır. Bu boyutuyla erginliğini yaşasa bile rüşte ermemiş bir kız çocuğu nikâh akdi yapamaz veya vekâletini devredemez.

Sübyancılık/pedofili ergenlik öncesi çocuklara dönük cinsel istismar hastalığıdır. Hz. Aişe’nin ifadesiyle “Resulullah’ın ahlakı Kur’an’dı.” Resulullah (s) ise “Yüce bir ahlak üzeredir.” (68/4) Kur’an’ın evlilik süreciyle ilgili ölçüleri ise açıktır. Ama buna rağmen bazı hocalar veya din adamları 6 yaşında evlilik konusu gibi olaylardan bahsedip bu konuyla ilgili saçma sapan rivayetleri aktarabiliyorlar. Bu konuda örnek gösterilen en saçma ve saptırılmış konu ise Hz. Aişe’nin evlilik yaşıyla ilgili alakasız, şaz veya kasıtlı aktarımlardır. Bu tartışma sürecinde Batıcı-ilerlemeci lümpenler, bu tür uydurma saçmalıklara dayanıp Resulullah’ı “pedofili” eğilimli iftirası ile karalamaya kalkıştılar.

Oysa tarihî kaynakların gösterdiğine göre Aişe (r) annemizin ablası Esma (r), Hicretin 73. Yılında 100 yaşında vefat etti. Aralarında 10 yaş farkı vardı. Aişe’nin ölüm tarihine baktığımızda, o Resulullah’la nişanlandığında 17-18, evlendiğinde 19-20 yaşındaydı. Ayrıca bir kız olarak 8-9 yaş ile ilgili bilgi, o zamanki Arap örfüne göre ergenlik yaşı sonrasına aittir. Bu yasa tartışması sürecinde “Hz. Aişe validemizin yaşı” ile ilgili aydınlanmak isteyenler Siyer Vakfı sitesini sıkça tıkladılar. Ve Youtube’dan konuyu izah eden diğer anlatıları…

Nur Suresinde de Rabbimiz evlendirilecek olan “kocasız kadın” ve “kadınsız erkek” anlamında “el-eyama” kelimesini kullanıyor. (24/32) Kocasızlık ya da kadınsızlık erginler için geçerlidir. Erginlerin ise rüşte ermesi gerekir.

Ebu Hanife’ye göre de mükellefiyette olgunluğa 25 yaşında ulaşılabilir. Başlangıç süresi ise istisnai olarak ancak 15 yaşa kadar geriye gider. Medeni hukukta ise çocuğa mallarının idaresi, ancak mahkeme kararıyla verilebilecek en erken yaş sınırı 15’tir.

Konunun Kur’ani boyutu yanında, sahih fıkhi birikimimiz; ayrıca psikoloji, sosyoloji ve mer’i hukuk açısından gereği gibi irdelenmesi yapılmadan, uzmanlarıyla alt yapısı hazırlanmadan ve kamuoyunun vicdanını tatmin edecek bir anlatı formu oluşturulmadan söz konusu mağduriyet için adım atılması boşluklar oluşturmuştur. Bu boşluklar nedeniyle hem İslamofobik-seküler kesime değerlerimize saldırı fırsatı verilmiştir; hem bu konunun müteşebbisleri yıpranmış ve yasa tasarısı geri çekilmiştir.

“Geçici Erken Evlilik Yasa Tasarısı” hazırlanırken içine düşülen gaflet, İslamofobik bir algı operasyonuyla siyasi ve ideolojik istismar konusuna dönüştürülmüştür. AK Parti kurmaylarının bu tür yanlışlıklar üreten müstağniliklerden arınması gerekir.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR