1. YAZARLAR

  2. Bahadır Tok

  3. Çimento Benizli Bebekler

Çimento Benizli Bebekler

Eylül 2006A+A-

"Ve diri diri toprağa gömülen kızcağıza sorulduğu zaman: Hangi suçtan dolayı öldürüldü?" (81/8–9)

Damarları çekiliyor arzın, bu iç burkan kıskacın, çimento benizli bebeklerine tanıklığından. Bu yürek tutulmasına güç yetiremeyecek insanlık. Her yerde ölü ve çimento benizli çocuk cesetleri çıkıyor karşıma. Emzikleri sarkıyor iliklerime masmavi. Bu, umudun mavisi değil, ufunetin hakisi. Bakamıyorum kendi çocuklarımın yüzüne, gelip gelip gözbebeklerime çivileniyor mavi emzikli, çimento benizli bebekler. Duvarlar üstüme üstüme abanıyor, ancak içime açılan pencerelerden bakabiliyorum gökyüzüne. Sıkletinden bir kurtulabilsem, bir nefes alabilsem üstüme yığılmış insanlığın ve insanlığımın enkazından.

Bilginin, düşünmenin, fıkhın şirazesi kopuyor. Sahife sahife utanç ve zillet dağılıyor dünyanın kekre suratına. Hayatın anlamı olan, kimin daha güzel, daha namuslu olacağının ölçütü, "güzellik uykusu" olan ölüm, bu kadar acıtan olmamalıydı. Bu kadar haki, bu kadar yakıcı ve bu kadar çimento renkli olmamalıydı. Çocukların masumiyetine iliştirilmemeliydi, resmi evrak müsveddeleri gibi soğuk ve biçimsiz, yakışıksız. Çılgınlık, bir insan hastalığıdır, bu hal çılgınlık ötesi. Lügatları çıldırtan, bir müteradifi olmayan ve ancak kendiyle tanımlanabilen bir tedhiş.

Kelimeler bir lokma gibi takılıyor boğazına insanlığın. Mahşeri vicdan dedikleri bu bilinç, intihar etmeden yüzleşmelidir bu karanlık, bu iğrenç lekesiyle. Karnından konuşmadan ve yerlerini değiştirmeden harflerin, bakmalıdır bu utanç tablosundaki sabıkalı, bu kötürüm resmine.

Her yer kupkuru, her yer yıkıntı, toz/duman, açıktan ve kuytudan. Sarsılıyor bu iç burkan sessizliğe. İhanetin Arapçası'na, işbirlikçiliğin Türkçesi'ne, taşeronluğun Kürtçesi'ne ve bilmem daha hangi zıkkımcanın menfur ve habis korkaklığına. Çocuk cesetleri gibi diziliyor lokmaları gırtlağına astımlı insanlığın. Sessiz sedasız çekip gidiyorlar, ihanetin ve alçaklığın azık bilindiği mezbeleden. Kıyısından, köşesinden belki her zerresinden. Bu yürek yangını kolay değil, öyle bırakmaz peşini uzakta duranın. Yalnız zulümdara dokunmakla kalmaz...

Çimento benizli bebekler süzülüyor çağın suratından. Öyle zayıf, öyle kimsesiz. Kana kana kanasın şahdamarı, bu arlanmaz ve soysuz, ekini ve nesli tahrip eden heyulanın. Kana'sın ey insanlık bundan böyle! Senin de benzin çimento, senin de boynundan sarkıyor masmavi madalyonun. Bağımlılığını resmeden masmavi emziğin. Anastezik bu akıl, düşük yapmış ve intihar gerekçesini mavi bir emzik gibi kendi boynuna kement eylemiştir. Bilinci kapalı ve mütemadiyen kanamaktadır.

Damarları çekiliyor arzın. Kaybedecek kanı kalmadı bundan böyle. Anemik nöbetler biriktiriyor sabahlara. Şizofren sayıklamalar. Evet, sabah gelecek ve bitecek bu karanlıklar. Her zorluk, batnında bir kolaylıkla yaşar. Ama unutabilecek mi bu karabasan saatleri, çimento benizli, mavi emzikli bebek cesetlerini. Yüzlerine bulaşmış, o ölümün inciten çehresini. O gün içindekileri arzettiğinde tanıklık makamına yeryüzü… Çocuklarımın yüzüne bakamıyorum… Gözbebekleri darağacım oluyor… Karşıma dikiliyor çimento benizli, sorguç bebekler. İnsan bir şeyden kaçarken uykuya sığınır. Uykusuzluğa kaçıyorum var gücümle kirli başağrılarımla ben, dehşetengiz kâbuslardan.

Baktığım her çocuk, çimento benziyle kanımı donduruyor. Öptüğüm çocuklardan, enkazın toprakları bulaşıyor dudaklarıma. "Kana"yan taraflarına tuz basıyor insanlık. Nice zilzal yüreğim. Nice bungun insanlık. "Ve'l-asr", "kemal" den "zeval"e doğru seyrine başlamıştır… Ya ufunetinden çürüyecek bu vicdan, ya da şeytanlaşmaktan bunalıp besmele kuşanacak…

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR