1. YAZARLAR

  2. Hulusi Ersoy

  3. Bush Türkiye'ye Geliyor

Bush Türkiye'ye Geliyor

Temmuz 1991A+A-

Bush; tercihini emperyalist Batı'dan yana yapmış ve bu küfür toplulu­ğunun menfaatleri için, aynı geçmişe sahip olduğu toplumlara karşı tavır al­mış olan Türkiye'ye geliyor.

Bush; Batıcılaşma yönündeki devrimleriyle, Türkiye müslümanlarına yaptığı zulümleriyle, Orta Doğu'nun göğsüne emperyalist kafirlerin sapla­dığı hançer İsrail'i 1948'de BM'de tanın­ması, Cezayir'in 1962'de sömürgeci Fransa'ya karşı verdiği mücadele so­nunda milyonlarca şehid vererek elde ettiği bağımsızlığını tanıma­ması ve son ola­rak da Körfez Krizi sırasında 'kraldan daha kralcı' tutumları ve 'İslam Üm­meti' arasında "kötü şöhret" sahibi Türkiye'ye geliyor.

Evet; eskinin CIA ajanı ve şefi, şimdinin "Büyük Şeytan" ABD'nin 'baş şeytan'ı Bush Türkiye'ye geliyor.

O ABD ki, gücünü; kafa derisi yü­zücülüğüne, zenginlik sahibi olmaktan başka hiç bir suçu olmayan ve katilleri­ni törenlerle karşılayan Kızılderililerin soykırıma uğratılmasında, renginin si­yah olmasından başka bir günahı ol­mayan mazlum Afrika halkının insanlık dışı uygulamalarla bir meta olarak alı­nıp satılmasına ve tarlalarda emeklerinin sömürülmesine, Japonya'nın teslim olmayı kabul etmesine karşın 'ibret-i alem' olsun mantığıyla yüz binlerce insanın ölümüne, kat kat fazla sayı­da insanın sakat kalmasına ve daha sonraki yıllarda yüz binlerce çocuğun sakat doğmasına neden olan atom bombalarını Hiroşima ve Nagazaki'ye atmasına, Vietnam'daki işkence ve zu­lümlerine borçludur.

işte bu ABD; zulümle, kanla, in­sanın ve her şeyin sömürülmesiyle bü­yümüştür. Ve ömrünü daha uzun süre­li kılmak için zulümlerini, sömürüsünü ve içtiği kanın miktarını artırmaktadır.

ABD, "minareyi çalan kılıfını ha­zırlar" atasözünün en iyi uygulamala­rından birini sergilemektedir. ABD, bir yandan kızılderilileri katledip, Afrika yerlilerini köle olarak alıp satar ve Hiro­şima, Nagazaki, Vietnam ve Irak'ı vahşiyane bir şekilde bombalarken; öte yandan 'demokrasi'den, 'evrensel in­san hakları beyannamesi'nden, 'halk­ların özgürlüğü'nden, 'barıştan söz ediyordu. Bir yandan bağımsız bir ül­kenin iç işlerine karışmayacağından dem vururken, öte yandan Asya'da, Afrika'da, Latin Amerika'da ordu ve di­ğer bazı güçleri kışkırtıp, örgütleyip halkın isteğinin hilafına askeri darbe­ler, ihtilaller, iç savaşlar yaratıyordu.

Gittiği her yere cinayet, zulüm ve sömürüyü de beraberinde götüren Batı'nın -Avrupa gibi, Sovyetler Birliği gi­bi- bir çocuğu olan ve onun tüm özellik­lerini bünyesinde taşıyan ve şimdi Ba­tılı zulmün, sömürünün en iyisini ken­disinin yapabileceğini yine zulmüyle, sömürüsüyle ifade eden ABD; sahibi olduğu iletişim tekelleri aracılığıyla kendisini bir kurtarıcı, ıslah edici olarak sunmaktadır tüm dünya halklarına.

Evet işte bu 'minare hırsızı' Bush; müslümanlara yaptıkları onca zulüm ve zorbalıktan sonra 'müslümanları anlayışa', 'herkesi inançlarından ötürü baskıyla karşılaşan ve inançları yü­zünden acı çeken milyonlarca kadın ve erkeği hatırlamaya davet edebilmek­tedir. Tıpkı İncil'de "Sağ yanağına to­kat atana, sen sol yanağını göster" de­nildiği gibi. Bush, bizim müslüman olduğumuzu ve suçsuz olan hiç kimse tokat atmayacağı­mız gibi, bize tokat atıldığın­da da gereğin­ce karşılık vereceğimizi unutmasın. Bu cevabı dün vermiştik ve yine vereceğimizden de hiç kimsenin kuşkusu olmasın.

Biz müslümanlar; kendi inancı­mızı özgürce yaşamak istiyoruz. Biz müslümanlar kendi zenginliklerimizi kendi ihtiyaçlarımız ve tüm dünya halk­ları için olumlu şekilde kullanmak ve zenginliklerimizin yalnızca Batı'nın da­ha iyi zulmedebilmesi için harcanması­nı engellemek arzusundayız.

Bu çabamızı ne emperyalist ABD, ne de onun onurlandırmak için ziyaret ettiği kimliği, kişiliği erozyona uğramış işbirlikçi rejimler engelleyebi­lirler.

Biz Türkiyeli müslümanlar, halkı­mızı uyandırmalıyız. Türkiye ve hiç bir islam ülkesi ABD'nin çiftliği olmamalı­dır. Bunun için uygun olan bütün im­kanlar kullanılmalıdır.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR