1. YAZARLAR

  2. Rüştü Hacıoğlu

  3. Bu Çağın Sümeyye’si

Rüştü Hacıoğlu

Yazarın Tüm Yazıları >

Bu Çağın Sümeyye’si

Nisan 2010A+A-

Sümeyye, hep kaçmak, görünmemek üzere kurulu mücadelesinde bir karara varmak lüzumu hisseder: “Nereye kadar? Ne zaman kendi kimliğiyle yasakçıların, tanrılaşanların karşısına dikilecek?” Kalbinin pıtırtılarına aldırmadan dersin işlendiği salonun kapısına doğru yaklaşır. Nasıl bir karşılaşma olacak? Küçük bir kızın koca bir egemenle karşı karşıya gelmesi adil bir karşılaşma mıdır? Değildir. Ama bu karşılaşma olmazsa Sümeyye hep kaçmayacak mıdır, hep ezilip sinmeyecek midir? Arkadaşlarında bir telaş… Ders milli güvenlik ama güvenlik duygusu sıfır… Herkes telaşlı. Sahi bu kimin güvenliği? Dersi müfredata koyanlar, kışladan gelip sivil okullarda bu dersi verenler kimin güvenliğini sağlamaya çalışıyor?

Sümeyye kararlıdır, artık dersten kaçmayacak, dersine örtüsüyle girecektir. Arkadaşlarının başı açık. Herkes şunu bilir ki imam hatip okullarının çoğunda kışladan gelenler milli güvenlik derslerinde kızların başörtülerini açtırırlar ve buna hemen hemen kimse karşı koyamaz. İdareciler boyunlarını bükerler, “ne yapalım” çaresizliğine gömülürler. Bazı öğrenciler milli güvenlik dersine girmez, karnelerinde zayıf olur. Ama Sümeyye artık kaçmak istemez. Kız arkadaşlarından kimi kendi başlarının da belaya girmesinden endişeleniyorlar: “Böyle mi gireceksin?” “Elbette!” diyor Sümeyye.

Karşılaşma anı. Herkesin korkuyla ululadığı milli güvenlik öğretmeni, kışladan salona giriyor. Sümeyye’nin kalbi her zamankinden çok fazla çarpıyor, boğazında kuruma; ne olacak, ne diyeceğim? Allah kerimdir! Oturuyorlar. Güvenlikçi salona dönüyor, bakışları sınıfta gezinirken gözleri Sümeyye’nin gözleriyle kesişiyor. Güvenlik algısının her ikisi için de kırıldığı, değiştiği an: “Allah’a güvenip dayanmalı, egemenlere boyun eğmemeliyiz!” diyor biri. Diğeri korkuyla sağladığı güvenlik ortamının kendisi için sarsılışını yaşıyor. “Başındaki ne?” diyor Sümeyye’ye, sanki bilmiyormuş gibi. Sanki imam hatipte derse girmiyormuş gibi. “Başımdaki Allah’ın emridir. Siz Allah’ın emirleriyle hükmetmiyorsunuz!” diyor Sümeyye. “Git idarecileri gör!” diye Sümeyye’yi çıkarıyor sınıftan güvenlikçi.

İşte bu kadar Sümeyye için. Çok şeyler söylemek isterdi, çok şeyler haykırmak ama zaten bu karşılaşma, içinde bütün hepsini barındırıyor, çok şükür. Muhafazakâr reflekslerden midir nedir, kazandıklarını sandıkları yerleri kaybetme korkusundan mıdır nedir, imam hatiplerin yöneticileri cesur çıkış yapamazlar ve “Sen ne yaptığının farkında mısın?” derler Sümeyyelere…  “Tabii ki farkındayım!” der Sümeyye de bütün Sümeyyeler adına. “Allah’ın kitabını okuyorum ve bir Müslüman olarak kimliğimle derslere gireceğim.”

“Biz Müslüman değil miyiz, Kur’an’ı senden mi öğreneceğiz, diğer öğrencilerin de başını yakacaksın…” Birçok yerde bu talihsiz cümleleri duymuşsunuzdur. Çaresizliğin cümleleri, korkunun egemenliği… Sümeyye’nin babası çağrılır okula. Tebrik etmeli babasını ki İslami kimliğiyle kızının yanında duruyor, Sümeyye’yi aşağılamak isteyenlere geçit vermiyor.

“Kur’an’da, sünnette, hadiste bu vardı, şu yoktu…” argümanlarıyla Sümeyye’yi ikna etmeye çalışanlar insanlığın vicdanında nasıl bir değere sahiptirler? Sümeyye’den sonra güvenlik dersine başlarını açıp girmeye devam eden kızların kalplerinde hangi yanardağlar harekete geçecek? Okulun idaresi kendileri için talihsiz bir sürprizden başka bir şey olmayan bu kız için neler yapacak? İslami delillerle Sümeyye’yi nasıl ikna edecekler? “Ne güzel gidiyordu bak her şey, müdür olmuştuk, müdür yardımcısı olmuştuk, arkadaşlarımız da başka yerlere müdür oluyorlar, tam da böyle bir mutluluk ikliminde şu kız da nereden çıktı? Her şeyin bir yeri ve sırası var!”

“Başörtümün sırası şimdidir!” diyor Sümeyye, sıklaşan idare görüşmelerinde. Savunmasını alıyorlar, o, İslami kimliğini yazıyor gerekçe olarak kâğıtlara. Böyle bir savunma beklemiyorlar, o lafları nereden öğrendiğini soruyorlar. Normalde ilahiyatçıdırlar, dinin böyle bir yorumuna neredeyse ilk kez tanık oluyorlar, ifadesini değiştirmesini istiyorlar, Sümeyye resmi ideoloji eleştirisi yapıyor. Nasıl ikna etseler, ne yapsalar, ikna odası sadece laikler tarafından mı kurulmuştur? Bu ülkedeki en büyük ikna odalarının “Müslümanım” diyenler tarafından kurulmuş olması ne büyük trajedidir! Milli güvenlikçilerin güvenliklerini yine kölelere sağlattırması zekice oynanan bir oyun değil midir? “Kendi ikna odanı kendin kur, beni uğraştırma!”

İkna olmayacaktır Sümeyye, korkunun egemenliğine teslim olmayacaktır. “Siz de özgürleşin öğretmenim!” Sümeyye’yle uğraşmak zor olacaktır, idarenin kanaati odur. “Bir şekilde bu işi senin zarar görmeyeceğin biçimde halledelim.” diyecekler. Sümeyye’nin kararlı tutumu karşısında şantaj ve ikna politikaları kâr etmez. Ece Nurların zincirinin taze ve kuvvetli bir halkasıdır Sümeyye. “Özgür başlangıçların vakti yoktur!” der ve karşı koyuş örnekliğini arkadaşlarına bir model, güvenliklerini sağlama telaşındaki egemenlere bir korku, telaşlı muhafazakâr idarecilere de bir ders olarak okulunun kapısına asar!

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR