1. YAZARLAR

  2. Rıdvan Kaya

  3. Bizim Projemiz Cihaddır

Bizim Projemiz Cihaddır

Kasım 1996A+A-

Rıdvan Kaya'nın Fethi Şikaki'yi Anma Programı'nda yaptığı konuşmanın metni

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla...

Şehadetinin yıldönümünde ümmetin yiğit bir evladını, bir Allah erini anmak için bizleri bir araya getiren Rabbimize hamdolsun!

Bu vesileyle, Allah'ın sonsuz rahmeti, hayatını mücadeleyle dolu dolu yaşamış ve bu mücadeleyi şehadetle taçlandırmış aziz şehidimiz Fethi Şikaki ve tüm İslam şehitlerinin üzerine olsun!

Kardeşler,

Şehitlerimizi anmaktaki asıl gayemizin, onların ardından ağıtlar yakmak, ya da övgüler düzmek olmadığı her birimizin malumudur.

Elbette şehitlerimiz her türlü övgüye lâyıktır. Ama bizim yapmamız gereken bu değildir.

Zaten Kitabullah'ta bizzat Rabbimiz tarafından övülmüş olanların bizlerin övgüsüne, meth-ü senasına ihtiyaçları da yoktur.

Şehitlerimizi anmak, onları gündemleştirmekteki asıl amacımız, düşüncemizde ve eylemimizde onları kendimize örnek almak, bizlere bıraktıkları mücadele mirasına gerektiği gibi sahip çıkmak ve bu uğurda yüklenmemiz gereken sorumluluklarımıza dikkat çekmek olmalıdır.

İşte ancak o zaman, "Şehitler yolumuzu aydınlatıyor!" sözü bir temenni, bir slogan olmaktan öte bir anlam kazanacak ve hakikatin bir ifadesi haline gelecektir.

Fethi Şikaki mücahit önderlik planında çağımızın önde gelen örneklerinden biridir.

Bu yönüyle sadece Filistin'e has bir örneklik değil, evrensel İslami mücadele kadroları açısından da iyi tahlil edilmesi, üzerinde çokça durulması ve kendi somut pratiklerimiz alanında da örnek alınması gereken bir şahsiyettir.

Bilindiği gibi Fethi Şikaki ve lideri bulunduğu İslami Cihad Hareketi 80'li yılların başından itibaren Filistin mücadelesinde etkili olmaya başlamış ve bilahare Filistin davasına ilgi ve duyarlılık gösteren, onunla dayanışma içinde olan, bu davayı sahiple­nen tüm dünya müslümanlarınca da sevgi ve takdirle karşılanmaya başlanmıştır.

Şikaki isminin ve Filistin İslami Cihad Hareketi'nin 80'li yıllarda etkinlik kazanmasına dikkat çekmek gerekir.

Neydi 80'li yılların önemi? Bu tarih kesiti ne ifade ediyor?

80'li yıllar tüm dünya genelinde evrensel İslami hareketin ciddi bir atılım içine girdiği ve dünya gündeminde İslami dirilişin belirleyici bir olgu olarak yer aldığı bir tarih dönemecine işaret etmektedir.

Başta Ortadoğu olmak üzere, hemen hemen tüm İslam coğrafyasında İslami uyanış, özellikle de İran Devrimi'nin kazandırdığı büyük siyasi tecrübe ve moral takviyesi ile bu dönemde ciddi bir mesafe katetmiştir. Önceki deneyimler ve birikimin önemli ve olumlu unsurları muhafaza edilmekle birlikte, gerek uluslararası emperyalizm ve siyonizme, gerekse de İslam dünyasını sarmış bulunan işbirlikçilik olgusuna karşı daha net, daha kararlı ve devrimci bir çizgiye doğru evrilme gerçekleşmiştir. Bu dönemde, yaşadığımız topraklarda da çok somut bir biçimde gözlemleyebileceğimiz gibi, tüm dünya genelinde, İslami hareketlerin geçmişten devraldıkları ve bünyelerinde taşıdıkları bir takım eksikliklerin, zaaf ve bulanıklıkların sorgulandığı, tartışıldığı ve terk edilmeye çalışıldığı adeta bir arınma, bir tezkiye sürecine kapı aralanmıştır.

Bu süreçte, yaşadığımız İşgal tüm boyutlarıyla fark edilmeye başlanmıştır. Egemen müşrik güçler arasında birini diğerine tercih etme gibi saptırıcı eğilimlerin çıkmaz yol olduğu artık açıkça görülür olmuştur. Kurtuluşun ancak küfür ve zulme karşı topyekün bir mücadele verilmesiyle mümkün olabileceğinin ve daha önemlisi, bu kurtuluş mücadelesinin geleneksel anlayış ve yöntemlerle gerçekleşemeyeceğinin, bunun için gereken şeyin aynen Rasulullah'ın ve ashabının yaptığı gibi, tümüyle Kur'an'a sarılmak ve Kur'ani doğrultuda her şeyi yeniden yapılandırmak olduğunun kavrandığı devrimci bir süreçtir yaşanan. Adeta bir Kur'an baharıdır solunmaya başlanan.

İşte bu Kuran baharının Filistin'de açtığı en güzel, en soylu bir çiçektir Şikaki ve hareketi... Gerek Filistin'de işgal altındaki topraklarda, gerek Filistin dışında sürgünde, camilerden üniversitelere, Siyonistlerin işkencehanelerinden zindanlarına kadar her yerde, her zeminde, her fırsatta yoğun bir eğitim, direniş ve mücadele atmosferi yaratılmıştır.

Kan pahası, can pahası oluşturulan bu alanda hareket şehidler vermiş, büyük bedeller ödemiş ama ilke ve kararlılığından taviz vermemiştir. Davaya bağlılık, harekete itaat ve disiplin, sıkı ve kuşatıcı örgütlülük ve düşmanı sarsıcı, etkili eylemlilik hareketin ayırıcı özellikleri olarak öne çıkmıştır.

Yine İslami Cihad Hareketi'nin üzerinde durulması gereken önemli vasıflarından biri de, düşmana karşı alabildiğine sert ve tavizsiz olmasına rağmen. Siyonist işgale karşı mücadele etmekte olan tüm muhalif unsurlara ve anlayışlara karşı diyalog ve işbirliğine açık, öte yandan ihtilafları artırıcı ve rekabet havası oluşturacak tavırlara ise kapalı olmasıdır.

Filistin'in hem nüfus, hem de coğrafya olarak dünya haritasında oldukça küçük bir yer tutmasına rağmen, Filistin sorununun İslam ümmeti açısından merkezi bir konuma sahip olması ve bu soruna ilişkin olarak tüm dünyanın yoğun bir ilgi ve tavır göstermesi, Filistin İslami hareketinin ortaya koyduğu pratiğin önemini artırmış ve tüm dünya müslümanları açısından olumlu ve etkili bir örneklik teşkil etmesine zemin hazırlamıştır.

Kardeşler,

Nasıl Filistin davası sadece Filistinlilerin davası değilse, Filistin'de Siyonist işgale ve işbirlikçiliğe karşı sürdürülen İslami mücadele de sadece Filistinli müslümanlara ait bir mücadele değildir. Bu mücadeleyi tüm İslam ümmetinin ortak bir sorumluluğu ve kazanımı olarak görmek durumundayız.

Ve zulme karşı intifada çizgisinin dalga dalga tüm Ortadoğu'ya yayılması ve bulunduğumuz bölgeden başlayarak bütün bir İslam coğrafyasının kurtuluşu için çabalamak zorundayız. Çünkü biliyoruz ki, İslam ümmetini kuşatan esaret zinciri, tek bir zincirin halkalarından oluşmaktadır.

Ve yine bilmeliyiz ki, yaşadığımız coğrafyada küfre ve zulme karşı verdiğimiz mücadele nihai tahlilde Kudüs'ün kurtarılması mücadelesinin bir parçasıdır.

Aynı şekilde Filistin'de kardeşlerimizin işgale karşı sürdürdükleri şanlı intifada da bulunduğumuz coğrafyada bizleri kuşatan emperyalizm-siyonizm ve işbirlikçilik şeytan üçgeninin kırılmasına bir katkıdır.

İşte bu yüzdendir ki, siyonist işgal yönetimi ile yaşadığımız ülkeye tahakküm eden laik diktatörlük her alanda yoğun bir işbirliği içine girmişler, adeta bir kader birliği yapmışlardır.

Filistin'de, Lübnan'da, tüm Ortadoğu'da müslüman ve müstezat halklara ölüm yağdıran siyonist savaş uçakları işte bu yüzden ülkemizde eğilim görmektedirler.

Bu yüzden; MİT-MOSSAD işbirliği, teröre karşı protokoller, ortak strateji geliştirme hesapları gündeme gelmektedir.

İşte bu yüzden; Filistin'in kurtuluşu için cihad eden İslami Cihad ve Hamas gibi hareketler aynen Siyonistler gibi laik dikta yönetimince de terör örgütleri olarak kabul edilmekte ve pek çok kez örnekleri görüldüğü üzere ülkemizde öğrenci olarak ikâmet eden Filistinli gençler bu hareketlere mensup olma suçlamasıyla apar topar gözaltına alınıp; işkenceci, katil siyonist çetelere teslim edilmektedirler.

Rabbimizin yüce kitabında, çevresini mübarek kıldığını bildirdiği Mescid-i Aksa'ya yönelik siyonist saldırıları protesto gayesiyle, camilerden alanlara taşan onurlu haykırışları bastırmak için, aynen Filistin'de olduğu gibi, yaşadığımız ülkede de düzen güçlerinin giriştiği saldırılar bu yüzdendir. Zulme karşı çıkan, Hakkı haykıran müslümanların "terörist" yaftasıyla gözaltına alınmaları, işkence görmeleri, tutuklanmaları bundandır dostlar!

Bundan kısa bir süre önce, televizyon kanallarından, gazetelerden yansıtılan bir kare, yaşadığımız ülke gerçeğini kavramak için yetmez mi acaba? Ankara'da Siyonistlerin zulmünü telin ettikleri için gözaltına alınan bir grup müslüman, emniyette teşhir için basının karşısına çıkartılıyorlar ve önlerindeki masanın üzerinde bir suç aleti: Kelime-i tevhid ibaresinin yazılı olduğu bir bayrak. La ilahe illallah bayrağının bir suç aleti, bir suç unsuru olarak böylece teşhir edilmesi, aslında bir gerçeğin en açık, en yalın biçimde teşhiridir, kardeşler!

Bu gerçek, düzen gerçeğidir, yaşadığımız ülke gerçeğidir. Bu gerçeği kavramak ve gereğince amel etmek zorundayız.

Nasıl bir projeye sahip olduklarına dair kendisine sorulan soruya Şehid Şikaki'nin verdiği çok yalın ve olabildiğine öğretici cevap biz Türkiyeli müslümanlar için de çok önemli dersler içermektedir. Projeleri­nin ne olduğu sorusuna Şikaki bizim projemiz cihaddır diyor. Gerçekten, sorumluluk bilincine sahip olanlar için ne mükemmel, ne kuşatıcı bir proje!

Sorumluluklarını bilinmez bir geleceğe erteleyenler, dünyevi çıkarlar peşinde savrulanlar, demagojiyi mücadelenin sıcaklığına tercih edenler elbette bu soylu projeye dudak bükeceklerdir.

Şirkle, tağutla uzlaşarak kendilerine ikbal arayanların, kitabın dosdoğru ortaya koyduğu ilkeleri siyasi, tevilci, geleneksel kirliliklerle bulayarak kimlik ve kişilik yozlaşmasına uğrayanların bu hakikati idrak etmeleri mümkün değildir.

Aslolan mücadeledir, aslolan yılgınlığa, uzlaşmaya, çözülmeye karşı direniştir. Aslolan kitabın ilkelerini hayatın her alanına hakim kılmaya çalışmaktır. Ve bunun da tek yolu cihaddır.

Rabbimiz Kur'an'da "Bizim uğrumuzda cihad edenleri elbette yollarımıza iletiriz" buyuruyor. Rabbimiz bizleri bu kutlu vaadine layık olanlardan eylesin!

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR