1. YAZARLAR

  2. Mehmet Ali Şeker

  3. Bismih-i Teâlâ

Bismih-i Teâlâ

Kasım 2010A+A-

Bismih-i Teâlâ

Haksöz dergisinin son iki sayısının soruşturma konusu olan referandum ile Kürt sorunu üzerinden öne sürülen düşünce farklılıklarını ve yapılan tartışmaları çok önemsiyorum. Yaşanan kafa karışıklıkları ve sergilenen çelişkilerin bizlere kazandırdıklarının kaybettirdiklerinden çok daha fazla olduğuna, olacağına inanıyorum. Çünkü bu sayede Müslümanlar, içinde yaşamaya mecbur kaldıkları sosyal şartlar ve bu şartlara bağlı olarak hayatlarına (zorunlu olarak) akseden gayri İslami sistemin yansımalarını daha somut görmeye, gördüklerini tanımlamaya ve tanımladıkça da bunları kuru sloganik ve hamasi söylem temelinde değil halk içinde yaşananları dikkate alıp onlara hitap eden bir fıkıh anlayışını geliştirebileceklerdir. Bu tür çalışmalar farklı zaman ve ortam şartlarına bağlı değişimlerin (güncellenerek) mücadele fıkhına doğru ve sağlıklı yansıması için gerekli olan fıkıh metodolojisi/usulünün Müslüman zihinlerde daha iyi şekillenmesine de yardımcı olacaktır.

Yeri gelmişken derginin son iki sayısında işlenen “Kürt Sorunu Forumu” ile ilgili bazı hususlara değinmek istiyorum…

Özellikle forumun sonuç bildirgesinde yapılan tespit ve öneriler okunduğunda Müslüman camianın fikir ve önerilerini (taraflardan gelebilecek tehditlerden etkilenerek) kısmen güvenlik endişesiyle hazırladıkları anlaşılıyor. Oysa TC’nin içinde yuvalanan derin güç ETÖ’nün Kürt sorununun devamına ve çözümsüzlüğüne şu an katkısı neyse PKK’nin içindeki Ergenekon’un da veya direkt PKK’nin de (bazı açılardan) katkısı azımsanmayacak derecede yakın olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla aynı amaç doğrultusunda senkronize bir eylem işbirliği yapan iki güçten birisinin sorunla ilişkisini cesurca analiz ederken diğerini görmezlikten gelmek çözüme dair duruş ve samimiyetimizi sakatlamaz mı?

Forumda bu duruşu sergileyenlerin durumu ne kadar üzücü olmuşsa o duruşa ve sebep olacağı olumsuz sonuçlarına dikkat çeken eleştirileri okumak benim için sevindirici olmuştur.

Zira temsiliyet arz eden bu tür ortamlarda bulunacaksak eğer o zaman kimliğimizin gereği olan adalet vasfımızı düşünce, tespit ve değerlendirmelerimize yansıtmaktan geri durmamamız gerektiğine inanıyorum. Çünkü endişe ve korkuların gölgesinde şekillenen tespit ve değerlendirmelerin objektif ve sağlıklı olmayacağı, adil bir çözüm için yeterlilik arz etmeyeceği bilinen bir gerçektir.

Bu konuda problem yaşayan kişi ve kesimlerin biraz daha cesaret ve gerektiğinde (mesajı boğmamak kaydıyla) başvurabilecekleri diplomatik bir dille sorunu rahatlıkla aşabileceklerini zannediyorum.

Tabii bu tür ortam ve zeminlerde bulunan ve bulunanlarla direkt muhatap olan sizin gibi değerli dostların konuya ilişkin düşünce ve önerilerinin daha gerçekçi olacağı şüphesizdir.

Türkiye’deki Müslümanlar için onur kaynağı olan Mavi Marmara eylemi hakkında birkaç şey söyleyerek mektubuma son vermek istiyorum…

Her ne kadar “STK’lar öncülüğünde yapılan insani yardım amaçlı sivil bir eylem” olarak adlandırılsa da uluslararası düzeyde yankı bulan ve böylesi geniş bir katılımla gerçekleşen bu eylem hiç şüphesiz (özellikle Türkiye’deki) Müslümanlar için legal mücadelede bir dönüm noktasıdır. Çünkü bireysel istisnalar hariç legal zeminde gerçekleşen bu eylem, (barbarlığın en üst seviyesinde olan) Siyonist İsrail gibi bir düşman ve gönüllü fedailerinin ellerinin ulaşamayacağı bir uzaklıkta değil, burunlarının dibine sokularak gerçekleştirilen bir eylemdi. Çünkü bu, Firavun’un askerleri tarafından insan kanının dökülebileceği ihtimalinin en yüksek derecede olduğu bilindiği halde çıkılmış bir yolculuktu. Bu, Filistin davasına karşı kendince vicdanını rahatlatmak için yılda bir defa (güvenlik riskinin neredeyse sıfır olduğu bir meydanda) insanlarla toplanıp birkaç slogan attıktan sonra sorunu unutup sıcak yuvalarına, iş ve aşlarına dönenlerin yaptığı bir eylem türü değildi.

Bu yüzden her ne kadar Gazze ablukasının kaldırılması için gerçekleştirilmiş ise de bu eylem inşallah Türkiyeli Müslümanlardan (legal zemin ve koşullarda bile) yakın mesafedeki düşmanlara karşı mücadele etmekten çekinen kesimlerin üzerindeki o korku ablukasını kaldıran bir sürecin de başlatıcısı olmuştur.

Bu vesileyle eyleme katılan kardeşlerimizi, yurtdışından gelmiş olan tüm o onurlu yolcuları yürekten saygı, sevgi ve gururla tebrik ediyorum. Bu kutlu yolculukta rahmet-i Rahman’a kavuşan o kahraman şehitlerimize cennetu’l-âlâ’da en güzel makamda mükâfatlandırılmalarını Yüce Mevla’dan niyaz ediyorum.

M Tipi Kapalı Cezaevi

B-8 / Batman

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR