1. YAZARLAR

  2. Wahida Chisti Valiante

  3. Bir Ebeveynin İslami Perspektife Göre Çocuk Yetiştirme Rehberi

Wahida Chisti Valiante

Yazarın Tüm Yazıları >

Bir Ebeveynin İslami Perspektife Göre Çocuk Yetiştirme Rehberi

Ekim 2002A+A-

Hırsın, ırkçılığın, şiddetin yanı sıra adaletsizliğin ve ahlaksızlığın diğer formlarının da günlük yaşamın gerçekleri olarak algılandığı bir dünyada yaşıyoruz. WAHIDA CHISTI VALIANTE böyle bir zamanda çocuk yetiştirmenin ilkelerini Kur'ani bir yaklaşımla ele alıyor... Bir aile danışmanı olan bayan Wahida Valiante MSW Kanada İslam Kongresinin milli ikinci başkanlığını yapmaktadır. Ayrıca, Güney Afrika'daki aileler ve gençler hakkında araştırmalar yapmış bir yazardır.

Çağlar boyunca, ebeveynler, öğretmenler, filozoflar, dini ve sivil liderler manevi ve ahlaki açıdan sorumlu vatandaşların nasıl yetiştirileceği sorusuna cevap aramakla uğraşmışlardır. Bugüne gelindiğindeyse sorun biraz daha karmaşık: anne babalar sadece devlete iyi vatandaşlar yetiştirmekle sorunu halletmiş olmuyorlar. Anne babalar devlete iyi bir vatandaş yetiştirmenin yanı sıra iyi bir dünya vatandaşı, birleşmiş milletlere ve soykırım ve etnik temizlik gibi felaketlerle kirlenmiş insanlığa bir üye yetiştirmek zorundalar. Neyse ki, ebeveynlerin önünde insanlığı kin, zulüm, baskı ve savaş döngülerinden kurtarmada rehberlik edecek ilahi bir kitap var: "Kur'an". "Bu, insanları Rabb'lerinin izniyle karanlıklardan aydınlığa, Aziz ve Hamid olanın yoluna çıkarman için, sana indirdiğimiz kitaptır. "(İbrahim 14:1) Gerçekten de, Kur'an'ın sunduğu basit direktifler insanın rahatça anlayıp amel edebileceği sade ve kolay bir dile sahiptir. "Öğüt alsınlar diye onu senin dilinle kolaylaştırdık." (Duhan 44:58 )

Kur'an, insanın fıtratı ve eğilimleri ile ilgili oldukça derin açıklamalar yapar, mutlak yaratıcı olan Allah'ın yeryüzündeki temsilcisi (halife) olarak yarattığı insandan sergilemesini beklediği davranış biçimi hakkında vurgularda bulunur. Allah, insanın yaratılışı hakkında "Ben, yeryüzünde (temsilcim olarak) bir halife yaratacağım." (Bakara, 2/30) derken, "Herkese (kendi) çalışmasının bedeli haksızlık yapılmadan ödenir." (Nahl, 16/11) ayetiyle de insanın dilediği gibi amel etme özgürlüğü olduğuna fakat amellerin sonucundan da yalnız kişinin kendisinin sorumlu olduğuna vurgu yapar. Kur'an'da iyiliği emreden, kötülüğü yasaklayan fertlerin ahlaki ve sosyal açıdan dengeli bir toplum oluşturacağı belirtilir (Al-i İmran, 3/110). Kur'an, insanın sadece fiziksel ve fizyolojik bir varlık olmadığını, ruh sahibi olduğunu, kendisini ve yaratıcısını tanımlayacak bir bilinç taşıdığını net olarak ifade eder. (Araf 7/172)

Gerçekten de ebeveynlerin, insan yaratılışının gayelerini tam olarak yerine getirmek için, dürüst ve barışçı bir dünya oluşturma amacının yanı sıra yerel olarak da sağlıklı bir toplum oluşturma bilincine sahip ahlaki sorumluluk taşıyan bireyler yetiştirmesi gerekir. "Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülüğü yasaklarsınız. Allah'a iman edersiniz." (Al-i İmran, 3/110) Görüldüğü gibi Kur'an, kişinin kendisiyle, yaratıcıyla ve Allah'ın diğer tüm yarattıklarıyla olan ilişkisini belirler. Ayrıca, Kur'an bize Allah'ın insanlığı aynı öz veya nefisten (ruhtan) yarattığını söyler. "Ey insanlar sizi tek bir nefisten yaratan, ondan da eşini yaratan, bu ikisinden de birçok kadın ve erkek yaratan Rabbinizden korkun." (Nisa, 4/1) "Tek nefisten yaratılma" kavramı insanlığa sunulan diğer sosyal, felsefi veya dini fikirlerden farklıdır. Çünkü bu kavram, insanlar arasında ırk veya cinsiyet üstünlüğüne bağlı bir sınıflandırma yapmaz, aksine tüm insanların aynı nefisten yaratıldığını vurgular. "Göklerin ve yerin yaratılması, dillerinizin ve renklerinizin farklılığı da onun ayetlerindendir. Bunda, düşünen toplum için ayetler vardır."(Rum, 30/22)

Bununla beraber Kur'an'da değişimin odak noktası şahsi birimlerdir. Ra'd suresinin 11. ayetinde "Bir toplum kendini değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez" buyrulur. Kur'an'a göre kontrol kişinin kendi elindedir "De ki: herkes kendi eğilimine göre hareket eder." (İsra, 17/84). Çocuk, küçük yaşlarından itibaren davranışından kendisinin sorumlu olduğunu ve bu sorumluluğun nasıl bir mana taşıdığını öğrenir; bu davranışlar çocuğun ailesiyle, toplumla, ve dünyayla olan ilişkilerini içerir. Bu yüzden, anne-babanın çocuklara bazı değerleri aşılaması (eğitim, resmi/özel kuruluşlar, veya ajanslar yoluyla) elzemdir.

Günümüzde -kendi hayat şartlarından dolayı- çocuklarının eğitimi konusunda günlük bakım merkezlerinden, bebek bakıcılarından, eğitimcilerden, özel öğretmenlerden, sağlık merkezlerinden, okul öncesi bakım merkezlerinden ve organize edilmiş sosyal faaliyetlerden yardım alan ebeveynlerin sayısı gittikçe artmaktadır. Halbuki, hayat şartlarındaki her türlü zorluğa rağmen, çocuklarımızın eğitimleriyle ilgili kişiler olarak kendi sorumluluğumuzdan feragat edip, çocuklarımızın ahlaki ve manevi değerlerle donatılmasını, çocuğun eğitimini evde takviye etmeksizin, tamamen eğitimcilere ve diğer uzmanlara bırakamayız.

Çocuklar kendilerine örnek alacakları ("iyi örnekler" olarak da bilinen) modellere ihtiyaç duyarlar ve bu konudaki başlıca modelleri ebeveynleridir. Ebeveynlerin iyi örnekler olabilmesi için kendilerinin de örnek aldığı ve izinden yürüdüğü birilerinin olması gerekir. Müslüman ebeveynler için esas örnek, peygamber Hz. Muhammed(s)'dir. "Sizin için, Allah 'a ve ahiret gününe kavuşmayı ümit eden ve Allah'ı çok zikreden kişiler İçin Allah resulünde güzel örnekler vardır." (Ahzab, 33/21). Peygamberin fiilleri yereldir fakat, coğrafyaları ve çağları aşan, sosyal adalet ve ekonomik eşitlik getiren, farklı kültürlerden, yaşlardan, ırklardan ve cinsiyetlerden olan insanlar arasında uyum sağlayan evrensel uygulamaları vardır. Çocuklarımız Allah'ın gelecekteki değerli halifeleri olacaksa, onlar için evrensel İslami değerleri günümüzün ihtiyaçlarına göre yeniden gözden geçirmemiz ve bu değerleri hayatımızın merkezine almamız gerekmektedir.

Ebeveynler için en zor ve en fazla emek isteyen husus dini ve siyasi ideallerini çocuklarına aktarmak değil, bilakis bu ideallere günlük hayatın rutin işleyişi içinde etkili bir rol kazandırmaktır. Her ikisi de çok yönlü işlerle uğraşan ebeveyn bunu nasıl başarabilir? Sosyal ve ekonomik baskılar, suç, şiddet, stresli aile İlişkileri ve karmaşık siyasi hava gibi sorunlar tarafından yükü ağırlaşan ebeveynler, sadece çocuklarının beslenme ihtiyacını karşılamakla uğraştıklarında ve sadece onlara "iyi örnek" olmak kaygısıyla, yaptıkları işi idrak etmeden hareket ettiklerinde özgüvenlerinin sürekli bir aşınma sürecinde olduğunu hissediyorlar. Bu yüzden ebeveynlerin de, İslami değerleri kendilerinin ve çocuklarının günlük hayatında etken kılabilmek adına rehberliğe ihtiyaçları vardır.

Aileyi çocukların fiziksel, psikolojik ve ahlaki gelişimi için elverişli doğal ortam ve toplumun temel birimi olarak geliştirmeli ve korumalıyız. Büyüme sürecindeki çocuklar güvenli, barışçıl ve huzurlu bir ortama, anlayışa ve sevgiye ihtiyaç duyarlar. Böyle bir ortam sağlayabilmek için, postmodern dünyanın ebeveynlerine yol gösterecek, onlara işaret olacak temel prensipler bulmalıyız. Bu temel prensiplere veya işaretlere (ayetlere) olan ihtiyacımızı Kur'an fazlasıyla karşılamaktadır. Sözlü geleneğimizde de Kur'an merkezli prensipler vardır, fakat yapılması gereken bu prensiplere ev yaşantısında aktif bir rol sağlayarak işlev kazandırmaktır. Ebeveynlerin ihtiyacı olan Kur'an ayetlerini ve Kur'an kavramlarını anlamak ve Kur'an mesajını güncel hayatlarına yansıtabilmektir.

Çocuklar bir müslümanın ebeveynlerine, halkına, toplumuna ve dünyaya karşı sorumluluklarını, yükümlülüklerini, sahip oldukları haklan bütünüyle kavrayabilecek şekilde yetiştirilmelidir. Kur'an çocukların duygularına seslenir, onları razı ederek yönlendirir. Kur'an çocuklara "Rabbin, kendisinden başkasına kulluk etmemenizi ve ana babaya iyilik etmenizi emretmiştir. Eğer onlardan biri veya her ikisi de senin yanında yaşlanacak olurlarsa, onlara öf bile deme! Onları azarlama. Onlara güzel söz söyle." (İsra, 17/23) diye hitap ederek anne babalarına karşı nezaket göstermelerini öğütler. Ayrıca ayette görüldüğü gibi, Kur'an Allah'a kulluk etme ile anne babaya iyilik etmeyi ard arda sıralamakta, anne babaya gösterilecek olan saygının Allah'a kulluktan sonra zikredilmesiyle önemini vurgulamaktadır. Anne babalara nezaket gösterilmeli, iyi muamele edilmeli ve merhametli davranılmalıdır: "Onlara merhamet ile tevazu kanadını indir ve şöyle dua et: Rabbim, onların küçükken bana merhametle muamele ettikleri gibi şimdi sen de onlara merhamet et." (İsra, 17/24), "İnsana anne ve babasına iyi davranmasını tavsiye ettik." (Lokman, 31/14).

Çocuklar müslüman olmanın nasıl bir mana taşıdığını anlamalıdır. Müslüman olmak her şeyden önce, alemlerin rabbi, tüm İnsanlığın ve evrenin yaratıcısı ve koruyucusu olan Allah'a iman etmek demektir. Kur'an, Allah'ın "hakk ile" yarattığını, kıyamet gününün mutlaka geleceğini söyler (Hicr, 15/85). Allah'ın hiçbir şeyi "oyun olsun" diye yaratmadığını (Enbiya, 21/16) belirtir; insanın en güzel şekilde yaratıldığını (Tin, 95/4), insanın yaratılış gayesinin Allah'a kulluk etmek olduğunu vurgular.

Kur'an öğretisine göre Allah'a hizmet etmek insanlığa hizmet etmek demektir. Diğer bir deyişle, Allah'a inananlar hem Allah'ın hukukunu hem de onun yarattıklarının hukukunu gözetirler. Kişinin Allah'a ve insanlığa karşı görevlerini hakkıyla yerine getirmesi, kişinin dürüst ve erdemli olması demektir (Bakara, 2/177).

Kur'an'ın bu temel prensipleri öncelikle evde pratiğe dökülmeli, daha sonra geniş aile, okul, arkadaş çevresi, iş ve ibadet yerleri, toplum, ülke ve son olarak da dünyada pratik edildiği bir ilişkiler zinciriyle çocuğun zihninde pekiştirilmelidir. Bu süreçte ebeveynler çocuklarına bazı sınırlamalar getirir, kurallar koyar ve Allah'ın "halifesi" olan çocuğun davranışlarından bizzat çocuğun kendisinin sorumlu olduğu bilincini çocuğa aşılar. Ayrıca, bu öğrenme sürecinde ödüllere ve ufak cezalara da başvurulabilir. Bunun yanı sıra bilinen bir gerçek vardır: çocukları asıl etkileyen anne babaların sözlü tavsiyelerinden ziyade yaptıkları fiiller ve sergiledikleri davranışlardır. Buradan yola çıkarak söyleyebiliriz ki, hızlı bir şekilde yayılan global kültürü miras almaya hazırlanan ebeveynlerin davranışlarının çocuğun İslami kimliğini şekillendirmede uyandıracağı etki, üzerinde düşünü'me-si gereken bir konudur.

Bu işin nasıl bir şekilde sonuç vereceğine dair kesin bir garanti olmamakla beraber, İslami değerlere ve kavramlara önem veren, bu konuda hassas ebeveynler ileride yetişkinleri teşkil edecek olan çocuklarını hayata hazırlarken onları bu değerlerle tanıştırırsa geleceğin bilinçli müslümanları oluşabilir. Bu gayeye ulaşmak için, çocukların temel Kur'ani ilkeleri günlük hayatlarına nasıl uygulayıp harmanlayacaklarını bilmeleri gerekir. Burada, çocukların yetiştirilmesiyle ilgili bazı önemli hususları sıralayabiliriz:

1- Bilgi ('ilm) ve pratik ('amel) arasında sağlam bir denge kurmak için, insan davranışlarını yöneten Kur'ani ilkeleri kavrayabilmiş çocukların eleştirel ve gerçekçi bir düşünme tarzına sahip olmaları gerekir. Kur'an, inanç ve doğruluğu bir tarafa bırakıp sadece duygulara hitap eden bir kitap değildir. Kur'an, metni aracılığıyla aklımıza, mantığımıza seslenir; insanları yerde ve gökteki doğal olayları/işaretleri düşünmeye ve akıl yoluyla bu işaretlerden ibret almaya, sonuç çıkarmaya sevk eder.

2- Çocuklar evde ve dış dünyada sahip oldukları ilişkiler ağı çevresinde haklarının ve sorumluluklarının neler olduğunu bilmelidir.

3- Çocuklar yardımseverliğin önemini anlamış olmalıdır. Evde düzenli olarak anne babasına yardım etme; toplum içindeyse komşulara yardım etme, yaşlı insanlara vakit ayırma, hastaları ziyaret etme ve sahip olduklarını başkalarıyla paylaşma gibi fiiller yardımseverliği pekiştirecek başlıca faaliyetlerdir.

4- Çocuklar diğer insanlarla uyumlu geçinmeyi öğrenmelidir. Konuşurken nazik bir üslubu olmalı, kötü söz söylememeli, yumruklarına hakim olmasını bilmelidir. Karşısındakini dinlemesini bilmeli, kendisini olduğu gibi ifade edebilmeli, öz güven sahibi ve iyi bir takım oyuncusu olmalı, bütün insanlara nezaket göstermelidir.

5- Çocuklar siyasi sürece aktif bir şekilde katılmayı öğrenmelidir. Bu, onların -öncelikle kendi çevrelerinde daha sonra da dünya çapında- ekonomik ve sosyal koşulları, hayat şartlarını iyileştirme şansını yakalayabilmeleri için gereklidir.

6- Çocukların kendi doğal çevreleri hayat görüşlerinin bir yansıması olmalıdır. Bu gezegenin varisleri olan çocuklar dünyanın kaynaklarını etkili bir şekilde kullanma ve anlamsız tüketim alışkanlığını düzene sokma sorumluluğunu taşıdıklarını bilmelidir. Bu anlamda, materyallerin geri dönüşümünü ve tekrar kullanımını sağlamak, sağlıklı bir şekilde üretilmiş yerel besin maddelerini kullanmak, bitki ekolojisinin dengesini korumada hassas olmak, eldeki malları ve donanımı akıllıca kullanmak geleceğin yetişkinleri olacak çocukların çevre bilincini geliştirecek fiillerdir.

7- Çocuklar diğer coğrafyalardaki insanlarla ilgili projelerde yer alıp insanlar arasındaki farklılıkları kabul etmeli ve özgüvenlerini kazanmalıdır. Çocuklar, bu gezegeni ve onun kaynaklarını paylaştığımız bizden başka binlerce insanın daha olduğunu bilmelidir.

8- Çocuklar tarihi olayların önemini kavramalıdır. Kur'an, tarihte hata yapan insanları ve bu insanların işledikleri hataların sonucunda helak edilmelerini anlatan kıssalara yer verir. Burada dikkat çekilen husus, yapılan hataların feci sonuçlara, iyi işlerin de güzel meyveler veren hayırlı sonuçlara sebep olmasıdır. Yani Allah'ın dilemesiyle insanın fiilleri arasındaki ilişki sabittir.

9- Çocuklar nereden geldiklerini anlamalı, ait oldukları dini ve kültürel kimlikle kendilerini güvenli hissetmelidirler. Ancak buradan aldıkları özgüvenle diğer insanların örflerini ve pratiklerini anlayabilirler.

10- Çocukların ihtiyaç duyduğu bir diğer şey de ailelerinin ve dostlarının sürekli yanlarında hissedecekleri sevgileridir. Bu sevgi kaynağı, onların aile içerisinde duygu ve düşüncelerini özgür bir şekilde ifade edebilmelerine olanak sağlayacaktır.

İnsanlık tarihi boyunca ebeveynlerin topluma geleceğin uyumlu, çalışkan ve dürüst vatandaşlarını yetiştirdikleri görülmüştür, İslami değerlere dayalı etkili bir eğitimin temelleri ise evde aile tarafından atılır. Manevi ve ahlaki değerlerin gelişmesi önce aile, sonra okul ve toplum gibi etkenler tarafından şekillendirilir. Çocuklar hayata dair en önemli ve en temel dersleri okuldan veyahut da bakım merkezlerinden ziyade anne-babalarından ve aile dostlarından öğrenir, onları taklit eder. Bu yüzden aile, çocuğun duygusal, fiziksel, ahlaki, dini, sosyal gelişimi için elverişli bir ortam ve toplumun temel birimi olarak korunmalıdır. Çünkü, çocuklar iyi bir insan olmaya ilişkin ilk izlenimlerini ailelerinde edinirler. Bu öğrenme sürecinin başlangıcında önemli bir paya sahip olan ebeveynler aktif olmalı, toplumun çekici gücünü oluşturan mekanizmada tüm varlıklarıyla yer almalıdır.

Çeviren: Zehra Öztürk

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR