1. YAZARLAR

  2. Haksöz

  3. "Bir Aydın Sapması" mı?

"Bir Aydın Sapması" mı?

Nisan 1995A+A-

DÖRT YIL ÖNCE

Ağlayan ve Ağlatan Hoca

"Bu yazıyı kaleme aldığımızda Körfez Savaşı 3. haftasını doldurmuş oluyordu. Bu geçen süre içinde Amerika ve müttefiklerinin Irak'ın yerleşim bölgeleri, askeri ve ekonomik hedefleri üzerine yağdırdıkları bomba sayısı çoktan 200 bini aşmış durumdaydı. Gece gündüz, günün her saatinde 600 uçak havalanıyor, Adana-İncirlik ve Dahran'dan gidip Irak üzerine ölüm yağdırıyor...

Bu katliama karşı kim suskun kalabilir?...

...İnsanlar bu vahşi savaşa, bu soykırıma tepki göstermeye başladılar, sokaklara dökülüp, Amerika ve müttefiklerini lanetlediler.

Türkiye'de hükümet çevrelerinin bu haklı (tepkilerden) büyük rahatsızlık duyduğu anlaşılıyor. Hemen karşı propagandaya geçildi ve Körfez Savaşı'nın Hıristiyanlarla, Müslümanlar arasında süren bir savaş olmadığını etrafa yaymaya başladılar. Önce devletin memuru Diyanet İşleri Başkanı bir demeç verdi. Ardından "ağlayan ve ağlatan hoca"ya, "Türkiye vaizi" statüsüne çıkartılan emekli bir vaize merkezi camiler tahsis edilerek Saddam Hüseyin aleyhinde vaazlar verildi. Dün Irak-İran savaşında Ayetullah Humeyni'nin zulmüne karşı gelen Saddam Hüseyin'in erdemlerinden dem vuran Hoca, şimdi yukarıdan aldığı direktifler doğrultusunda, Saddam Hüseyin'in kafirliğinden, işlediği zulümlerden bahsetmeye başladı. Bu artistlere taş çıkartacak profesyonellikle ağlayarak ve ağlatarak, üstelik Rasulullah (s.a.v.) adına saçma sapan rüyalar uydurarak, Saddam aleyhtarlığı yapan Hoca'nın sözlerinden çıkan sonuç, Amerika'nın bölgede yaptıklarından dolayı kınanamayacağı, bu yüz kızartıcı bombardımanlardan mazur görüleceği sonucudur. Ben kişisel olarak bunu yadırgamadım; çünkü adamlar birilerini besliyorlarsa, bunun bir bedeli vardır. Şimdi bu bedeli ödemelerinin tam zamanıdır...

...Bunlar "zihn-i müşevveş" kimseler değildir, tam aksine "muallem" kimselerdir...

...Hani Peygamber Efendimiz (s.a.v.) dünya müslümanlarını bir vücuda benzetmişti; hani bir organa bir diken batsa diğer bütün organlar rahatsız olurdu? Irak'ta bir organımıza diken batmıyor, adeta koparılıyor.

Ey ağlayan ve ağlatan Hoca! Biraz da bu hadisi hatırlayıp bundan söz etsene!.."

Ali Bulaç

11 Şubat 1991 Vahdet

DÖRT YIL SONRA

Fethullah Hoca ve RP

"...Hocaefendi, hayatını İslam davasına adamış, çok sayılan ve sevilen bir zat. Onun Türkiye'de müslümanların faydasından başka bir düşünce içinde olacağına inanmıyorum. Her adımında ve teşebbüsünde bu davayı bir adım daha ilerletmek için cehdediyor. Hayatını adeta bu davaya adamış, vakfetmiştir. Onun çalışma şekli, toplum tasarımı, izlediği usul ve fayda gözettiği araç ve yollar farklı olsa da, sonuçta bir RP iktidarı onu kösteklemez, aksine önünü açar. Esasında RP'nin de Hocaefendi'yi büyük bir takdirle karşıladığını, ona ve fedakar cemaatine büyük bir saygı duymaktan başka bir tutum içinde olacağını düşünemeyiz...

...İslami hükümlerin manevi hikmetlerini yakından bilen her müslüman lider ve cemaatin şu ilahi sünnetin farkında olduğu da muhakkakdır: 'Kim bir zalime yardım ederse, Allah o zalimi kendisine musallat eder.' ...

... Bu meyanda Fethullah Hocaefendi'nin de aksi bir duygu veya tutum içinde olduğunu düşünmek için hiçbir sebep yok. Herkes onu takdir ediyor ve daha çok şeyleri başarması için dua ediyor. Nihayet sabırlı, uzun vadeli ve sistemli bir çalışmanın müslümanları nasıl büyük bir sivil güç durumuna getirdiğinin en güzel örneği Hocaefendi'nin kendisidir. Sonunda resmi toplum, bu büyük sivil güce bazı şeyleri sorma ihtiyacını hissetmiştir. Ama Hocaefendi'nin engin hoşgörüsüne sığınarak şunu demek istiyorum: Keşke kendisi gitmeseydi de, onlar kendisiyle görüşmeye gelselerdi. Çünkü İslam geleneğinde ulema saraya gitmez, eğer sultanlar çok istiyorlarsa kendileri alimin kapısına gelir. Çiller'i Fatih'e benzetmek gibi bir niyetim yok, bu nedenle teşbihte hata olmasın diyorum..."

Ali Bulaç

11 Şubat 1995 Yeni Şafak

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR