1. YAZARLAR

  2. Şefik Sevim

  3. Müslümanca Bir Tutum Olarak İbret Almak

Müslümanca Bir Tutum Olarak İbret Almak

Aralık 2016A+A-

Şüphesiz göklerde ve yerde müminler için birçok ayetler vardır. Sizin yaratılışınızda ve Allah’ın muhtelif canlıları yeryüzüne yaymasında, kesin olarak inanan kimseler için ibretler vardır.” (Câsiye, 3)

Eşya ve olaylardaki ibret verici anlamlar Kur’an-ı Kerim’de sık sık “âyet” ve “âyât” kelimeleriyle de ifade edilmiştir. İbret almak, “nesnelerin ve olayların dış yüzüne bakıp onlardaki hikmeti kavramaya çalışmak, olaylardan ders alıp doğru sonuçlar çıkarmak ve buna göre davranmak” anlamında kullanılır. Hayat anlamsız ve keyfiyetsiz değildir. Varlık ve olayların hepsinde, üzerinde düşünülmesi ve ibret alınması gereken nice hikmetler, manalar, dersler vardır. İnsanoğlunun çıkaracağı hikmetler, ibretler ve derslerde onu diğer varlıklardan ayırır ve ona kimliksel bir anlam katar.

İnsanların Allah’ın emirlerine, dinin hükümlerine ve ahlâk kurallarına uygun şekilde hareket edip mutlu ve huzurlu yaşamalarında ibret almanın büyük bir payı olduğu için Kur’an’da peygamberlerden, onların gönderildiği toplumlardan ve kendilerine karşı gelenlerden söz eden kıssalara geniş yer verilmiştir. Ayrıca tanrılık iddiasında bulunan Firavun’dan bahsedilirken, “Bunda Allah’tan korkanlar için ibret vardır.” denilmiştir. Bu ayetlerden ancak akıl sahibi, sağduyulu ve Allah’tan korkan kişilerin ibret alabileceği anlaşılmaktadır.

Kur’an-ı Kerim’de başlıca iki türlü ‘ibret’ten söz edildiği görülür:

İlki yeryüzünü gezip dolaşarak geçmiş toplumların kalıntılarını incelemek suretiyle bunlardan çıkarılan tarihî, toplumsal sonuçlar ve bunun ışığında inanç ve ahlâkın düzeltilmesi, geliştirilmesi anlamında kullanılmıştır. Rabbimiz şöyle buyurmuştur:

Onların (geçmiş peygamberler veya kavimlerinin) hayat hikâyelerinde akıllı kimseler için nice ibretler vardır.” (Yusuf, 111)

İkinci olarak ise canlılar ve cansız tabiat üzerinde düşünerek bunlardaki düzen ve uyum ile bu düzenin Allah’ın koyduğu kanunlara uygun olarak işleyişinden çıkarılan sonuçlar anlamında söz edilmiştir. Bu tür ibret ve ders çıkarma da tevhide götürecek bir davranış modelidir.

Verilmesi en kolay olan şey öğüt; alınması en zor olan şey ise ibrettir. Geçmişten ibret almayan kişinin geleceğe ibret olması muhtemeldir, hatta muhakkaktır. İbret almayla ilgili olarak Hz. Ömer, “Olmamış şeyleri soracağına, olmuşlardan ibret almaya çalış.” der. Sokrates, “Senden önce gelenlerden ibret al, ama senden sonra gelenlere ibret olma.” demiştir. Hz. Ali, “İbret alınacak şey ne kadar çok, ibret alan ise ne kadar az.” demiştir. Sadi Şirazi de “Kuş başka bir kuşu tuzağa düşmüş görünce, taneye yaklaşmaz. Sen başkalarının başına gelen hatalardan ibret al ki başkaları senden ibret almasın.” diyerek ibret almanın, ders çıkarmanın önemine vurgu yapmışlardır.

Yine bazı ayetlerin sonunda şu vurgu dikkat çekicidir: “Şüphesiz bunda, basiret sahipleri için gerçekten ibretler vardır.

“Basiret” kelimesi gerçekleri yanılmadan görebilme yeteneği anlamına gelmektedir. Uzağı görebilmeyi ve gerçekleri sezebilmeyi ifade eder. Hz. Musa ile Firavun’un iletişiminde şöyle bir sonuca gidilir: “Gerçekten bundan ‘içi titreyerek korkacak’ kimse için elbette bir ibret (ders) vardır.” Önceki ayette basiret sahibi olanların ibret alacağına değinilirken burada da ilaveten içi titreyerek korkanların ibret alacağı ifade edilmiş.

Unutmamak gerekir ki Kur’an-ı Kerim gibi kâinat ve hadisatı da asıl okuyacak ve hikmeti keşfedecek olan kalptir. Baş gözü, kalp gözüne bir nevi gözlük mesabesindedir. Çünkü göz, kalbin niyet ve mahiyetine göre bakar ve görür. Bu bakımdan kalbi, ibret ve hikmete aşina kılacak şekilde manen hazırlamak icap eder.

İbret almak, bir arayıştır. İbret almak, imanı kemale götürebilecek bir fırsatı verir. İbret almak, zaaflarımızı onarma adımıdır. Bu onarma işlemine niyettir.

İbret almamızı engelleyen önemli faktörler şunlardır:

İbret ve ders almamızı zayıflatan temel sorunlarımızın başında kendimiz ve kendi gerçekliğimiz üzerinde yoğunlaşmamamız gelir.

1- Toplum olarak uyarıcılarımızı itibarsızlaştırma sorunumuz.

2- Dünyevileşme hırsı: Dünyevileşme ile beraber zindanlarımız, girdaplarımız hesaplarımız vebeklentilerimiz çoğalıyor. Bütün bunlar kısa bir zaman dilimi olan ömrümüzde hayatın bizi kuşatıp sünnetullah üzerinde yoğunlaşmamızı engelliyor. Bu durum da ibret alma hassasiyetimizi zayıflatıyor.

3- Yüzümüzü hayatın doğal akışından çeviren ekran ve sosyal medya saplantısı.

4- Beşerî ideolojilerin sebep olduğu ön yargılar, katı ideolojik saplantılar ve münafıklaşan bir haleti ruhiyenin yaygınlaşması.

5- Laik eğitim sistemi.

6- Modern insanın kaybettiği mütevazı kişilik zemini.

Herhalde ibret ve ders almamız gereken en esrarengiz sahne ölümdür. Peygamberimiz bu yüzden mezarlıkları ziyaret etmeyi tavsiye etmiştir.

Ömer Ferit Kam bu konuda, “Kabristan ne büyük ibret dershanesidir. Onun derin sessizliğindeki yüksek ifade gücü, en güzel konuşan hatiplerin belagatlerinden daha tesirlidir. Hayatın coşkun nehri insanların bütün amel ve ihtiraslarını sürükleye sürükleye nihayet şu zifiri karanlık çukurlara tıkıyor.” diyerek ölümün ibret almaya açık en etkili olgu olduğuna işaret ediyor.

Unutmayalım, yaşadıklarımızdan ibret almazsak aldanıştan aldanışa sürükleneceğiz. Ve bizi daha çok istismar edenler çıkacak. İbret almamızda bizi hayra götürecek usul ve hassasiyet, Hasan-ı Basri’nin dediği gibi aklımızı Kur’an’a arz etmekten geçer. Aslında sadece aklımızı değil geleneğimizi, kültürümüzü de Kur’an’a arzetmekten geçer. Kalbimiz takva ile tanışıklık yaşamadıkça ibret alma ile aramızda sürekli sorun olacak demektir.

Müminler olarak, Rabbimizin kevni ayetleri üzerinde yoğunlaşıp ibret almamızı engelleyen bütün malayani gündem ve zeminlerden uzak durmalıyız. Buna karşılık ibret alacağımız mekânlar üzerinde, olaylar üzerinde yoğunlaşmamızı sağlayacak olan yürek dünyamızı güçlendirmeliyiz.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR