1. YAZARLAR

  2. Furkan Kılıç

  3. Safımız Belli

Safımız Belli

Aralık 2015A+A-

Kur’an’ın Aydınlığına Doğru

Kalbimizin kuruduğu anlaşılıyor bütün yaşadıklarımızdan.

Tanıdık, çok tanıdık çocuğun gözleri anlatıyor bizlere

Tüm çıplaklığıyla ve biraz buğulu o gözlerin

Kudüs olduğunu görmek nedense bu denli güç geliyor bizlere.

Bizler sevgilerimize, umutlarımıza ve merhametlerimize ipotekler mi koydurduk?

Yoksa gönüllerimizi sömürüye mi açtık bir bir?

Yoksa bizler Allah’ın rızasını arzulamıyor muyuz ki

Ömrümüzün en çocuk, ömrümüzün en yiğit, ömrümüzün en yaşlı dönemlerini salat edenlerle birlikte salat etmeden geçiriyoruz?

“Kâlûlemnekuminel musallin”

 

Kalbimizin kuruduğu anlaşılıyor

Küçük bir çocuğun üşümesinden.

Ve de bir annenin egzoz borularıyla

Sıska bedenini ısıtmaya çalışmasından.

Kalbimizin kuruduğu zihinlerimize değiyor.

Ve öyle bir an geliyor ki zihinlerimiz dilenen ile dilenmeyeni ayırmak gibi cüretkâr bir tavra bürünüyor.

Oysa şiar edindiğimiz, yardıma muhtaç olana yardım etmek değil miydi yoksa?

Yoksa bizler ensar olmadan cennete girebileceğimizi mi sanıyoruz?

Yoksa bizler iman ettik demekle kurtulabileceğimizi mi sanıyoruz?

Yoksa bizler arzulamıyor muyuz cenneti ki

Ömrümüzün en çocuksu, ömrümüzün en genç, ömrümüzün en yaşlı dönemlerini yoksullara yedirmeden geçiyoruz?

“Ve lemnekunut’ımul miskin”

 

Kalbimizin kuruduğu anlaşılıyor ataletimizden.

Ve asıl bu umursamazlık öldürüyor bizleri.

Kahpece bir kurşun gibi değiyor sinelerimize.

Zaten her gün sabahtan akşama kadar kurşuna dizildiğimiz yetmiyormuş gibi

Gönüllerimizi sömürüye açarak en ağır darbeyi vuruyoruz benliğimize.

Çünkü onlara da çok iyi biliyorlar ki kurşunlarla ölmeyeceğimizi, diri olduğumuzu

Ve fakat bunu idrak edemeyeceklerini…

Yoksa bizler Allah’ın gazabını mı istiyoruz ki

Ömrümüzün en çocuksu, ömrümüzün en delikanlı, ömrümüzün en yaşlı dönemlerini batıla dalanlarla birlikte batıla dalarak geçiriyoruz?

“Ve kunnânehûdu meal hâidîn”

 

Kalbimizin yeşerdiği anlaşılıyor

Yeniden ümmet olabilme hayaline cansuyu döken sinelerden.

Zihinlerimize değiveriyor yeşeren umutlar.

Şuayb kıssası canlanıyor gönüllerde.

Ve asıl o zaman kavrıyoruz namazın dinin direği olduğu gerçeğini.

Ve asıl o zaman öğreniyoruz namazlarımızın ekonomi, siyaset ve toplumsal olguları karşıladığını.

Ve asıl o zaman hissediyoruz “Ben Müslümanlardanım” demenin gururunu ve de şerefini…

Dili gergin kasları konuşuyoruz.

La tahzen diyor, gönüllere merhametlik bağışlayan merhametin kalbi.

Yoksa bizler, Allah’ın bizlerle beraber olduğunu unutuyor muyuz ışık saçan mağaralarımızda?

“Lâ tahzeninnallâhemeanâ”

 

Öyle beylik laflarla mısralar dizmeye gerek yoktur bazen

Kur’an dilinden konuşmak en şereflisidir bizlere…

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR