1. YAZARLAR

  2. Özgür-Der

  3. Anlamlı Bir Panel: Emperyalist Savaşa Hayır!

Anlamlı Bir Panel: Emperyalist Savaşa Hayır!

Kasım 2002A+A-

11 Eylül saldırısının ardından dünya egemenliğini ele geçirme yönündeki emperyalist politikalarına hız veren ABD, Afganistan'a düzenlediği gayrı meşru savaşın ardından şimdi de Irak'a saldırmaya hazırlanıyor. Son dönemde ABD'nin Ortadoğu üzerindeki politikalarında adeta bir ileri karakol görevi ifa eden Türkiye, muhtemel bir Irak operasyonunda yine hamisi ABD'yi yalnız bırakmayacağının sinyallerini verirken, Türkiye'de toplumun her kesiminden savaş karşıtı duyarlı sesler yükselmeye devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde Türkiye'deki müslümanların savaş karşıtı ortak duyarlılıklarının bir eseri olarak ''Emperyalist savaşa hayır'' konulu bir panel düzenlendi. 23 Ekim Çarşamba akşamı Kadırga Kültür Merkezi'nde Özgür-Der, İHH İnsani Yardım Vakfı ve Mazlumder'in girişimi ile düzenlenen panel Türkiye müslümanlarının tarihinde kollektif bir katılım ruhuyla ABD emperyalizmine karşı ortak bir duruşun ilanı olması özelliğiyle de bir ilk olarak tarihe geçti. İnsan hakları konusunda duyarlı İslami kesimden birçok sivil toplum örgütü yöneticilerinin, gazeteci-yazarların ve siyasi parti temsilcilerinin katılımcı olarak yer aldığı panele çok sayıda dinleyici iştirak etti.

Panelin açış konuşmasını, yazar Rıdvan Kaya yaptı. Son gelişmelerle ortaya çıkan savaş atmosferine değinen Kaya, ABD'nin saldırgan tutumuna karşı durmanın insani ve İslami bir sorumluluk olduğunu belirtti. ABD'nin hiçbir haklı gerekçesi olmadan Irak'a saldırmasına sessiz kalındığı takdirde dünyayı ve özellikle Ortadoğu'lu müslüman halkları yeni savaşların ve yeni katliamların beklediğinin altını çizen Kaya, konuşmasında panelin düzenleniş amacını şu sözlerle ifade etti: ''Bizler bu ülkede yaşayan insanlar olarak bugün, burada 'Emperyalist Savaşa Hayır!' derken elbette gücümüzün, soluğumuzun savaşı engellemeye, bütün dünyayı tahakkümü altına almaya çalışan ABD'yi engellemeye muktedir olmadığını biliyoruz. Ancak şunu da biliyoruz ki, eğer bizler gerçek anlamda sorumluluklarımızı yerine getirir ve bir muhalefet bilinci elde edebilirsek ve bu duyarlılığı bütün halkı etkileyebilecek bir güce ulaştıracak olursak en azından ülkemiz egemenlerinin ABD'nin politikalarına karşı kayıtsız-şartsız teslim olmalarına ve ABD'den dayatılan politikaları yutkunmadan yerine getirmelerine engel olabiliriz.''

Rıdvan Kaya savaşa karşı olduğunu beyan eden müslümanlar olarak kendimize sormamız gereken bazı sorular olması gerektiğini belirterek ''ABD politikalarındaki gerçek hedefin ne olduğunun, Irak'ın niçin öncelikli hedef olarak seçildiğinin ortaya konularak müslümanların savaşa niçin ve hangi gerekçelerle karşı olduğunun açıkça izah edilmesi'' zorunluluğunu ifade etti.

Gündemi özetleyen ve konuya dair sorulabilecek soruları zikreden bu giriş konuşmasının ardından ilk sözü gazeteci-yazar Ahmet Taşgetiren aldı. Sözlerine Amerika'nın sadece maddi güce değil, aynı zamanda insanların zihinlerine de hakim olmak istediğini, savaşa karşı olduğunu yüksek sesle dile getirmenin en azından zihinsel anlamda bir başkaldırı olduğunu belirterek başlayan Taşgetiren, ''ABD'nin Türkiye'yi kendi emperyalist politikalarının bir uzantısı haline getirme ve Irak topraklarına tecavüz ederek bölgeyi yeniden düzenleme çabasında olduğunu söyledi.

Panele katılan bir diğer katılımcı başörtüsü yasağına karşı çıktığı için İ.Ü.'deki görevinden alınan Ahmet Ağırakça idi. Ağırakça konuşmasında şunları dile getirdi: ''ABD'nin varlığının kuruluşundan beri kendine kült edindiği işgal politikasına borçludur. İşgal gücü olmak, insanları topraklarından atmak, sürmek ve oraları tahakküm altına almak ABD'nın temel zihniyetini oluşturur.'' Bush'un ikinci bir Hitler olduğunu söyleyen Ağırakça, ABD'nin kan emici siyasetini lanetleyerek sözlerini bitirdi.

Milli Gazete yazarı Ekrem Kızıltaş ABD'nin keyfi gerekçelerle savaş çıkararak bugüne ve geleceğe ipotek koymak istediğini belirterek başladığı konuşmasında savaşa karşı tepkisiz kalanlara şöyle çağrıda bulundu: ''Ortaya konulan savaş politikalarına sessiz kalanların aynı politika ile yarın baş başa kalacaklarının farkında olmaları gerekir. Bunun farkında olanlar ise kendilerini ve çevrelerini bu tehdide karşı bilinçlendirmeliler. Savaşa karşı tavır koyarak egemenleri zor durumda bırakmalıyız.''

Mazlumder Başkanı Ahmet Mercan ''Savaşa neden karşıyız?'' sorusunun cevabı ile başladığı konuşmasında ahlaki, hukuki veya hiçbir bakımdan meşruiyeti olmayan bir savaşa karşı durmanın dünyayı kendi çiftliği olarak görmek isteyen ABD'ye ve BM'ye haddini bildirmek anlamına geleceğine vurgu yaptı. Tüm dünyada savaş karşıtı gösteriler yapılırken Türkiyeli müslümanların yeterli bir kamuoyu tepkisi ortaya koyamamalarını eleştiren Mercan,''Oysa müslümanlar sahip oldukları ilkelerden dolayı seslerini ve duyarlılıklarını daha gür bir biçimde gündemleştirmeliler'' dedi.

Panelde söz alan Özgür-Der Başkanı Hülya Şekerci savaş çıksın ya da çıkmasın ABD'nin gerek Irak'ta gerek bütün dünyada uyguladığı zulüm politikalarına karşı çıkmanın gerekliliğine dikkat çekti. ABD'nin Irak topraklarında uyguladığı ambargo ile zaten 12 yıldır bir savaş politikası yürüttüğünün altını çizen Şekerci, ABD'nin emperyalist emellerini gizlemek için her zaman birtakım bahaneler uydurduğunu, özellikle soğuk savaş döneminin sona ermesinden sonra kendine bulduğu yeni bahanenin fundamentalizm adını verdiği müslümanlar olduğunu söyledi. ABD'nin Irak'a müdahalesine ekonomik kaygılarla ya da milli egemenlik hesaplarıyla karşı çıkanları pragmatik davranmakla suçlayan Şekerci 'Bizim bu savaşa karşı çıkışımızın nedeni müslüman oluşumuzdur.' dedi. Şekerci aynı zamanda Türkiye'nin bu savaşa girdiği takdirde ülkede militarizmin daha da güç kazanacağına ve böylece müslümanların gelecek ile ilgili durumlarının daha sıkıntılı olacağına vurgu yaptı. Şekerci sözlerine şöyle son verdi: 'Biz bu toplantıyla müslümanlar olarak bütün dünya kamuoyuna bu ülkede yaşasak bile, bu ülkenin egemenlerinin politikalarına rağmen bu politikaları benimsemediğimizi, sanal sınırlar içinde bu ülkede yaşamak zorunda olsak bile diğer ülkelerde yaşayan müslümanların dertleriyle dertlendiğimizi ve oradaki masum insanların ve bebeklerin ölmesini istemediğimizi ifade etmiş oluyoruz. Zulmün sınırı olmadığı gibi mücadelenin de sınırı yoktur. Sorumluluklarımızı yerine getirmek için sadece bu topraklarda değil bütün dünya ölçeğinde özgür olmak, görüşlerimizi rahatça ifade etmek istiyoruz. Bu özgür ortamları engelleyecek hangi kurum, devlet, kuruluş, kişi varsa bütün bu emperyalist anlayışları kabul etmediğimizi ve hepsine karşıtlığımızı bir ibadet olarak algılıyor ve bu niyetlerle burada bulunduğumuzu belirtmek istiyorum.''

Panelde konuşan İHH Başkanı Bülent Yıldırım ABD'nin savaştan amaçladığı temel hedefin İsrail'in güvenliğini sağlamak ve Irak'ın petrol rezervlerine sahip olmak olduğunu söyleyerek Ortadoğu'da siyonizmin ve ABD emperyalizminin büyük bir işbirliği içinde olduğunu vurguladı. Yıldırım ayrıca BM'nin Irak konusundaki taraflı tutumuna değindi.

Katılımcı olarak söz alan bir diğer isim AKP İstanbul Milletvekili Hüseyin Kansu konuşmasında Türkiye'nin konumu ile ilgili şu ifadelere yer verdi: ''Türkiye hiçbir yönden savunulamayacak ve her yönden kendisine yıkım getirecek böyle bir savaşta ABD'nin yanında yer alacak son ülke olmalıdır. Türkiye'nin böyle bir savaşa girmesi veya göz yumması şu an ekonomik durumu itibariyle tam bir intihar anlamına gelmektedir. İslam dünyasıyla ortak bağları açısından Türkiye tarihsel bir sınav karşısındadır ve bu savaşı savunamaz. Dolayısıyla meşruiyeti ve haklılığı bütün dünyaca sorgulanan bu savaşta ABD'nin yanında yer almak Türkiye'yi İslam dünyası karşısında affedilmez bir konuma düşürecektir. Bunun için savaşa hayır diyorum.''

SP Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş ABD'nin savaşa bahane olarak bölgedeki demokratikleşememiş yönetimleri ileri sürdüğünü, fakat bunun yegane sorumlusunun yine ABD olduğunu söyledi. ''1949 yılında 2. Dünya Harbi sonrasında Yeni Dünya Düzeni kurulurken bu bölgedeki diktatörlükleri, zalim rejimleri, despotizmi Ortadoğu halklarının başına musallat eden YDD'nin hakimi olan ABD'dir. Eğer ABD diktatörlüklere, şahlıklara, despotlara o dönemde izin verip desteklemeseydi, mazlum halkların önünü açardı.'' diyerek ABD'nin emperyalist savaş politikasının çifte standartlı bir politika olduğunu ifade etti.

Panelin son konuşmacısı gazeteci-yazar Abdurrahman Dilipak müslümanlar arasında sevgi ve merhameti arttırmanın önemine vurgu yapan duygusal bir konuşma yaptı. Müslümanların Allah'a karşı sorumluluklarını hatırlatan Dilipak, insanlar arasında adaleti yaymanın bu sorumlulukların en büyüğü olduğunu belirtti. Zulmün temel nedeninin zalimin gücü değil, mazlumun cahilliği ve korkaklığı olduğuna dikkat çeken Dilipak, bazı müslümanların Saddam'ın zalim politikaları yüzünden ABD'nin savaşını haklı görmeye yeltenen tutumlar takınmasını eleştirdi. Savaşa dair pragmatik değerlendirmeleri sert bir dille eleştirerek zulme maruz kalan kim olursa olsun zalime karşı çıkmanın insani, ahlaki ve İslami bir sorumluluk olduğunun altını çizdi. Meselenin ne petrol meselesi ne de kürt meselesi olduğunu söyleyen Dilipak, bunların ikinci dereceden önemli olduğunu, asıl meselenin Irak'ın emperyalizmin ileri karakolu ve taarruz üssü yapılması hedefi olduğunu belirtti. Dilipak Irak'ın emperyalizm karşısında bir set olduğunu ve yaşanan son süreçte müslümanların toplumun diğer kesimlerinden savaşa ve emperyalizme karşı tavır alan oluşumlarla ittifak ederek kamuoyu oluşturmanın gerekliliğine işaret ederek konuşmasına son verdi.

Program sonunda paneli tertipleyen STÖ'lerin 24 Ekim günü saat 17.00'de Sirkeci postanesinden ABD Büyükelçiliğine göndermek üzere hazırladıkları ortak bildiri panele katılan katılımcılar ve dinleyiciler tarafından imzalandı. ABD emperyalizmine karşı müslümanların ortak iradesini gündemleştirmesi açısından tarihi bir önem ve anlam taşıyan ''Emperyalist Savaşa Hayır!'' panelinin düzenlenmesine öncülük eden İHH, Mazlumder ve Özgür-Der'e teşekkür ediyoruz.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR