1. YAZARLAR

  2. Musa Üzer

  3. Afganistan’da Direniş Güçleniyor

Afganistan’da Direniş Güçleniyor

Ekim 2006A+A-

İşgalin üzerinden 5 yıl geçti ama direniş gün geçtikçe gelişip büyüyor. 11 Eylül saldırılarının hemen ardından ABD "sürekli özgürlük" ismiyle Afganistan'ı işgal etmişti. ABD, İngiltere ve Kuzey İttifakı başkent Kabil dahil ülkeyi 5 yıldır yönetiyorlar. Taliban hareketi geri çekilme sürecinden sonra direnişe geçti. Ve bu direniş son aylarda etkili bir sürece girdi. İşgal kuvvetlerinin yetkilileri dahi direnişin güçlendiğini ifade ediyorlar.

 Afganistan'da direnişin merkezinde yer alan Taliban hareketi savaş biçiminde, yönteminde değişikliklere gitmiş durumda. Örneğin işgalcilerin ve güvenlik kuvvetlerinin geçtiği yollara bomba yerleştirmek, tuzaklar kurmak, feda eylemleri gerçekleştirmek gibi yöntemleri daha önce kullanmıyordu. 8 Eylül'de ABD Büyükelçiliği'nin hedef alındığı, 16 kişinin öldüğü ve 30 kişinin de yaralandığı feda eylemi son aylarda gerçekleştirdiği en büyük eylem. Taliban güçlerinin şimdi uyguladığı bu yöntemler işgal güçlerini zor durumda bırakıyor. Direnişi bastırmak için 2 Eylül'den bu yana NATO'nun en büyük operasyonlarından biri olan "Medusa" kapsamında Taliban güçleri hedef alınıyor. Ülkenin güneyinde Helmand ve Kandahar'da çatışmalar yoğunlaşıyor. Temmuz 2006'da Amerikan işgal kuvvetlerinin, güneydeki görevini ISAF-NATO'ya devretmesiyle operasyonun merkezinde NATO yer alıyor. ABD,  Medusa operasyonunda hava desteğiyle bombardıman yardımında bulunuyor.

ISAF, BM Güvenlik Konseyi'nin 20 Aralık 2001 tarihli kararı ve Bonn Antlaşması çerçevesinde Aralık 2001 tarihinde oluşturulmuştu. İlk aşamada ISAF'ın görev alanı, "Kabil ve çevresinin güvenliğini sağlamak" olarak tanımlanmıştı. 11 Ağustos 2003'ten bu yana da ISAF'ın liderliğini NATO yapmakta. Almanya, Kanada, Hollanda, Türkiye ve Fransa  asker gönderen  ülkeler arasında başı çekmekte. Medusa operasyonunda NATO ve ABD güçleri Afganistan'ın güneyini bombalıyorlar. Direnişin etkinliği karşısında ise her zamanki gibi sivilleri katlediyorlar. ABD'nin "100 Taliban direnişçisini öldürdük." diye ilan ettiği saldırının gerçekte bir cenaze merasiminin bombalanması sonucunda sivillerin öldürülmesi şeklinde gerçekleştiğini NBC News muhabirleri ortaya çıkardı.

Medusa operasyonuna karşı Taliban güçlerinin gösterdiği direniş işgalcileri şaşkına çevirmiş durumda. İngiliz güçlerinin komutanı General Ed Butler; Afganistan'da alışılmadık yoğunlukta ve Irak'tan daha geniş çarpışmalarla karşı karşıya olduklarını ve günde sayısı 12'ye varan saldırıya hedef olduklarını, Irak'la karşılaştırıldığında bu saldırıların alışılmadık yoğunlukta olduğunu İngiliz ITV televizyonuna açıkladı. NATO Avrupa Kuvvetleri Komutanı General J. Jones ise 7 Eylül'deki konuşmasında Taliban yönetiminin devrilmesinden bu yana en yoğun şiddet eylemleriyle karşı karşıya bulunduklarını belirtti. Jones: "Çatışma bekliyorduk ancak yoğunluğu bizi şaşırttı. Bazı bölgelerde militanlar vur-kaç taktiği bile uygulamıyor. Arı kovanına çomak sokmaya benziyor ve arılar kaynaşıyor." ifadeleriyle içinde bulundukları durumu özetliyor. NATO Askeri Komite Başkanı Kanadalı General R. Henault olayın başka bir yönüne işaret ederek; Afganistan'ın güneyindeki Taliban kuvvetlerinin, ittifak senaryolarında belirlenen ve tahmin edilenden daha yüksek direnç gösterdiklerini belirtiyor ve söz verilen desteğin sağlanmasını istiyor.

Koalisyonda yer alan ülkelerden asker takviyesi isteğine şu an itibariyle sıcak bakan yok. En fazla kayıp veren ülkelerin başında yer alan Kanada'da kamuoyunun ve muhalefetin itirazları yükselmiş durumda. Askerleri Mezar-ı Şerif bölgesinde konuşlandırılmış olan Almanya askerlerinin görev süresini bir yıl uzattı ama takviyeye ya da görev tanımının genişletilmesine karşı çıkıyor. Yine İtalya da askerlerinin görev tanımının değiştirilmesini yani saldırıda, operasyonda ve çatışma bölgesinde kullanılmasını kabul etmiyor. Başbakan Romano Prodi, Afganistan'a gönderebilecekleri azami gücü gönderdiklerini ve bu sayının dahi kendilerini zorladığını ifade ediyor.

İngiliz Dail Telegraph gazetesi Taliban güçlerine karşı savaşta yardım istenen ülkelerin başında Türkiye'nin olduğunu yazdı. Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt  çatışmalar için asla asker göndermeyeceklerini ve halihazırda orda bulunanların da görev pozisyonlarının değişmeyeceğini söylerken hükümet bu konuda sessizliği tercih etti. Amerikancı siyasetin askeri bürokrasideki merkezi Genelkurmay dahi bu şekilde düşünürken ve net tavır alırken, büyük oranda dindar insanların oylarıyla işbaşına gelmiş hükümetin sessiz kalması tam anlamıyla rezalettir. Dış siyasettte ideolojik anlamda Genelkurmay çizgisinin gerisine düşmek hükümet mensupları açısından utanç verici bir durumdur.

 Beş yıldır Afganistan'ı ABD ve yerli işbirlikçileri yönetiyor. Uyuşturucu kaçakçılığı oranları beş yılda fırlamış oranda. Ülkede Taliban döneminde kurulan genel asayiş ortamı şu an bulunmuyor. BM Uyuşturucu ve Suç Dairesi'ne göre dünyadaki afyon üretiminin % 87'si, haşhaş ekiminin ise % 63'ü Afganistan'da yapılmaktadır. Afganistan'ın gayri safi yurtiçi hasılasının yaklaşık % 52'si yasadışı haşhaş ekiminden kaynaklanmaktadır. Bizzat işgalcilerin kayıtlarına göre 2001 yılında Taliban'ın devrilmesinden sonra haşhaş üretimi hızla artmıştır. 2001 yılında Taliban yönetimi tarafından uygulanan afyon ekim yasağı zamanında miktar sadece 185 ton iken, 2004 yılında afyon üretimi 4200 ton olmuş, 2005 yılında ise bu rakam 4100 ton olmuştur. Aradaki 100 tonluk gerileme ise genel kuraklık nedeniyle hasatın iyi olmamasından kaynaklandı. Afganistan'a gelen özgürlüğün meyveleri bunlar!

İşgal güçleri kış mevsimi gelmeden Taliban güçlerine karşı başlattıkları Medusa operasyonundan etkili sonuçlar almak istiyorlar. Ama karşılaştıkları direniş işlerini zorlaştırıyor. Taliban'ın yöntem, strateji değişikliği ve daha bir organize olması hesaplarını karıştırdı. 12 Eylül'de Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komisyonu'nda yaptığı konuşmada Pakistan Devlet Başkanı Pervez Müşerref; Afganistan'da direnişin ve saldırıların ağırlık merkezinin El-Kaide'den Taliban'a geçtiğini ve bunun vahim bir gelişme olduğunu, organizasyon ve halk tabanı açısından daha tehlikeli olduğunu belirtti. Eğer Taliban kendi etnik tabanı Peştunların -ki ülkedeki en büyük topluluk- geniş desteğini alırsa ve de tıpkı başlangıçtaki gibi işgalden rahatsızlanmaya başlayan diğer kavimlerin hareketleriyle ilişkilerini güçlendirirse işgal kuvvetlerinin işi çok daha zorlaşacaktır.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR