1. YAZARLAR

  2. Haksöz

  3. 9. Yayın Yılımızı Doldurduk

9. Yayın Yılımızı Doldurduk

Mart 2000A+A-

Türkiye insanı her geçen gün daha fazla bunalıyor. Halk fakirleştiriliyor, imkanlar daraltılıyor, sesini yükseltenler korkutuluyor, muhalefet susturuluyor. Soruşturmalar, ithamlar, takipler, tutuklamalar, işkence feryatları birbirini takip ediyor. Türkiye'nin uluslararası ünü korku ve soygun ülkeleriyle aynı grafiği izliyor. Yüz milyon dolara takla atan Cumhuriyet hükümeti, dört milyar dolarlık helikopter alım ihalesi açıyor. Birçok insan bu alıma şüpheyle bakıyor. Depremzedeler için gelen yardım paralarının akibetini kimse soramıyor. Ülke arazisi ve kamusal işletmeler yok pahasına birilerine peşkeş çekiliyor. Ve suistimallerle, yolsuzluklarla, ihale vurgunlarıyla palazlanan bir avuç mutlu azınlığın Levent'in, Tarabya'nın barlarından yükselen şen kahkahaları, yaşanan karanlığı haykıran feryatlarla adeta alay ediyor.

Türkiye, toplumsal muhalefeti en fazla hak eden bir ülke. Ve ülke halkının senelerden beri silinmeye ve sindirilmeye çalışılan İslami duyarlılıkları hala en önemli sosyal canlılığı ifade ediyor. Sistem bu canlılıktan korkuyor. Halkın din anlayışını da kendi tanımlamak ve kontrol etmek istiyor. Sisteme verilen hiç bir taviz, tam bir teslimiyete dönüşmedikçe yeterli görülmüyor. Bu gerçeği görmeyip sisteme kolunu kaptıranlar direnmeye kalkınca ya canlarından oluyorlar, ya da boyunlarını kurtarmak için ülke dışına taşınmak zorunda kalıyorlar. Mensuplarını Avustralya'ya hicret ettirmeye çalışan büyük bir Nakşi tarikatının yaşadığı dram, bu ifademizin en içler acısı örneği.

Türkiye'de yükselen her özgün ses yeni bir itiraz ve yapılanma projesidir. En çok korkulan proje ise, bu halkın nefsinde olanı ve statüsünü vahyi bildirimlerle dönüştürmeye çalışacak erdemli, medeni ve haklı bir önderliğin sosyalleştirilmesi çabasıdır. İslam'ın diriltici ve medeni çağrısını kamusal alanda seslendirecek her oluşum ve potansiyel; soyguncuların, işkencecilerin, darbecilerin hülyalarını kabusa çeviriyor. Bunun içinde özellikle de bilgiyi, sözü, ifadeyi kısıyorlar. Düşünceye kelepçe vurmaya çalışıyorlar.

Adalet Bakanı Hikmet Samı Türk, DGM ve Cumhuriyet Başsavcılarına 'İrtica Nitelikli" yayınların nasıl takip edileceği ve fişleneceği ile ilgili ayrıntılı bir genelge gönderdi. "İrtica"ya karşı yeniden keşfedilen 312. madde sayesinde müslüman kimliği ile değerlerini korumaya çalışan her onurlu sesin üzerine gidiliyor. Hizbulvahşet operasyonları bahane edilerek Anadolu'da kimliği ve tarzı açık ve net olan birçok müslüman takibata uğruyor. Örneğin Doğubeyazıt'ta tek kitabevi olan Zafer Kitabevi ve sahibi de haksız yere takibat kapsamı içine alınıyor. Evinin bahçesi cesed arama iftirası ile buldozerlerle kazılıyor. Aslında o evin bahçesi kazılmıyor, İslami eserleri Doğubeyazıt'ta yayan ve dağıtan bir düşünce havzasının temelleri kazılıyor. İlim Operasyonu bahanesiyle Gebze'de 1991 tarihinde yapılan Seyyid Kutub'u anma gecesi kartel medyası tarafından "öcü"leştiriliyor. Peşinden İslami kavram ve değerlere sövgüler yağdırılıyor ve gecede görev alan dergimiz yazarlarından şair Bünyamin Doğruer'in de içinde bulunduğu birçok kişi tutuklanıyor. Ürdün Kralı Türkiye'ye geliyor, karşılama ikramı olarak şiddete bulaşmama konusunda yöntemsel katılıkları bilinen Hizbu't-Tahrir'le irtibatlandırılan müslümanlar tek tek evlerinden toplanıyor. Bu arada son gelişmelere bağlı olarak İlim gurubunun icraatlerinden çok, bu sürece destek veren devletin hukuksuzluğunu ve çeteciliğini dile getiren gündem yazımızdan dolayı, dergimizin geçen sayısı DGM tarafından toplattırılıyor. Gerekçe "halkı sınıf, ırk, bölge ve din farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa sevk etmek" İlginç bir durum.

Devlet Susurluğa bulaşır, eleştiremezsin. Devletin kolu mafyaya, çetelere uzanır, konuşamazsın. Devlette işkence yapılır, dillendiremezsin. Bahane hazır: 312. madde. Bu madde her renge giriyor. Bukalemun gibi. Devlet ihtiyaç olduğunda halk oluyor. İhtiyaç olduğunda halka jop gösteren kanun.

Yargının, takibatların ve ekonomik sorunların kuşatması altında 9. senenin son sayısını çıkartıyoruz. Önümüzdeki Nisan ayında ise 10. yılımızın ilk sayısı yayınlanacak. Zorluklar da yükümüz de artıyor. Ayrıca yenilenmenin, gelişmenin ve "akabe'lere karşı kendimizi her daim taze inanç ve bilinçle oluşturmaya devam etmenin yükü omuzlarımızda. 10. yıl abone kampanyamıza katılarak sırtladığımız yüke omuz vermenizi istiyoruz. Yeni yayın döneminde sayfalarımızı karanlığa karşı tutum sahibi, erdemli ve tutarlı bütün dostlarımıza açmak istiyoruz. Düşüncemizi çoğaltmak ve güçlendirmek istiyoruz. Çünkü biliyoruz ki yasaklara, baskılara, takibatlara rağmen tutuklanamayan ve hapsedilemeyen tek silah inanç ve düşüncedir. Sahih inanç ve aydın düşünce zincirlenemeyecek güneştir. Eski bir dizeyi tekrarlayarak bitirmek ve Kurban Bayramı dolayısıyla sevgi, saygı ve kutlamalarımızı sunmak istiyoruz. "Güneşe kelepçe vurmuşlar Kelepçe demir Güneş kelepçeyi eritir."

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR