1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Obama ne “Siyah” ne “Beyaz”, Ne Barack ne de Hüseyin idi
Obama ne “Siyah” ne “Beyaz”, Ne Barack ne de Hüseyin idi

Obama ne “Siyah” ne “Beyaz”, Ne Barack ne de Hüseyin idi

Aslında Obama ne “siyah” ne “beyaz”, ne Barack ne de Hüseyin idi. Hepsi ve hiçbiriydi. O, bütün bu zıtlıkların bekarlaştırdığı, Amerikan siyâsal târihinin “gaz formuydu”…

17 Ocak 2017 Salı 01:56A+A-

Amerikalar / Süleyman Seyfi Öğün

Obama'nın, muhtemelen Amerikan Başkanları târihine sicili en kötü başkanlardan birisi olarak geçmesine günler kaldı. Rahat davranışları, samimî (?) pozları, akıcı, mâkul konuşmaları, yüzüne oturan mimikleri, bedenine oturan jestleri; fit duruşları, sportif kişiliği ve mutlu âile hayatı ile hayli prim yapmıştı. Buna ilâveten kendisini, kamuoyuna sempatik göstermek için didinen “imagemaker”larının çabaları; Holywood “celebrity”sinin ve TV talkshow”cularının verdiği destek tel tel dökülen, yetersiz ve beceriksiz siyâsetlerini aklamaya yetmeyecek.

Obama tuhaf bir figürdü. Onun özel olarak seçildiğini düşünüyorum. Obama herşey olup da hiçbir şey olmamanın tipik bir figürüydü. Derisinin rengiyle bir Afro-Amerikan; bir siyâhîydi. Ama aslında değildi. Yetişmesi, tarz-ü tavrı; hayât tarzı ve her şeyiyle “sanki” bir “beyaz adamdı. O belki de “siyâh adam”ın bütün ezikliği ile düşlerinde yarattığı bir beyaz adamdı. O püritan bir Hristiyandı. Ama isminin kimyâ ve simyâsında, karmaşık çağrışım ve dahi beklentileri kışkırtacak bir şekilde; Judeo-Christian unsur(Barack), tuhâf bir şekilde Müslüman bir başka unsurla “Hüseyin” ile birleşiyordu. Aslında Obama ne “siyah” ne “beyaz”, ne Barack ne de Hüseyin idi. Hepsi ve hiçbiriydi. O, bütün bu zıtlıkların bekarlaştırdığı, Amerikan siyâsal târihinin “gaz formuydu”…

Obama Amerikan orta sınıfının kültürel târihinde varılmış lümpenleşmenin göstergelerini taşıyordu. Meselâ, geleneksel Chicago, Boston vasatlarını gözeterek konuşacak olursak; Obama'nın entelektüel düzeyi konusunda hemen hiçbir özelliğini göremiyoruz. Ama sanki kültürel inceliklerin sindirilip, damıtıldığı bir kişiliği varmış edâsını taşıyordu. Bu, sözüm ona, orta sınıf incelmişliğinin gargaraya getirildiği bir performanstı. Nitekim siyâset dışı tek etkinliği; bulduğu ilk fırsatta “sıvışıp” bir yerlerde golf oynamasıydı.. Bu orta sınıf kültür târihinin hâl-i hazırına da işâret ediyor. İncelmiş orta sınıf “zevkler” artık entelektüel bir emekle “geliştirilmiş” değil; konfeksiyon düzeyinde ”edinilmiş” ve “giydirilmiş” formasyonlara işâret ediyor.

Obama'nın yenilgisi aslında “sâhiciliğin” silindiği bir orta sınıf kültür târihinin “sönümlenmesi”dir. Derinleşme, özcülük ve diğerkâmcılık gibi değerlerin terk edildiği bir kültürel evredir bu…Bunun yerini; “yüzeysellik” ve kendi özünü maddîleştirerek; onun üzerine, sağlık, fitness, uzun yaşam, cinsel tercih çeşitliliği, yeşil çevre, yaşam tarzı tutkusu gibi egosantrik yatırımları döşeyen umarsız bir hayât tarzı almaktadır..

Eski orta sınıflar ile yeni orta sınıflar arasındaki temel farklılıktır bu.. Eski orta sınıflar “dünyânın derdine” tâlipti. Soyluların hak edilmemiş olduklarına inandıkları ayrıcalıklarına savaş açmışlardı. Eşitlik temelinde kendilerini herşeyden ve herkesten sorumlu hissediyorlardı. Bugün ise dünyâ ve dertleri yeni orta sınıfların canını sıkıyor.. Keyfini kaçırıyor.. Bu aslında tipik olarak aristokratik bir refleks.. Anlaşılıyor ki, yeni orta sınıfların yegâne derdi kendi kendisini soylulaştırmak…Yine anlaşılıyor ki, böyle yaparak, cedlerinin her türlü ayrıcalığa karşı çıkan eşitlikçi mirâsının baskısını üzerlerinden atıyor ve kendi ayrıcalıklı dünyâlarını kurmak ve idâme ettirmek istiyorlar.. Aristokrasinin ayrıcalık iddiasının târihsel bahaneleri vardı. Bunların ise yok.. Aristokrasi kendi görgü birikimi üzerinden içine kapanıyordu. Bunların ise kendi sınıfsal târihlerinin içinden sâhiplenebilecekleri görgüleri yok.. Tek yapabildikleri kendi steril alanlarını tanımlamak… Aristokrasi yıkanmayı küçümserdi… Bunlar ise “temizliği” fetişleştiriyor. Avâmî olan herşeye mideleri bulanarak bakıyor…

Bu kültürel durumun siyâset yapma” veyâ siyâset üretme kapasitesi de daralıyor. Bir kere “meselelere vaziyet etme” durumları hayli “eğreti” kalıyor. “Vesâyet savaşlarını örgütlemek”, çözüm getirici kararlar alamamak, vaziyeti idâre etmek bu kapasite düşüklüğünün göstergeleri…Obama işte tam da buralarda “topal ördeğe” döndü.. Son olarak bu hâlini kabûl eden, üzerine hayli yılışık bulduğum espriler yapan konuşmalar yaptı.. “Ben yapmak istedim. Ama yaptırmadılar” demeye getiriyor… Hayır, yaptırmadıkları kadar kendisi de yapmak istemedi…

Bugün Trump ile gelen dalga, bu orta sınıf mıymıylığına tepki olarak geliyor. Trump başından îtibâren “neyse o olan adam” olduğunu kesin bir dille ortaya koyuyor. Kaba mı? Evet.. Ama Trump'ın kabalığı, “incelen” ve inceldiği yerden kopan bir orta sınıf sofistikasyonuna karşı “dürüstlük” olarak algılanıyor ve bir yerde bağışlanıyor..Hattâ sempatik bile geliyor…Trump'ın izleyeceği siyâsetlerin ne olacağını bilmiyoruz.. Ama en azından şundan bir dereceye kadar emin olabiliriz ki, Obama'nınkilerden çok daha net, berrak siyâsetler olacaktır…

HABERE YORUM KAT

2 Yorum