1. YAZARLAR

  2. Kerim Balcı

  3. Nükleer emelsiz bir İran mı?
Kerim Balcı

Kerim Balcı

Yazarın Tüm Yazıları >

Nükleer emelsiz bir İran mı?

27 Eylül 2010 Pazartesi 00:08A+A-

Birleşmiş Milletler'in Binyıl oturumu dünya liderlerine on gün müddetle New York'ta mesai yaptırdı. Bu oturumlar sırasında AB ve ABD yönetimlerinin İran'la nükleer restleşme krizine yeniden diplomatik bir çözüm arayışına girdiğini gördük.

Öte yandan BM Genel Kurulu'ndaki konuşmasında 11 Eylül saldırıları için Batı'yı suçlayan İran Devlet Başkanı Ahmedinejad, kaldığı otelde gazetecilerin sorularını cevaplarken İran'ın uranyum zenginleştirme programına da Batılı devletler tarafından mecbur bırakıldığını söylemiş. Ahmedinejad'ın sözlerine bakılırsa İran, Tahran'daki tıbbi araştırmalar reaktörü için ihtiyaç duyduğu nükleer yakıtın sağlanması durumunda pek pahalı olan zenginleştirme çalışmalarından vazgeçmeyi düşünebilirmiş.

Öncelikle Ahmedinejad'ın karakolda doğru söyleyip mahkemede şaşan bu tarzını güven verici bulmuyorum ben. Ama İran yönetiminin Ahmedinejad'dan ibaret olmadığını, hele nükleer teknoloji konusunda Ahmedinejad'ın bağlayıcı bir konumunun dahi olmadığını da biliyorum. Bu çekinceleri bir kenara bırakıp, İran'ın nükleer zenginleştirmeyi tamamen barışçıl amaçlarla yapmak istediğini; bu barışçıl amaçlar için gerekli olan uranyum kendisine verilirse zenginleştirme programını durdurabileceğini kabul edelim. Bu durumda kim sevinir, kim üzülürdü?

Bölgede savaş veya ambargo istemeyen Türkiye gibi ülkeler sevinirdi evet; ama nükleer teknoloji edinme davasını rejimin tutkalına dönüştürmüş olan İran sevinir miydi? Peki İran düşmanlığını kendi milli birlik ve beraberliğinin tutkalı olarak gören İsrail? Netanyahu sevinir miydi? Veya onun ABD'deki müttefikleri, bir zamanlar moda tabirle Likudnik dediğimiz isimler, mesela Daniel Pipes sevinir miydi? Amerikan kimliğinin ancak ötekinin düşmanlığı üzerinden ikame ve idame edilebileceğini iddia eden ve Sovyetlerin ortadan kalkmasından sonra genelde İslam'ın, özelde de İran İslam'ının Amerikan kimliğinin hayatiyetini sağlayan öteki konumuna dönüştüğünü söyleyen Bernard Lewis sevinir miydi?

Hiç sanmıyorum. Çin'in muazzam ekonomik gücü ve Amerikan firmalarının Çin üretim ve tüketim pazarlarıyla girmiş oldukları ikili ve bağlayıcı ilişkiler dolayısıyla onu ötekileştiremeyen Amerikan dışlayıcıları, olanca çeşitliliğiyle Amerikan halkına "Ben Amerikalıyım!" dedirtmek için İran'ın "Ben size düşmanım!" demesine ihtiyaç duyuyorlarsa, İran'ın dünyayla uzlaşmasından mutlu olurlar mıydı? Batı üniversitelerinde okumuş, Farsça öğrenmiş ve toplum nezdindeki bütün saygınlıklarını İran tehdidi hakkında tutarlı cümleler kurabilmelerinden alan İran uzmanları mutlu olurlar mıydı? Batı'ya yerleşmiş İran muhalifleri mutlu olurlar mıydı?

Kendimizi kandırmayalım; tıpkı kendi kimliklerini geri kalmışlığın, Batı karşıtlığının, antidemokratikliğin, özgür ve özgün düşünceden yoksunluğun sembolü olarak gördükleri dindarların düşmanlığı üzerine bina eden laikçi köktencilerinin doktoralı, AB üyeliği taraftarı, demokratik refleksleri kendilerinden daha güçlü, hür düşünen ve düşüncelerini ikna edici bir şekilde sunabilen, güzel giyinen, pahalı arabalara binen, mimari estetiği olan evlerde oturan dindarları görünce kudurmaları gibi, İran düşmanları da İran'ın Batı'yla uzlaşmasından hoşlanmazlardı.

Her kötü, kendisinden daha kötü birilerinin var olduğu düşüncesiyle mutmain olur.

İran'ın nükleer projesinden vazgeçeceğini hiç zannetmiyorum. Ama kendi menfaatleri bunu gerektirdiği veya teknolojik imkânları projenin devamını imkânsızlaştırdığı için böylesi bir karar alırsa İran yönetimi, Washington'da birçok diplomat işinden olacak; pek çok akademisyen televizyon programlarına çağrılmaz hale gelecek; ama daha derinlerde ötekinin düşmanlığı üzerine kurulmuş olan Amerikan kimliği büyük bir sarsıntı geçirecektir.

Şimdilerde "nükleer bir İran'la yaşamaya alışmayı" tartışıyor Batı. Bence bunu başarabilir. Çünkü nükleer bir İran, bugün Batı için oynadığı "öteki" rolünü daha güçlü, daha başarılı bir şekilde oynayacaktır. Asıl Batı'nın nükleer emellerinden vazgeçmiş, Batı'ya karşı uzlaşmacı bir tutum benimsemiş bir İran'la yaşamaya alışıp alışamayacağı sorgulanmalıdır. Görülen o ki bu ihtimal de masadadır.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT