1. YAZARLAR

  2. Hamza Aktan

  3. Nokta deneyimi ve Türkiye
Hamza Aktan

Hamza Aktan

Yazarın Tüm Yazıları >

Nokta deneyimi ve Türkiye

22 Nisan 2008 Salı 04:11A+A-

Hakkındaki haber ve yazılarda "kapatılan" sıfatıyla anılan veya "darbe günlükleri" ve Özden Örnek, Şener Eruygur gibi isimlerle hatırlanır olan Nokta, vaktiyle güzel bir ihtimali, unutulmuş, ihmal edilmiş bir deneyimi canlandırmaya çalışan bir dergiydi. 80'lerin Nokta'sıyla karşılaştırınca rakipsiz değildi belki. O zamanın çok tabulu toplumsal yapısından da uzak, postmodern bir devrin mecmuasıydı belki. 10'a yakın patron, yüzlerce çalışan değiştirip devşirmiş yorgun bir yayıncılık markasıydı veya. 2000'lerin başından itibaren sahiplik yapısı nedeniyle kâh milliyetçi kâh ulusalcı dalgalara kapılan, içine kapanık, kendisinden umut kesilmiş haldeydi. Ancak bu defa "medya patronu" titri gururunu okşayan genç bir "merkez sağcı"' girişimcinin elindeydi. Bir yeni deneme daha yapılacaktı bu markayla.

Dergi haberciliğinin "seksi kadın fotoğrafları" olmadan da, sansasyonlu, sözüm ona gizemli konular arayışı içine girmeden de aslında sadece bu toplumun, dünyanın olağan/dışı akışını okumaya çalışarak da yapılabileceğini gösterme uğraşındaydı Nokta. Bu ülkenin sözde vatandaşlarının gündemlerine kulak kesilen, hayata ve topluma hoyratça bakan muktedirlere aşağıdan itirazların taşıyıcısı olan ama "gündem" dediğimiz yıpratıcı akışın ötesindeki hayatı da kaçırmadan haber üreten bir dergi olma derdindeydi. Mütevazılığı kadar çalışkanlığı ve "farklı" bakma hevesiyle içinde bir cevher barındırdığını kısa zamanda kanıtlamıştı zaten. Malum "Günlük" sayılarının dışındaki sayılarına bakıldığında Nokta'nın "sızma haberler"le "tavan" yaptığını düşünmek kadar haksız bir şey olmadığı görülür elbette ki. 80'lerin meşhur tiraj oranlarına yetişmesine tabii olanak yoktu ancak sıfır reklam, sıfır promosyonla da az bir okura ulaşıyor değildi.

Nokta'nın başına gelenler

Şirinevler-Bakırköy semtlerinin tam ortasında, E-5'in hemen yanındaki, simsiyah bir binanın dördüncü katında 2006'nın Ekim ayından 2007'nin Nisan sonuna dek alnı ak yüzü pak, vicdanlı bir yayın yaptı. Geçen yıl tam bugünlerde "çeşitli" nedenlerle kepenkleri patronunca indirildiğinde marka olarak 25 yıldır varolan bir dergi son olarak 25 sayı çıkmıştı. "Aynen devam" dediği sayıdan sonra bir sayı daha çıkaramadan. İçeride, muhabirler yeni sayıya yetiştirmeleri gereken haberlerle uğraşırken; editörler Haşim Akman, Ferda Balancar, Mehmet Asal ve Alper Görmüş'ün önünde "edit" etmeleri gereken onlarca yazı dururken. "Aynen" devam edemedi ne yazık ki.

Nokta'nın başına gelenler elbette ki binaları JİTEM'ce yerle bir edilen Özgür Ülke'ninki kadar, muhabirleri faili JİTEM'lere kurban giden Gündem-Azadiya Welat'ınki kadar, yayın yönetmeni ırkçı/ulusalcılarca ve alkışlar arasında öldürülen AGOS'unki kadar acı değildi. Yediği en büyük baskı, halen Dicle Haber Ajansı'nın herhangi bir muhabirinin neredeyse her gün gördüğü baskılar kadar da değildi. Ancak bu ülke ve medyası için de yeterince acı bir deneyimdi. Bir dergi, yani bir kuruluş, başkalarının yapmaya yanaşmadığı, ancak kendisinin bir haber organı olarak tabii ki yapması gereken şeyi çekinmeden yaptığı için ödüllendirilecekken, örneğin Alper Görmüş'e en azından bir "şeref madalyası" takılacakken, örneğin nedensizce işsiz kalan onlarca çalışanına destek verilecekken bunların hiçbiri olmadı. Nokta bir "vaka" olarak kalakaldı, sanki herkese aynı uzaklıkta olan, dolayısıyla da kimsenin yanaşmaya gerek görmeyip tenezzül etmediği bir vaka.

Kendisi ve hükümetini alaşağı etmeye çalışanların günlüklerini yayınlayan bir yayını en fazla "o dergi" diye anma teveccühünde bulunan Başbakan Tayyip Erdoğan ve yalnızca kendilerine mağdur ve elbette ki kendilerine demokrat AKP'liler gibi çoktandır ruhunu teslim etmiş basın camiasından da ahlaki bir refleks, destek çıkmadı. Alper Görmüş, şaka gibi de olsa "burası Türkiye" olduğu için kimsenin şaşırmadığı bir hakaret ve iftira davasıyla başbaşa bırakıldı, derginin hani simsiyahken daha sonra "Nokta" reklamıyla süslenen binası nazire yapılırcasına Deniz Baykal'ın posterine teslim edildi, Nokta'nın gencecik gazetecileri de kimileri için kısa, kimileri için uzun sürecek bir işsizliğe terk edildi.

Belki şu anda yayınlanıyor olsa, Hrant Dink'in gerçek katillerinin peşinde olacak, daha geçen günlerde resmi mermilerle öldürülen Yüksekovalı, Vanlı gencecik masum insanların üniformalı azmettiricilerinin yargılanması gerektiğini dile getirecek, Sulukuleli yoksullara göz kırpacak, mülayimliği ama cesaretiyle binlerce okura nefes aldıracak Nokta, tam da Türkiye'ye yakışır biçimde kapatıldı ve hâlâ tam da Türkiye'ye yakışır biçimde üzeri kilitli vaziyette.

Nokta'nın başına gelenlerin acılığı, bu dergide yaratılmak istenen ve inanıyorum ki Alper Görmüş'ün ve dergi çalışanlarının esas peşinde oldukları habercilik deneyiminin değerinden bahsetmekten hep alıkoyuyor bizi. Fakat herhalde bu bahtsız derginin okurları aradan bir yıl geçse de neden bahsettiğimi çok iyi hatırlıyordur.

Radikal gazetesi

YAZIYA YORUM KAT