1. HABERLER

  2. İSLAM DÜNYASI

  3. IRAK

  4. Musul’da Haşdi Şabi Tehlikesi!
Musul’da Haşdi Şabi Tehlikesi!

Musul’da Haşdi Şabi Tehlikesi!

Irak’taki Sünni Halk Hareketi sözcüsü Zufeyri, “Haşdi Şabi’nin Felluce’nin IŞİD’den kurtarılmasında gerçekleştirdiği ihlâllerden daha fazlasını Musul’da yapacağına dâir göstergeler var.” dedi.

24 Ekim 2016 Pazartesi 16:08A+A-

Iraktaki Sünni Halk Hareketi sözcüsü ve Zufeyri Aşireti’nin önde gelen isimlerinden Şeyh Faruk ez-Zufeyri, Şii milis gücü Haşdi Şabi’nin Felluce’nin IŞİD’den alınması esnasında ve sonrasında gerçekleştirdiği hak ihlâllerinden çok daha fazlasını Musul’da yapacağına dâir göstergeler olduğunu söyledi.

Kentteki bir buçuk milyon insanın maruz kalacağı birtakım tehlikelere değinen Zufeyri, Musul’un IŞİD’den alınması operasyonuna ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.

Zufeyri, “Şii milis gücü Haşdi Şabi’nin Felluce’nin IŞİD’den kurtarılması esnasında ve sonrasında gerçekleştirdiği hak ihlâllerinden çok daha fazlasını Musul’da yapacağına dâir göstergeler var.” dedi.

Haydar el-İbadi yönetiminin Enbar’daki bölgelerin IŞİD’den alınması sırasında yaptığı gibi olası göç durumunda ailelerin karşılanmasına yönelik bir hazırlık içinde olmadığını söyleyen Zufeyri, bu durumun da bir katliam yaşanmasına zemin hazırlayabileceği görüşünü dile getirdi.

“Musul’da Felluce’de Yaptıklarından Daha Fazlasını Yapacaklar”

Musul’un şu ânda milisler ve ABD’lilerin yanı sıra farklı gruplardan 80 bine yakın savaşçı ve 6 ila 8 bin İran Devrim Muhafızları unsurları tarafından çembere alındığını kaydeden Zufeyri, “Onlar kesinlikle Felluce’de yaptıklarından daha fazlasını yapacaklar.” dedi.

Haydar el-ibadi yönetiminin verdiği verilere göre, Musul’da 5 ila 8 bin civarı IŞİD militanı olduğunu ve bunlarla savaşmak bahanesiyle kente girecek milis güçlerin, sivillere yönelik kıyımlarda bulunabileceğini kaydeden Zufeyri şunları söyledi:

“Felluce’nin kurtarılması sırasında da benzer bir durum yaşandı. Önce Haşdi Şabi’nin girmeyeceği söylendi. Daha sonra ise bu milislerin Felluce’ye girdiği gözlendi ve hâlen orada milislere ait karargâhlar bulunuyor. Musul’un çevresinde de hareketlilikler var. Ancak Şii milislerin Musul’un etrafında bulunması şu ân için iddiadan ibaret. Savaş henüz Musul’un çevresinde ve şimdiye kadar milislerden de ordudan da Musul’a kimse girmedi fakat milislerin girmeyeceğini kim garanti edebilir?”

Haşdi Şabi lideri Hadi Amiri’nin “Biz Irak ordusundan daha güçlüyüz ve biz ona hükmediyoruz.” şeklindeki açıklamasını hatırlatan ve Musul’da sivilleri bekleyen tehlikelere işaret eden Zufeyri, “Bu işler var oldukça bunun bir garantisi yok. Başlangıçta Haşdi Şabi katılmayacak dendi. Ancak Haşdi Şabi’nin baskılarıyla birlikte ona ve onun cinayetlerine engel olamayacaklar. Çünkü onlar hükümetten daha güçlü.” diye konuştu.

Haydar el-İbadi’ye bağlı ordudaki Haşdi Şabi varlığına dâir Zufeyri, “Irak ordusu 2003’te feshedildi. Günümüzde ordudaki alternatif ise orduya entegre edilen (Şii) milisler. İnsanları asker üniforması giyerek öldürmeleri ile milis kıyafeti giyerek öldürmeleri arasında ne fark var?” ifadesini kullandı.

Musul’daki operasyonları şu ân Haydar el-İbadi’ye bağlı ordunun yönettiğini belirten Zufeyri, orduyu Felluce ve Enbar’daki savaşta Şii milislerin yaptığının aynısını yapmakla suçladı.

“80’li Yıllardaki Savaşta Görev Alan Komutanlar Musulluydu”

“Cinayetleri önleyecek caydırıcı şey nerede?” diyen Zufeyri, “Ordu yok, anayasa yok, Irak’ta hükümet yok, sivilleri askerî saldırıdan koruyacak kanun yok. Bunların hepsi ABD’nin onayı ve İran ile onun Irak’taki takipçilerinin eylemleriyle gerçekleşiyor.” diye konuştu.

Musul çevresinde savaşan Şii milislerin meşrulaştırılmaya çalışıldığını dile getiren Zufeyri, el-İbadi yönetiminin onları desteklediğini, yönetim dâiresi içine aldığını ve başbakanlıkla bağlantılı yasal dokunulmazlık sağladığını kaydetti.

Musul halkının büyük insan hakları ihlâlleri ile karşı karşıya olma nedenlerinden birinin de İran ve ABD’nin Musul’a yönelik intikamları olduğunu savunan Zufeyri, seksenli yıllarda İran’a karşı yürütülen savaşta görev alan subayların çoğunun Musullu olduğunu ve İran’ın onlara karşı açık bir düşmanlık beslediğini söyledi.

“İran, Lübnan’a Kadar Uzanan Bir Karayolu Koridoruna Sahip Olabilecek”

Musul’un stratejik konumundan dolayı sembolik önem taşıdığını belirten Zufeyri şunları kaydetti:

“İran Musul’u kontrolü altına almasıyla birlikte Irak’ın kuzeyindeki Kürt bölgesine ve Suriye’ye de hâkim olacak. Lübnan’daki terör örgütü Hizbullah’a destek vermek için İran’dan kara yoluyla Irak’taki Sünni bölgeler ve Suriye’den geçerek Lübnan’a kadar uzanan bir karayolu koridoruna sahip olabilecek.”

Musul’u kontrol altına alarak Türkiye, Irak ve Körfez ülkeleri arasındaki kara yolunu kapatacaklarını vurgulayan Zufeyri, diğer Arap ülkelerinin aksine Türkiye’nin bu tehlikeyi hissettiğini ve güvenliğini korumak istediğini ifade etti.

“Musul Her Alanda Yetişmiş Kadroları Barındıran Bir Kent”

Irak’ta yıllardır devam eden savaş ve çatışma ortamı nedeniyle büyük yıkımlar yaşandığını, ülkenin dünyada en çok beyin göçü veren yerlerden biri olduğunu kaydeden Zufeyri, “Musul her alanda yetişmiş kadroları barındıran bir kent olması hasebiyle de çok önemli. Musul’da ekonomi, tıp ve askerî alanlarda yetişmiş uzman kadrolar bulunuyor.” diye konuştu.

“Musul’da Mezhepçiliğin Önlenmesinin En Önde Gelen Garantisi Türkiye”

Musul operasyonunda Türkiye’nin önemine de değinen Zufeyri sözlerini şöyle tamamladı:

“Türkiye özellikle Musul’da ve tüm Irak’ta barışı isteyen tarafların başında geliyor. Musul’u ele geçiren güç veya güçler Türkiye’yi ulusal güvenliği açısından incitebilir. Türkiye bölgeyi etkileyen mezhepçiliğe izin vermez. İnsanlık onurunun heder edilmesine müsâde etmez. Çünkü Türkiye’de insana saygı gösteriliyor. Türkiye bunu diğer ülkeler için de istiyor. Musul’da mezhepçiliğin önlenmesinin en önde gelen garantisi Türkiye’dir. Aynı şekilde Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri de. Ancak ABD, İran ve diğerlerine gelince, Irak ve bölgedeki katliamların ana sebebi onlardır.”

Irak’taki Sünni Halk Hareketi, Nuri el-Maliki’nin başbakanlığı döneminde 2013’te kuruldu. Diyala, Enbar, Ninova, Kerkük ve Salahaddin’de etkin olan hareket, kuruluş aşamasında “suçsuz yere hapishanelerde tutulan kişilerin serbest bırakılması, keyfî gözaltıların sonlandırılması ve Sünnilerin devlet kurumlarının yönetimine iştirak etmesi” gibi Sünnilerin 14 talebinin gerçekleşmesi amacıyla il merkezlerinde gösteriler düzenledi.

HABERE YORUM KAT