1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Musaddık’tan Şah Pehlevi’ye, 1979 Devriminden Günümüze İran’da Ne Değişti Ne Değişmedi?
Musaddık’tan Şah Pehlevi’ye, 1979 Devriminden Günümüze İran’da Ne Değişti Ne Değişmedi?

Musaddık’tan Şah Pehlevi’ye, 1979 Devriminden Günümüze İran’da Ne Değişti Ne Değişmedi?

Yazısında Musaddık’ın CIA komplosuyla devrilmesinin 65’inci yıldönümü vesilesiyle İran’ı mercek altına alan Taha Kılınç, Şah Pehlevi’den bu yana ülkede değişmeyen yoksulluk tablosunu ve halkın beklentilerini değerlendiriyor.

18 Ağustos 2018 Cumartesi 13:25A+A-

Taha Kılınç’ın Yeni Şafak’taki köşesinde yayınlanan yazısı (18 Ağustos 2018) şöyle:

Musaddık’ı Hatırlamak

İçine doğduğu aile, onu daha çocukluğundan itibaren sıra dışı bir hayata hazırlamıştı. Babası Mirza Hidayetullah Aştiyâni, dönemin hazine yönetiminde üst düzey bir bürokrat, annesi Melek Tâc Hanım ise Kaçar hanedanına mensup bir prensesti. Ailesinin ona verdiği isimle Muhammed Musaddıkus’s-Saltana, 16 Haziran 1882’de dünyaya gözlerini açtığında, oldukça kalabalık bir aileye merhaba demişti: İki abla ve çok sayıda üvey kardeşle birlikte, sayısız kuzen ve akraba çocuğu, aynı ortamda büyüyordu.

10 yaşına geldiğinde, babasının aniden ölümü, Muhammed için yeni bir sorumluluk döneminin de başlangıcıydı. İran’da o dönem hâkim olan Kaçarların uyguladığı prosedür gereği, kısa süre sonra, ölen babasının makamına atandı. Böylece, daha 20’li yaşlara ulaşmadan, devlet protokolüyle ve yönetim tecrübesiyle tanışmış oldu. Hikâyenin bundan sonrası, İran’ın içinden geçmekte olduğu türbülanslı havanın da etkisiyle, daha hızlı gelişecekti artık: Yaşı tutmamasına rağmen 1907’de seçildiği meclis başkan vekilliği, Paris ve İsviçre’de hukuk eğitimi ve 1914’te İran’a dönüşün ardından, maliye bakan yardımcılığı…

Tüm bu süreçlerde, Batı eğitimi almış kalifiye bir hukukçu olarak boy gösteren -yeni ismiyle- Muhammed Musaddık, 1921’de darbeyle yönetime el koyan Rıza Han’ın 1925’te kendisini “Şah” ilân etmesine de karşı çıkan isimlerden biriydi. 1941’de İngilizlerin İran’ı işgal ederek Rıza Şah’ı iktidardan uzaklaştırmasına kadar ülke içinde sürgünde ve uzlette yaşayan Musaddık, bu tarihten sonra yeniden politika sahnesine çıktı. İran petrolleri üzerindeki haksız ve dengesiz İngiliz imtiyazını gündemine alan Musaddık, yürüttüğü etkin kampanyayla, konunun tartışılmasını sağladı. İran petrollerinin millileştirilmesi ve İngiltere’nin el çektirilmesine dair kanun tasarısı, nihayet 17 Mart 1951’de İran Meclisi’nde kabul edildi. Tüm bu sürecin yürütücüsü olan Musaddık, 28 Nisan’da Meclis tarafından başbakan seçildi. 32 yaşındaki Şah’ın, oluşan ciddi kamuoyu karşısında, tüm bu gelişmeleri onaylamaktan başka şansı yoktu.

Ülke petrollerinin artık tamamen İran’ın kontrolü altında olacağı vaadiyle işbaşına gelen Muhammed Musaddık hükümeti, İngiltere’nin başını çektiği uluslararası boykot karşısında zor duruma düştü. Şah’ı destekleyen dünya sistemi, petrol konusunda attığı adım nedeniyle Musaddık’ı “tehlikeli adam” olarak işaretlemişti. Hem Şah’la hem de dünya piyasalarıyla kıyasıya çekişerek geçen iki yılın ardından, 19 Ağustos 1953 günü başkent Tahran’da yaşanan bir “halk ayaklanması” sonucu Musaddık başbakanlık görevini bırakmak zorunda kaldı. Vatana ihanetten yargılanan eski başbakan, 5 Mart 1967’deki ölümüne kadar ev hapsinde tutulacaktı.

***

Herkesin aslında bildiği ama adını koyamadığı şey, 2013’te ABD yönetimi tarafından resmen kabullenildi: Musaddık’ın devrildiği “halk ayaklanması”, CIA’nın bizzat planlayıp uyguladığı bir operasyondu. Darbeyi Şah’a bağlı ordu birlikleriyle koordine eden CIA, başkente akın edip ortalığı karıştıracak çeteleri ayarlamış, elebaşlarına para dağıtmış, oluşan karmaşa ortamında Musaddık’ın tutuklanmasını sağlamıştı. Hangi çetenin, Tahran’ın hangi sokağından ilerleyip nereleri tutacağı, hangi mahallede kaç eşkıyanın ateş yakacağı bile nokta nokta belirlenmişti.

Darbenin hemen ardından yeniden iktidarı tek başına eline alan Şah Muhammed Rıza Pehlevî, Musaddık’ın devrilmesinin diyeti olarak, İran petrol alanlarının yüzde 40’lık bölümünü ABD’li şirketlere teslim etti. 1953’ten Şah’ın devrildiği 1979’a kadar geçen süre, ABD’nin İran halkına yönelik her türlü zulüm ve baskıya sınırsızca ve utanmazca kol-kanat gerdiği bir dönemdi. ABD’nin siyasi, ekonomik ve askeri himayesinin verdiği güvenle yönettiği ülkenin gerçeklerinden kopan Şah nihayet devrildiğinde, İran toplumunun hemen her kesiminin nefretle andığı bir figürdü.

***

Yarın, Muhammed Musaddık’ın CIA komplosuyla devrilmesinin 65’inci yıldönümü. Tam da İran’ın yeniden bir tarihi dönemece doğru sürüklendiği, içeriden ve dışarıdan sarsıntılar geçirdiği bir dönemde, Musaddık’ı yeniden hatırlamak oldukça önemli. Musaddık sadece siyasi ve tarihî bir şahsiyet değil, İran milli kimliğine ve onuruna Batılılar tarafından düzenlenen saldırı ve tecavüzlerin de bir sembolü çünkü.

Yaşı şimdilerde 80’lere yaklaşan ortalama bir İranlının gözüyle yakın tarihi izlemeye çalıştığımızda, göreceğimiz manzara ibretlik:

Muhammed Musaddık’ın İran’ın ayağa kalkmasına yönelik teşebbüsünün zorbaca bastırılmasının ardından, Şah’ın zorbalıklarla dolu iktidarı ve sonrasında, yeniden ekonomik ve siyasal açıdan süregiden sayısız problem… 1950’lerden günümüze, İranlıların yaşadığı sıkıntılar silsilesi, çeşitli yönlerden tek kelimeyle özetlenebilir: Hayal kırıklığı.

1979’dan sonraki süreçte, Şah dönemindeki haksızlıkları andıran adaletsizlikler, yolsuzluklar ve ekonomik dengesizliklerin yeniden ayyuka çıkması, imtiyazlı sınıflar ülkenin kaymağını yerken bütün yükün sıradan vatandaşın sırtına yüklenmesi, İran’ın yeni bir yol ayrımına doğru ilerlediğini ortaya koyuyor. Tarihî tecrübe bu yönde.

Ancak, şart olduğu görülen iç değişimin dışarıdan müdahale ve dürtmelerle gerçekleşmesine çalışan ABD’nin tavrı, İranlıların zihin dünyasında Musaddık’ın ve akıbetinin yeniden ve yeniden canlanmasına yol açıyor.

HABERE YORUM KAT