1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. Mursi: Artık Militer Değil, Sivil Bir Mısır Var
Mursi: Artık Militer Değil, Sivil Bir Mısır Var

Mursi: Artık Militer Değil, Sivil Bir Mısır Var

Time Dergisi, Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ile İsrail'in Gazze'ye saldırısı ve ateşkes süreci ile Mısır'daki son gelişmelerle ilgili bir röportaj yaptı. Röportajı Dünya Bülteni tercüme etti.

04 Aralık 2012 Salı 18:23A+A-

 Time: Artık dünya sahnesindesiniz?

morsi-time-magazine.jpgMuhammed Mursi: Dünya sahnesi çok zorlu. Dünya sahnesinde olmak kolay değil. Dünya, devriminiz sırasında olduğundan daha zor bugün. Hatta çok daha da zor. Dünya. Daha çetrefilli, karmaşık, zorlu. Spagetti benzeri bir yapısı var. Karışık-dolaşık. Bu yüzden sâkin olmalıyız, tüm dünya, barış içinde, ümit içinde, barışın/huzurun her türlüsüyle, birlikte ilerleyebilelim diye. İnsanlar barışı muhakkak korumamız gerektiğini söylemekten hoşlanırlar. Geleneksel anlamdaki barıştan bahsetmiyorum ben. Kendiyle barışık olmaktan/huzurlu olmaktan, kalp huzurundan, sırf askeri barıştan değil sosyal kültürel bakımdan birlikte yaşam huzurundan bahsediyorum. [Arapça konuşmaya başlayarak] İlginiz için teşekkür ederim.... Mısır ve ABD arasında iyi bir köprü.

[İngiizce konuşarak] Amerika derken yetkililerden, politikacılardan ziyâde Amerikan halkını kastediyorum. Benim tanıdığım Amerikan halkı oldukça dostanedir; medenidir; mücadele ettiler ve ülkelerine, dünyaya çok şey kattılar. Buradan baktığımızda görülenden farklı bir iklimi vardır fakat medya artık her şeyi yakınlaştırıyor [dünyayı küçük bir yer haline getiriyor] ve insanlar bir araya gelen küçük bir köy ahalisi gibi.

Heryerde rüzgârlar esiyor, insanlar hayat tarzlatıyla meşgul ancak sanırım, artık daha rahat olan Obama'nın ikinci başkanlığı döneminde daha iyi bir hal görmek istiyorlar. Bundan kendim için istifade ederek bizimle [Mısır-ABD], Ortadoğu'yla güçlü bir köprüye sahip olmak istiyorum. Ortadoğu halkları, Doğu ve Batı ve belirli bir denge. İnsanlar böylelikle gerçekten barış/huzur içinde yaşadıklarını, ülkelerini iyice mesken edinip yerleştiklerini; umdukları kazancı – barış içinde yaşamak, demokrasi ve özürlüğü hissetmek - elde etmek için elden gelenin en iyisini yaptıklarını hissederek yaşayabilirler.

Buradaki halk 30 yıldan daha fazla bir süredir böyle bir şeyi tecrübe etmedi. Onlarca yıldır çok baskıcı, diktatöryel rejim altında yaşadılar. Halk, siyaset denkleminde yeri olmadığını hissedip durdu. Malumaliniz, bizatihi ben kendim çok çektim. Doğuyu ve Batıyı gördüm, mühendisliğin yanısra tarih çalıştım ve neler olduğunu gördüm. [Mursi 1982 yılında Southern California üniversitesinden mühendislik doktorasını aldı.] Orayı, burayı özellikle ABD'yi görerek, eyaletlerde, üniversitede, sanayide, marketlerde ve dükkanlarda/çarşı-pazarda insanlarla yaşayarak çok şey öğrendim. O vakitler medya bu kadar güçlü değildi elbette fakat her gün Barbara Walters'ın "Good Morning America" adlı programına gözlerimi açardım. Walter Cronkite var bir de...[Carter'ın başkanlığı döneminde] İran'daki rehineleri unutmadım....[Carter Beyaz Saray'dan ayrıldığında] bir yıldan daha fazla bir süredir tutulmakta olan rehineleri serbest bırakmışlardı. Büyük bir mücadeleydi ve tartışma hala devam ediyor.

Olaylar Doğu-Batı ve Güney arasında belirli bir tarzda ilerliyor. Güney'deki halklar da uluslararası denklemin dışında tutulmaktan dolayı acı çekiyorlar. Şimdi bu halkları uluslararası alana taşımak istiyoruz ki kendi ülkelerinde yaşadıklarını, özgür olduklarını; hareket ettiklerini, ürettiklerini, çalıştıklarını, kazandıklarını, kaybettiklerini söylesinler. Bu çok önemli. Yeni bir dönem bu; sırf Mısır ve Arap Baharı halkları için değil tüm bir dünya için. Geçmişte neyin yanlış olduğu üzerinde yeniden düşünüp onu elden geldiğince nasıl düzeltebileceğimizi anlamak zaman ister. Bu yüzden hız düşük; ivme/hızlanma yüksek. Bir şekilde tüm yönlere doğru bastırıyoruz, barış içinde yaşamamız gerektiğini dünya halklarına söylüyor, yönetimleri ikna etmeye çalışıyoruz.

Çatışma, dünyada istikrara yol açmaz. İşbirliği ise açar. Bunu nasıl yapabiliriz? Bir mücadele bu. Çok zorlu bir mücadele. Yeni bir kültür, her bir ülkeye ve her halkın kültürüne, mahalli kültüre saygı duyan uluslararası kültüre sahip olmamız...bir uluslararası kültürümüz olabilir mi? Bunu yapabilir miyiz? İşbirliği kültürü, savaşı, kan akıtmayı durduran bir kültür. Ticaret gibi gerçek barış araçlarının; saldırma değil savunma amaçlı askeri harekâtların olduğu; gücün askeri olandan ziyâde sivil uygulamalarda kullanıldığı kültür. Bunu nasıl yapabiliriz? Sanırım yapabiliriz. Daha önceden, iki-üç asır önce, yapılmıştı. Fakat işler belirli tarzda yapldı. İki dünya savaşı oldu ve 50 milyondan fazla insan öldü.

Ülkemdeki insanların "Amerika bize karşı" demesinden hoşlanmıyorum çünkü biliyorum ki Amerikan halkı çok zaman önceleri sergilenen o duruştan – çifte standartlardan – farklıdır; dünyada neler olduğunu biliyorsunuz. Fakat dengeli, karşılıklı menfaate dayalı, tüm tarafların – Afrika'nın, Arap dünyasının, İslam dünyasının, Avrupa Birliğinin, Rusya'nın, Çin'in - saygı duyması gerektiği yeni bir döneme başladığımı düşünüyorum. Çok zorlu bir rekabet var.

İşte bu yüzden eskisi gibi kolay olmadığını söylüyorum. Hatırlarım, ABD'de insanlar biz bütün uluslardan gelen bir ulusuz derlerdi. Etkileyici bir ifadedir bu. Bir şeyi son derece özlü ve yoğun bir şekilde anlatmaktadır: Birlikte yaşayabiliriz. ABD bunda son derece başarılı. Fakat uluslararası olanda işler başka. Yapılacak bir değerlendirme başka şeyler söyler.

O halde bunu nasıl yapabiliriz? Dünyada ekonomiler dengede değil. Hammaddeler bir yanda, teknoloji ve ürünler – çok ileri bilimsel uygulamalar – öte yanda. Hammaddelerin alınması, üretilmesi ve geri satıldığı fiyatlarda büyük farklar var; fakiri daha fakir, zengini daha zengin ediyor. Sadece siyasette değil ekonomide de bir tür denge tutturmak istiyoruz. Birbiriyle ilişkilili elbette. Sosyal olarak asla aynı olamayız. Kültürel bakımdan da aynı olamayız.

İşbirliği yapabiliriz, entegre olabiliriz. Elimizden geldiğince. Bunu nasıl yapabiliriz? Bu hususta dünya liderlerine büyük bir sorumluluk düşmektedir. İnsanoğlu birlikte yaşayabilir.

Bir film hatırlıyorum: Maymunlar Cehennemi (Planet of the Apes). Yeni çekileni, farklı olanı, değil de eski olanı. Yenisi o kadar iyi değil. Gerçekliği eskisinde olduğu gibi ifade etmiyor yeni olanı. Filmin sonunu hala hatırlıyorum: Yüksek mahkemenin başkanı, büyük maymun; ve büyük bir bilim adamı zincire vurulmuş halde onun için çalışıyor, etrafı temizliyor. Yıkıcı büyük bir savaştan, atom bombalarının patlamasından sonra maymunlar cehehhemine dönüyor. Bilimadamı ondan yapması için bir şey istiyor ki bu 30 yıl önceydi: "Bir maymun olduğunu unutma." Ona "bu kirli işi benden isteme" diyor. Maymun ona ne söyledi? "Sen insansın, bunu kendin ettin." Sonu buydu. Kendimiz için daha iyi bir şeyler yapabilir miyiz?

30 yıl evvel izlemiştim bunu. Sanatın rolü bu. Sanatın en önemli rolüdür bu. "Rüzgar Gibi Geçti" de sosyal sorunlara değiniyordu. Cehennem Beşlisi. Arapça ismi buydu. Beş Amerikalı ilkel askeri araçlar kullanarak Alman hattının gerisinde çalışıyorlar. Charles Bronson'du sanırım. Hard diskimde halen birkaç şey var.

Gazze ateşkesi süresince Obama'yla iş yapmak nasıl bir şeydi?

ABD Başkanı Obama çok yardımcı oldu. Amellerinin gerçekten de niyetleriyle örtüştüğünü söyleyebilirim. Ateşkes hakkında konuştuk, ki bu çok önemlidir, sonra da Filistinliler ve İsrailliler arasındaki faklılıkları konuşabiliriz. Kolay değil. Zor. Her iki taraf farklılılardan bahsediyor. Benzerlikleri konuşmalarını istiyoruz..elimizden geldiğince şu an bunu yapıyoruz.

Eğer yüzde 60-70 seviyesinde başarabilirsek, bunu büyük bir başarı olarak addedeceğim. Eğer ilerleme kaydedersek, dünyanın bu kesimi, söz konusu olan barış olduğunda, daha iyi olacak. Bu bölgenin, Mısır ve çevresinin istikrarı çok önemlidir. Mısır'da bu yüzden büyük bir meydan okumayla karşı karşıyayız. Ayak sürüyen kuvvetler var. Bunda şüphe yok. Bunu Tunus'ta da Libya'da da görebilirsiniz. Ayak sürüdüğünü Suriye'de de ciddi halde görebilirsiniz. Bu amaç için savaş veriyoruz; halkla savaşmıyoruz. Bu bölge, kalkınma fırsatına sahip olmalıdır. Kalkınmanın bedeli, savaşın bedelinden çok daha ucuzdur. İnsanlar bölgede durumun daha da iyileştiğini, çocukları ve torunları için daha iyi bir hayat görmek istiyor.

Zaman alır. Darboğaz bu. Darboğaz yıllar alır. ABD'de yıllar aldı; kan aldı; kısa değil uzun bir zaman sürdü. Savaştan sonra nasıl birlik olunacağını, ülkemizi daha iyi bir durumda nasıl göreceğimizi halka anlatan Abraham Lincoln kilometre taşı olarak görülür. Lincoln'e şans tanındı ve o da büyük ölçüde başarılı oldu. Acıdan sonra istikrar geldi.

Dünya, dünyadaki halklar, neler olup bittiğine bakıp fark ediyor ki özgürlük, diktatörlükten iyidir. Demokrasi tüm dünya için daha iyidir. Diktatörlüğün olduğu; insanların özgür ve tatmin olmadığı, gıda ve barınak bulamadığı, fakirlik sınırının altında yaşadığı mahaller tüm dünya için tehlikelidir çünkü o insanlar kalkıp başka yere gideceklerdir. Başkalarına karşı kötü duygulara sahip olacaklar; kötü davranış sergileyebileceklerdir. O halde Afrika'da, Ortadoğu'da, bu bölgedeki ülkelerde kalkınmayı nasıl garantiye alabiliriz? Mısırlılar hazır. Kaynaklarımız var. Potansiyelimiz var. Tabiri caizse, emsalsiz bir nüfusumuz var. Hazırız. Yoldayız. Bastırıp gitmeye çalışıyoruz. Kolay değil. Bu itiş için gerekli ivme ise çok yüksek olmalıdır.

Gemimiz suda değil; bir şekilde kuma oturdu. O yüzden de geriye değil ileriye, temiz sulara çekmeliyiz. Kolay değil. Dünyayla iyi ilişkileri sürdürmek, kalkınmaya yardım etmek; kalkınma meselelerini ve uluslararası meseleleri, yatırım ve ekonomiyi bütünleştirmek; iyi niyetlere ve eylemlere yaslanmak. Ötekilerle karşılıklı ve dengeli ilişkiler yürütmek. Kalplere serpilmiş nefreti söküp almak. İnsanlar sürekli şahit oluyorlar: Filistin'de, Irak ve Afganistan'da şimdi de Yemen ve Libya'da kan akıyor, kötü hissediyorlar. Kuzey ve Güneyi, Doğu ve Batıyı, Darfur vb ne varsa bölen davaları; Körfez'deki istikrarsızlığı; İran'ın tehdit edilmesini, İran'ın uluslararası politikada ve dünyadaki rolünü. Petrol sahaları çevresindeki kavgalar. İç içe girmiş şeylerdir bunlar ve başı çekip harekete geçecek, vizyonu olan daha güçlü bir liderliğe ihtiyaç duymaktadırlar.

Harekete geçme vaktidir. İlkeler üzerinde mutabakata varılmıştır. Ya peki ilkelerin uygulanması nasıl olacak? İlkeler üzerinde hiç kimse tartışamaz. Herkes barıştan, kalkınmadan; farklı ülkelerin bağımsızlıklarından bahsediyor. BM 1947'de kuruldu. Ondan önce Cemiyet-i Akvam vardı. Ancak eylemde zayıflık var. 190'dan fazla ülkeyiz sanırım. Şimdi de Filistinliler mevcudiyet göstermek istiyorlar. Başkalarına saldırı düzenleyecekleri anlamına gelmiyor bu. Bunu yapabilecek güçte olduklarını düşünmüyorum. Sahip olduklarının azamisi direniştir; kaybedecek neyimiz var? diye sormaktır.

Müslüman Kardeşler gerçekten demokratik bir örgüt müdür?

Tanım gereği, evet. Kesinlikle evet. Bu, inançtan, İslami inançtan, herkesin özgür olduğuna inançtan; inanç özgürlüğünden, fikirleri ifade özgürlüğünden; eşitlik, istikrar ve insan haklarına olan inançtan neşet eder. Anayasa'da Eşit Haklar Düzenlemesi [ERA] Bu sadece Amerika'da var diye bir şey yok. Bu bir inançtır, bizim inancımızdan kaynaklanmaktadır: Demokrasi, eşit şans. Fakat aynı zamanda sorumlulukç, hukuk, anayasa.

Mısır kadîm bir ülkedir. Kadîm bir devlettir de. Mısır anayasası çok eskidir. 1923. İlki. Daha istikarlı pozisyonlara seyrediyoruz. Özgürlük, demokrasi, eşit haklar; erkek ve kadın, Müslüman ve Hıristiyan için eşit haklar olmadıkça istikrarlı olamayız; fikir taşıyan kim olursa olsun, müşterek olan, temel, referans, uyruk/tâbiiyettir, vatandaşlıktır, Mısırlı olmaktır. Ve hukuk herkes içindir.

Büyük ihlaller yaşanmıştır. Müslüman Kardeşlerin tesis etmeye çalıştığı şey, kurumsal, anayasal bir devlettir; onu tesis için elimizde fırsat varsa, kurumsal ve anayasal devletin kurulması Mısırlıların, ister Hıristiyan ister Müslüman olsun, Mısır'daki herkesin, Müslüman Kardeşlerin menfaatinedir.

[Konuşmasını Arapça sürdürerek] Gerçek ifade özgürlüğü konusunda çok hassasım. Gerçek inanç özgürlüğüne. Dinin serbestçe yaşanmasına. Gücün el değiştirmesinde hassasım ve hep öyle olacağım. Seçilmiş bir cumhurbaşkanıyım. Başlıca sorumluluğum, bu geminin/milletin geçiş dönemini atlatmasını sağlamaktır. Kolay değil bu. Mısırlılar özgürlük ve demokrasi yolunda ilerlemeye azimliler; benim gördüğüm/düşündüğüm bu. Adâlet ve sosyal adâlet. Kapsamlı anlamıyla kalkınma. İnsani gelişim. Sanayide üretken kalkınma. Bilimsel araştırma. Siyasi gelişim. Doğu-Batıyla, tüm taraflarla dengeli bir uluslararası ilişkiler. Özgürlüğü, demokrasiyi, adâlet ve sosyal adâleti sağlama konusunda Mısır'da hassasız; şahsen hassasım. Müslüman Kardeşler bundan farklı bir şey söylemez.

Geçen hafta yayınlanan kararnâme çokça tartışma çıkardı. Tekrar yapacak olsanız, farklı bir şekilde mi ele alırdınız? Gözden geçirip düzeltir miydiniz?

[İngilizce] Hayır, olaya bu şekilde bakmıyorum. Benim gördüğüm, Mısırlılar özgürdür. Cumhurbaşkanına katılmadıklarında seslerini yükseltiyorlar; karşı çıktıklarında olan bu. Ve bu çok önemlidir. Fikirlerini ifade etmek, seslerini yükseltmek, duygu ve tutumlarını ifade etmek onların hakkıdır. Fakat benim bir sorumluluğum var; onların gördüklerinden fazlasını görüyorum. Son kamuoyu anketlerini görmüşsünüzdür. Mısırlıların yüzde 80'inden fazlası, yüzde 90'nına yakını benim bu yaptığımdan yana. Halkın aleyhine değil; lehine ve onların menfaatleriyle çakışmaktadır.

Şu an insanların fikirlerini ifade etmelerinde olan ile (Hüsnü Mübarek'e karşı ayaklanma sırasında) Ocak 2011'de olan arasında bazı farklılıkar var. Daha önce görmediğimiz şiddete tanıklık ediyoruz şu an – yani bazı kötü şeyler dönmektedir.

Benim sorumluluğum var fakat ifadeye genel olarak evet diyoruz. Ancak şiddet de var. Bu şiddet eylemleri ile önceki rejimin sembolleri arasındaki bazı ortak yanlar da var. Bu meselede buna benzer bir şeyler olduğunu hissedebilirsiniz – ki bu konuda benim daha fazla bilgim var.

Üzülmüyorum. Endişeliyim. Mısırlıların bunu da atlatacaklarındsan eminim. Öğreniyoruz. Nasıl özgür olunacağını öğreniyoruz. Bununla daha önce karşılaşmamıştık. Nasıl tartışılacağını; nasıl farklı olunacağını; nasıl çoğunluk ve azınlık olunacağını öğreniyoruz. Bir meclisimiz yok şu an. Bu kötü. Bir anayasamız da yok. Durum bizi buna bir nokta koymaya mecbur ediyor fakat bir tür istikrarlı bir iklim ve şartta ki insanlar kalkıp anayasa için oy kullanabilisinler. Bunu bitirmek istiyoruz.

...tüm halkın cumhurbaşkanıyım, sınırlarımızda, güneyimizde, Akdeniz'de, Sina'da, Tahrir'de, başka yerlerde neler olup bittiğini takip etmeliyim. Büyük bir sorumluluk bu. Bir meydan okuma. Tehditkâr değil ama önemli. Ona bakıp, bu darboğazdan başarıyla nasıl geçebileceğimizi görmem gerek. Uzun bir darboğaz. Yeni bir anayasaya doğru hareket ediyor olacağız, eminim. Bu çok önemlidir. Eğer bir anayasamız olsaydı, geçen hafta söylediğim ya da yaptığım her şey durmuş olacaktı.[Bunu söylerken avuçlarını birbiriyle temizler gibi yaptı.]

Halkı temsil eden bir anayasamız olacak. Şu an bir meclisimiz yok; o yüzden de [işaret parmağını havaya kaldırarak] kanun çıkarma sorumluluğum var ki büyük, ciddi bir sorumluluktur. Yapmak zorunda kalmadıkça bunu kullanmaktan hoşlanmıyorum. Yavaşça, zorlukla ve fakat başarıyla hareket ediyoruz. Dolayısıyla da çok sayıda insanın kendilerini ifade ettiklerini görmek iyidir. Olumlu bir işarettir. Ama şiddet iyi değildir. Her kim çoğunluğun çıkarını gözetmiyorsa, ortalığı karıştırmaya uğraşıyorsa, işin icabına bakmak cumhurbaşkanının sorumluluğudur. Ortalığı karıştırmak kimsenin menfaatine değildir. Tam aksine, zararınadır.

Hassas bir durumdayız. İlerliyor, öğeniyoruz. Özgürlüğümüz, yeni bir iklim ve yeni bir çevremiz var. İnsanlar özgür. İfade ediyorlar. Hareket ediyorlar. Hiç kimse onları durdurmuyor fakat şiddete müsaade yok, müsaade edilmemeli. Hukuka aykırı bu. Halkın menfaatine aykırıdır. Eğer barışçıl bir şekilde söylemeye devam ediyorsak bu iyidir. Mısır devriminin üstünlüklerinden biridir bu. Asgari düzeyde kan aktı ve durum halen öyle.

Halkı koruyoruz. Bakıyoruz. Ölçüyor-biçiyoruz. İnsanların hareket etmelerine müsaade ediyoruz. Özgürler. Fakat onları koruma-kollama sorumluluğu da var. Tahrir Meydanında ifade fırsatı vermeli ama şiddetten uzak olmalı. Anayasal kararnâmeyi yayınlamadan önce başladı. Sekiz gün öncesinde başladı. Bir azınlığın yanlış anlamasıdır bu. Ama her neyse, sorun değil. Bu da geçecek; ve son iki yıl tarihteki seyrimizde iyi bir nokta olarak kayda geçecektir. Bunun gibi büyük şeyler defalaca oldu. Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında neler olduğunu gördünüz. Eski güçler ve devrimin yeni eylemleri arasında sıradışı çok büyük bir ihtilaftı.

İlk tecrübedir, bizim için tarihimizde ilk tecrübedir. Ne bekliyorsunuz ki? Her şeyin pürüzsüz bir biçimde ilerlemesini mi? Hayır. En azından dalgalı olmak durumundadır. Dalgalı/pürüzlü ama şiddet yüklü değil. Yeterince sabrımız var. Ümit edilir ki çabucak anayasaya geçelim. Anayasa komitesinden anladığım kadarıyla bir ya da iki ay kaldı. 230 maddenin etrafında toplumsal bir tartışma olması için de zaman tanıyacağım. 15 madde etrafında ihtilaf yaşanıyor. Zaman alıyor. Ellerinden geleni yapıyorlar. Ben de elimden geldiğince tüm siyasi partilerle sohbet etmeye çalışıyorum. Kiliseyle, diğer bloklarla.

Mısır ilerliyor. Artık yeni bir Mısır var. Teokrat, militan değil sivil bir devlet. Gerçek sivil, anayasal bir devlet şekillenmekte. Bazı direnişler var. Zorluklar, engeller ve daha pek çok şey görebiliriz ama yolunda ilerliyor. Mısırlılar inşallah başaracaklar.

2012 büyük bir yıldı, çok şey oldu. Birçokları sizi devletadamı olarak selamlarken bazıları da yeni firavun diyor.

Yeni firavun mu? (kahkahalara boğuldu) Firavun olabilir miyim ben? Izdırap çekiyorum. Şahsen ızdırap çekiyorum.

[Arapça konuşarak] Siyasete çok uzun zaman önce girdim. 1986'da. 1995'te meclis seçimlerinde aday gösterildim; o seçimler sahteydi. Sonra 2000 meclis seçimlerinde aday gösterildim ve 2000-2005 arasında milletvekilliği yaptım. 2005'te yine aday gösterildim ve o seçimler de sahteydi. Müslüman Kardeşlerde 10 yıl siyaset yapma sorumluluğu taşıdım. Mısır toplumunun içinden çıktım. Tüm bir toplumu, insanları, nelerden acı çektiklerini biliyorum. Kahire'nin doğusundanım (Şarkiyye) fakat Kahire Üniversitesinden mezun oldum. Amerika'da doktora yaptım.

(Kravatına dokunarak) Hapse girdim. Hapse girmemin sebebi, yargıyı ve Mısırlı hâkimleri savunmamdı. Yasama, yürütme ve yargı kuvvetlerinin ayrılmasının, kuvvetler ayrılığının ne anlama geldiğini çok iyi biliyordum. Kurumlara dayalı bir devlet hakkında ana kavram budur. Halk, gücün asli kaynağıdır. Başkan/Cumhurbaşkanı yürütmeyi temsil eder ve cumhurbaşkanını halk seçer. Halkın serbestçe seçim yapması, iktidarın seçimlerle devredilmesi konusunda hassasım. Dünyanın her yerine gittim, Amerika'ya, Avrupa'ya, Doğuya; işlerin nasıl yürüdüğünü biliyorum. Teknolojiyi, araştırmayı, bilimsel uygulamaları, kültürü, medeniyeti, uluslararasındaki farklılıkları, tarihin doğasını biliyorum. [İngilizceye dönerek] İslam âlimi değilim; İslam hakkında konuşuyorum. İslamın ne olduğunu, kuşatıcı İslam'ın anlamını, İslam'ın insanların hayatına nasıl uygulanabileceğini biliyorum. Bazı İslami şahsiyetlerin yanlış yorumlanması şık değildir. İslamın gerçek hedefini, anlamını ve uygulamalarını biliyorum. Uzun zamandır hayatımda, toplumda, mecliste ve şimdi de aylardır cumhurbaşkanlığı sarayında icra ediyor, uyguluyorum. Beş ay oldu. 30 yıl değil (Mübarek yönetimini kastediyor). 5 ay. İki yıl değil, 30 yıl değil, 5 ay. Büyük bir yıkım, yozlaşma ve kötü fiillerden sonra 5 ay. Halk hep kenara itilmektedir. Devrimin bir parçasıyım. Müslüman Kardeşlerde, Tahrir Meydanındaki eylemlerden sorumluydum, devrim süresinde Müslüman Kardeşleri temsil ettim. Durum çok açık ve ziyaretinizden dolayı da memnunum. Son sorunuzu alayım. Anayasamız olduğunda, yayınladığım kararname derhal son bulacaktır ve sizinle paylaşacak başka şeyler de olacak, meclisimiz olacak, seçimlerimiz olacak. İki ay var.

Toplumun anayasaya da yeterli ortaklığı var mı?

Anayasayı onlar oylayacak. Komitede, bu iş için seçilmiş hukuk komitesinde fikirlerini paylaşıyorlar. Bitirdiklerinde, iki hafta civarında bir süreyle tartışılması için topluma sunacağım. Sonra oylamaya sunulacak. Bu tastamam onların sorumluluğu. Ben kendi fikrimi söyleyebilirim.

Peki onun etrafındaki siyasi çevre? Geçen haftaki olaylar onun etrafında buluşan değil ayrılan bir toplum olduğuna işaret etmiyor mu?

Hayır, ayrılmıyor, ayrılmıyor. Bir çoğunluk ve bir muhalefet. Bunu çok açık görebiliyorum. Ancak muhalefet eskisi gibi değil. Hakkı var, söylediklerini yapıyor. Yüzde 25-30'luk bir muhalefet varsa bu büyük bir sayıdır. 90 milyonluk bir nüfusumuz var.

Dediğim gibi muhalefetin ifade edilmesi sağlıklı bir şeydir. Çok önemlidir. Ama şiddet üzerinden değil. O başka. Şiddet, bahsettiğim üzere, o veya bu şekilde eski rejimle ilişkilidir. Durdurmayı, ayak sürümeyi deniyorlar.

2012 Mısırlıların hayatındaki, tarihlerindeki en iyi yıldır. Tarihte ilk gerçek cumhurbaşkanlığı seçimlerini yaptık. Kolay değildi. Bugün de kolay değil. Acı çekiyoruz ancak yeni bir doğum kolay değildir özellikle de bir ulusun doğumu; ve böylesi büyük bir ulusun, kadîm, güçlü bir ulusun doğumu; tarihe derin bir kök salmıştır. Bilimadamlarımız, siyasetçilerimiz, çiftçilerimiz, uzmanlarımız, çocuklarımız var; sayısız çeşitliliktedir.

Buna önderlik etmek kolay değil ama işler yolunda. Bunu yapmaya muktediriz. İnşaallah başarıyla ve barışçıl bir şekilde yapacağız. Kendimize, tüm bölgeye ve tüm dünyaya. Barış misyonuyla geldik. Fertlere, ülkelere veya devletlere karşı değiliz, başkalarıyla barış içinde yaşamak istiyoruz ama gerçek ve kapsamlı bir barış içinde.

Kaynak: Time/ Richard Stengel, Bobby Ghosh ve Karl Vick

Dünya Bülteni için çeviren: Ertuğrul Aydın 

HABERE YORUM KAT