1. YAZARLAR

  2. Samir Salha

  3. Muharip birlikler çekilirken: Irak
Samir Salha

Samir Salha

Yazarın Tüm Yazıları >

Muharip birlikler çekilirken: Irak

23 Ağustos 2010 Pazartesi 05:42A+A-

Ani bir karar ile resmi çekilme takviminden iki hafta erken başlayan ve Beyaz Saray tarafından "tarihi bir gün" olarak nitelendirilen ABD ordusunun muharip birliklerinin Irak'tan çekilme süreci büyük ölçüde tamamlanmıştır.

İşgalin üzerinden geçen yedi buçuk yılın sonunda Obama yönetimi "Irak'a Özgürlük" operasyonunun hedefine ulaştığı mülahazasıyla askeri birliklerin önemli bir bölümünü geri çekmiş ve kalan birliklerin misyonunun ise yeni Irak ordusunu eğitmek ve lojistik destek sunmakla sınırlandırılmasına karar vermiştir. Böylece iki ülke arasında 2008 yılında yapılan Stratejik İşbirliği Anlaşması'na uygun olarak 2011 yılının sonuna kadar ABD, Irak'ın güvenliğini yerel hükümete devretmiş olacaktır. 2003 yılında başlayan ABD'nin Irak operasyonunun temel amacı olan Saddam yönetimini devirme ve Baas rejimine son verme hedefi gerçekleşmiş gibi görülmekte ise de, bu zafer hem Amerikalıları hem de Irak halkını ağır bir bedel ödemek zorunda bırakmış ve Fransızların deyimi ile "Pirus Zaferi" olmaktan öteye geçememiştir. Irak hükümet sözcüsü Ali Debbagh "beş aydan beri hükümetin kurulması hususunda bir uzlaşı sağlanamamışsa da, Amerikan güçlerinin çekilmesinden kaynaklanan boşluğu Irak birliklerinin dolduracağını ve herhangi bir zafiyet yaşanmayacağını" belirtmiş ancak Irak Genelkurmay Başkanı Babekir Zebari, geçtiğimiz günlerde "ABD güçlerinin Irak birlikleri hazır olana kadar, yani 2020 yılına dek çekilmemesi" gerektiğini iddia ederek Debbagh'ın tam aksine bir tespit yapıp durumun vahametini ortaya koymuştur.

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Philip J.Crowley, her ne kadar, Irak Savaşı'nın faturasının yaklaşık olarak bir trilyon dolar ve 4.400 ölü olduğunu açıklamış ise de, bu savaşın her iki taraf için de ağır maddi ve manevi yıkımları beraberinde getirdiği gözden uzak tutulmamalıdır. Bu savaşta asıl bedeli ödeyen Iraklılardır. Nitekim:

Ülke nüfusunun üçte biri açlık sınırında yaşamak zorunda kalmış, bir milyondan fazla kişi hayatını kaybetmiş, iki buçuk milyon kişi yaralanmış, iki milyon dul ve dört milyondan fazla insan da mülteci konumuna düşmüştür.

Hâlihazırda yaşanan hükümet krizinin en önemli kanıtı olarak gösterilebilen Iraklılar arasındaki mezhep ve ırk temelli çatışmaları alevlendirmiştir.

2005 yılında kurtuluş reçetesi olarak sunulan Irak Anayasası'nın ülkeyi federasyona taşımak yerine Şii, Sünni ve Kürt bölgeleri şeklinde konfederasyona ve giderek bölünmeye doğru sürükleyeceği görülmüştür.

Irak'ın altyapısının uğradığı zararın karşılanması için ülkenin temel geliri olan petrol, yıllar boyunca ipotek altına alınmıştır.

2003 yılına kadar askeri gücüyle bölgenin denkleminde önemli bir yer tutan Irak ordusunun gücü küçük kara birliklerine dönüşmüş, hava ve deniz birlikleri tamamen dağılmış ve işgal süreci sonrasında bölgedeki etkinliğini kaybetmiştir.

Ve en önemlisi, Amerikan yönetiminin askeri birliklerin yerini almak üzere Irak halkı tarafından sevilmeyen ve sık sık kılıf değiştiren Blackwater gibi özel güvenlik güçlerinin etkinliklerinin artırılacağının açıklanması, Irak'ı içinden çıkılmaz bir bataklığa doğru sürükleyecektir.

Baas kökenli eski Irak Dışişleri Bakanı Tarık Aziz'in "Iraklı politikacıların ısrarlarına rağmen ABD'nin alelacele çekilme kararı alması ve hemen bu planı uygulamaya geçirmesinin Irak'ı kurtlar sofrasına terk edeceği" yönündeki açıklaması, Washington'ın bu kararındaki ısrarının arkasında duran nedenlerin ne olduğu hususunda birkaç soru işaretini beraberinde getirmiştir.

Nitekim muharip birliklerin ABD'nin Bağdat Büyükelçisi Cristopher Hill'in yerine geçecek olan James Jeffrey'i beklemeden Irak'ı terk etmesi manidardır. Burada sorulması gereken asıl soru, Washington'ın gözünü nereye çevirdiği olacaktır. Obama yönetiminin Afganistan'daki savaşa öncelik verdiği artık sır olmaktan çıkmıştır. Fakat düşündürücü olan husus, Beyaz Saray'ın ilgisinin Kabil'le mi sınırlı kalacağı yoksa İran'ın da önümüzdeki dönemde bu ilgiye mazhar olup olmayacağıdır. Başka bir ifadeyle, her ne kadar Washington çekilmenin arkasında Irak'ta yaşanan olumlu gelişmelerin yer aldığını öne sürmüş ise de, Irak'taki birliklerin olası bir İran savaşı için yeniden yapılandırılmasının yanı sıra buradaki askerleri İran'ın geliştirdiği füzelerin menzilinden çıkarmanın da önemli bir etken olduğu gözden uzak tutulmamalıdır.

Irak Dışişleri Bakanı Hoşyer Zebari de ABD'nin bu kararının arkasındaki temel nedenin Obama yönetiminin Irak'a yönelik politikasında yaşadığı sıkıntıların, Amerikan iç politikasına yansıması olduğunu açıklamıştır. Bu anlamda çekilmenin kasımda yapılacak Kongre ara seçimlerine denk gelmesi, ülke içindeki popülaritesi seçildiği döneme göre önemli ölçüde düşen Obama'nın bir siyasi manevrası olduğu görülmek zorundadır.

Bütün bu gelişmeler ABD'nin çekilme kararının, Irak'ın istikrarı ile değil tamamen Washington yönetiminin kendi kâr ve zarar hesabıyla ilgili olduğunu açıkça ortaya koymuştur. Hoşyer Zebari, Amerikan birliklerinin çekilmesi sonrasında yaşanan boşluktan komşu ülkelerin yararlanacağı ve müdahalelerini artıracakları yönünde bir yorum yaparken Amerikan yönetiminin işgali unutturmamak üzere geride 40 hektardan daha büyük alana yayılan ve kaleyi andıran bir elçilik bırakmasını doğru okumak zorundadır.

Her ne kadar Obama yönetimi, Iraklılara yeni "fecr"in doğmasına az kaldığını ve Irak halkının bu yeni süreçte bir süre daha beklemek ve istikrarın yakında olduğunu iddia etmişse de yaşanan gelişmeler, bu söylemi doğrulamamaktadır. Nitekim beş aydan beri devam eden hükümet krizine çözüm bulunamaması, ülkenin yolsuzluk, rüşvet ve adam kayırmacılığın pençesine düşmesi ve Kerkük merkezli referandumun akıbetinin belirsizliği, Irak'ın yeni bir Lübnan olma yolunda ilerlediğini göstermektedir.

Türklerin ve Arapların arabuluculuğuyla önümüzdeki günlerde Şam'da olması muhtemel bir toplantıda Irak'ın önde gelen siyasi ve dini liderlerinin bir araya getirileceği ve hükümet krizine çözüm aranacağı senaryosu, niteliği itibarıyla 1990'da Lübnan'da yaşanan iç savaşı sona erdirmek üzere Lübnan'ın önde gelen isimlerinin toplandığı Taef zirvesinin benzeri niteliğindedir. Bu gelişmeler, mezhep ve etnik kimliklere göre iktidarın paylaşımı esasına dayanan çözümün önümüzdeki günlerde Irak'ın gündemine geleceğini göstermektedir.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT