1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Muhacirlerin ‘Kusuru’ Ulusolcu Nefreti (P)aklar mı?
Muhacirlerin ‘Kusuru’ Ulusolcu Nefreti (P)aklar mı?

Muhacirlerin ‘Kusuru’ Ulusolcu Nefreti (P)aklar mı?

Suriye’de yaşanan Esed-İran-Rusya vahşetini IŞİD’in ‘kelle kesme’ propagandalarının gölgesinde okumaya kalkışmak çözümsüzlüğü baştan kabullenmektir.

01 Eylül 2014 Pazartesi 01:14A+A-

Kenan Alpay / Haksöz Haber

Cuma namazından sonra Özgür-Der’i ziyarete gelen 9 yaşındaki Ahmet’in iki kolu da yoktu. Halep’e atılan varil bombalarından biriyle evlerini vurmuş. Omuzdan aşağı kolları kesilmiş. Ama Ahmet, Esed-Baas rejiminin karşısında sadece kollarını kaybetmemiş. Daha önemlisi ve acısı 3 ağabeyi de şehid olmuştu.

O babasıyla Türkiye’de şifa aramaya gelirken annesini de geride bırakmıştı. Ahmet’in annesi 6 aydan fazla Suriye’deki kamplarda kaldıktan sonra gelebilmişti. Şimdi Fatih’teki bir evde kocası ve geride kalan tek oğluyla zor şartlar altında yaşamaya başladı. Aile, kaybettiği kardeşleri ve yaşadıkları onulmaz acılara karşı bugünlerde doğan yeni bebekleriyle teselli ve moral bulmaya çalışıyor.

Ayaklarım ve Annem Yok!

Aynı gün aynı ziyarette tanıştığımız 8 yaşındaki Muhammed’in durumu da insanın içine kan oturtan cinstendi. Muhammed de Halep’liydi, o da Esed-Baas rejimi tarafından varil bombalarıyla evleri başlarına yıkılan bir ailenin çocuğuydu. Enkaz altında kalan ayakları tümden kesilmişti.

Binlerce kardeşi gibi Muhammed’in de bedeni parçalanmış, uzuvları kesilmiş ve etkisi bir ömür boyu sürecek ağır travmaya mahkûm edilmişti. Muhammed de tıpkı Ahmet ve benzeri binlerce kardeşi gibi bu zalim rejim yüzünden daha fazlasını kaybetti. Aynı saldırıda biricik annesi şehid oldu, babası ağır yaralandı. O da babasıyla birlikte İstanbul’da şifa arıyor.

Suriye’de Esed-Baas rejimin zulmünden kaçan her bir kardeşimizin acıklı bir hikâyesi var. Muhacirler bir sayı, istatistik veya filan makama sunulacak rapor malzemesi değil. Bunu anlamak, daha iyi idrak etmek, hakikaten mümin bir kalple acılarını ta derinlerde hissetmek için meseleye seyirci olarak yaklaşmamak gerek.

Fakat Suriye’deki Esed cuntası veya onun hamisi Rusya ve İran adına Türkiye’de nüfuz casusluğu yapan lobilerin ulusalcı cepheyle ittifak etmesi sonucu Suriyeli muhacirler kamuoyuna her şeyden önce lüzumsuz bir kalabalık, gereksiz bir masraf ve diplomatik angarya olarak lanse edildi.

Gaziantep, Maraş, Hatay, Adana, İstanbul gibi şehirlerde kim gerçek kimiyse provokasyon amaçlı haberler üzerine yoğunlaşan ve sistematik olarak Suriyeli muhacirlere yönelik sürdürülen saldırılar nasıl önlenecek? Bu ırkçı, ayrımcı, ahlaksız ve nefret yüklü saldırıların önü nasıl alınacak? Bu sorunun çözümü noktasında elbette ki devlete ve topluma düşen çok sayıda sorumluluk var.

Yazının Devamı >>>