En fazla korktuğum şey, bir gün sabah kalkıp televizyonu açtığımda Mısır ordusunun savaş uçaklarıyla işgal ordusunun saldırılarını andıracak tarzda Gazze’deki bazı hedefleri bombaladıkları, bombalar neticesinde ortaya çıkan yıkım ve katliam sonucu ambulansların siren sesleriyle onlarca ölü ve yaralıyı kuşatma nedeniyle ilaçtan mahrum hastanelere ulaştırmak için sefer olduklarını görmektir.

Ben şahsen bu anı yaşamak veya karşısında şok olduğum felaketin devamını seyretmek istemem. Çünkü ben bütün savaşlara kahramanca katılan Mısır ordusunun ne zihnimde ne de 400 milyon Arab’ın zihninde bu şekilde canlanmasını istemem.

Makalemi bu olumsuz tabloyla başlattım. Çünkü ben bundan önce Kuveyt’in Er-Re’y gazetesine demeç veren Mısır’ın ikinci meydan komutanı General Ahmed Vasfi’nin açıklamalarını okudum. Gazeteye demeç veren Vasfi Gazze’yi açık açık tehdit ediyor ve şimdiye kadar sadece İsraillilerden duyduğumuz tehditleri savuruyor.

 Gazetenin kendisiyle röportaj yaptığı Mısırlı General aynen şöyle diyor:

“Gazze’deki cihadı esas alan unsurlara sesleniyorum. Sina’da yaptığınız suçları bir kere daha tekrarlamanıza asla müsaade etmeyeceğiz. Mısır’ın güvenliğini ve selametini tehdit eden kafaları koparırız”. Tehditlerini daha da somutlaştıran General “Mısır ordusunun öfkesinden korkmalarını tavsiye ediyorum. Mısır sınırları dışında kimseye saldırmaya niyetimiz yoktur. Ancak ülkemize dokunanı nasıl terbiye edeceğimizi de biliyoruz” diyor.

Ben şahsen yıllardır kuşatma altında olan ve bundan ötürü açlık ve felaketle boğuşan Gazze’nin Amerika’nın en modern silahlarına sahip devasa Mısır ordusu için nasıl bir tehdit oluşturduğunu anlamış değilim. Mısır’ın merkez güvenlik güçleri Gazze halkının sayısından daha fazla olmasa daha az değildir. Mısır ordusunun sayısı ise zaten kıyaslanamayacak kadar fazladır.

İki ay içinde Gazze’yi besleyen bütün tünelleri yok eden, sınır kapısını kapatan ve Filistin-Mısır sınırında bir kilometre derinliğinde tampon bölge oluşturan ve sınır soyunca yüzlerce zırhlı araç ve tankla binlerce askeri yerleştiren Mısır ordusu, bundan sonra Gazze’nin Mısır güvenliği ve selameti için nasıl bir tehdit oluşturduğunu düşünüyor?

General Vasfi’nin ülkesinin güvenliğini ve selametini önemsemesi, dış tehditlere karşı duyarlı olması, ülkesini korumak için tedbirlere başvurması hakkıdır elbette. Ancak aç ve susuz mahsur bir halkı tehdit etme ve onları müdahil olmadıkları bir savaşta kurban seçme hakkına sahip değildir.

Mısır ordusu Sina’da cihad endeksli İslami hareketlerle kanlı bir savaşa girmiş durumda. Bu süre içinde bu hareketlerin saflarında çarpışan bir tek Filistinliyi tutuklamış değildir. Bir başka ifadeyle Sina’daki savaş Mısır ordusuyla Mısır kökenli İslami cemaatler arasında Mısır topraklarında süren bir savaştır. Peki, durum bu iken neden olayların içinde olmayan insanlar suçlanıyor ve kafaları koparılmakla tehdit ediliyor?

Mısır ordusu büyük bir güçtür. Gazze’yi beş dakika içinde işgal edebilir. Bu durumda karşısında kendisine kurşun sıkacak bir tek kişiyi bulamayacaktır. Çünkü Gazze halkı Mısır askerlerini kendi askeri, Mısır halkını kardeşleri biliyor. Onları kendilerinin bir uzantısı olarak, kendilerini de onların bir uzantısı olarak görüyor.

Filistin halkı ve özelde Gazze halkı, Mısır’da Mübarek’in devrilmesine neden olan büyük devrimle haksız yere büyük bir medya saldırısıyla karşı karşıya kaldı. Bu saldırılarla Mısır halkının Filistin halkı ve davasına nefret duyması amaçlanıyor. Basın yoluyla yapılan saldırılar temelde yalan, uydurma ve masa başı haberlere dayanıyor. Acıdır ki saldırılar bu kez amacına ulaştı ve meyve vermeye başladı. Bu kampanya neticesinde kutsal mekanları işgal eden işgal rejimiyle, Nil suyuna gözünü diken ve yetmiş milyon Mısırlıyı susuz bırakmak için baraj yapmaya karar veren Etiyopya yerine iki milyona yakın insanın yaşadığı 150 kilometre karelik Gazze mısırlı kardeşleri için ve Mısır ulusal güvenliği en büyük tehdit haline geldi.

Dün Mısır Dışişleri Bakanı Nebil Fehmi Gazze’ye karşı savaş tehdidinde bulunurken, bugün Mısır ordusunun ikinci komutanı General Vasfi Gazze halkının kafasını koparma tehdidinde bulundu. Buna göre Mısır ordusunun İsrail ordusunun 2008 ve 2012 yıllarında yaptığı gibi Gazze’ye girmesi kalıyor. Bu gerçekten korkutucu ürkütücü bir kâbustur, onu düşünemiyoruz.

Siyasi veya akidevi anlayış ve düşüncesi ne olursa olsun Filistin direnişinin tek bir düşmanı var, o da İsrail’dir. Onun başta Mısır olmak üzere Arap ve Müslümanlardan da başka dost ve müttefiki yoktur.

Filistin davası için 120 bin değerli askerini veren ve ona destek vermek için dört savaşa katılan Mısır ordusuna tek ümmetin, tek bir akidenin çocukları olduğumuzu unutmamasını hatırlatıyoruz. Onlardan Mısır tarihine ve medeniyetine yakışacak düzeyde bu gerçeğe götürecek dili kullanmalarını umuyoruz. Kardeşlerine, komşularına ve müsamaha temelli akidenin mensuplarına toplu cezaya izin vermemelerini diliyoruz. Şalom’un sevinçten dört köşe olup oynamasını sağlayacak şekilde Gazze topraklarına girmemesini bekliyoruz.

Makale, Abdullah Gündüz tarafından Turk Arab News için tercüme edildi.