1. YAZARLAR

  2. Hüseyin Yayman

  3. Milliyetçi Hareket'in tarihiyle imtihanı
Hüseyin Yayman

Hüseyin Yayman

Yazarın Tüm Yazıları >

Milliyetçi Hareket'in tarihiyle imtihanı

22 Ağustos 2010 Pazar 00:06A+A-

MHP bütün zamanlarda aldığı oydan daha büyük bir özgül ağırlığa sahip parti olmuştur. Bu anlamda Türk siyasal hayatında kilit parti vazifesi görmüştür.

Milliyetçi Hareket, taşra gençliğini derinden etkileyen ideolojisi ve örgütlenmesiyle Soğuk Savaş dönemine damgasını vurmuş bir toplumsal harekettir. Milliyetçi Hareket Partisi, inişli çıkışlı bir oy grafiği izlemesine rağmen 1970'lerden günümüze istikrarlı biçimde oylarını artırmıştır.

"Lider-teşkilat-doktrin" prensibini gaye edinen MHP, bu üçlemenin en çok 'doktrin' kısmında sorun yaşamış ve yaşamaya devam etmektedir. MHP, 'doktrin' meselesini taktiksel ve pragmatik bir yaklaşım içinde ele almıştır. Seksen öncesi dönemde anti-komünist bir ideolojiyi benimseyen parti, Soğuk Savaş döneminin bitmesiyle ciddi bir kimlik krizi yaşamaya başlamıştır. Küreselleşme karşısında hazırlıksız yakalanan hareket, kendini yenileyememiş ve taşralı kimliğini yeni Türkiye'yi kavrayacak modern bir kimliğe evriltememiştir.

Türkiye'nin yaşadığı krizlere paralel krizler yaşayan milliyetçi düşünce, toplumsal dönüşüm dönemlerinde daha büyük kimlik bunalımları yaşamıştır. Yaşadığı krizlerden bölünerek çıkan MHP, en büyük krizini 12 Eylül darbesi sonrasında cezaevi kadrolarının başlattığı özeleştiri sürecinde yaşamıştır. Bu dönemi 'fikri iktidarda kadroları içeride' cümlesiyle tarif eden milliyetçiler, devletin kendilerini dışlamasıyla büyük bir aidiyet bunalımına sürüklenmişlerdir. Seksen öncesi dönemde anti-komünist bir çizgi izleyen ve kadrolarının bir kısmını devletin derinliklerine kaptıran MHP, bu dönemde devletin yedek kuvveti işlevi görmüştür.

MHP, Eylülist dönemle hesaplaştı mı?

12 Eylül darbesi sonrasında Mamak Cezaevi'nde yaşananlar ve bu dönemde 9 ülkücünün idam edilmesi ülkücü kadroların devletle aralarına mesafe koymalarına ve İslamcı eğilimlerin güçlenmesine yol açmıştır. Derin devletin korumaya mazhar çocukları, darbecilerin darağaçlarında canlarını vermişlerdir. 12 Eylülcülerin, kendisini sola karşı devleti koruma misyonuyla açıklayan MHP'yi dışlaması, kadroların varoluş sorunu yaşamasına neden olmuştur. Devletle arasına mesafe koyma ihtiyacı duyan ve daha muhafazakâr ve dindar bir kimliğe bürünen ülkücüler, bu dönemde Türk-İslam davasını temel ideoloji haline getirmiştir.

Gençlik liderlerinin cezaevinde başlattıkları dindarlaşma süreci partiye yeni bir dinamizm ve heyecan getirip onu büyütürken aynı zamanda ideolojik çatlağı derinleştiren bir işlev görmüştür. Parti içinde uzun süredir ertelenen ideolojik hesaplaşma 1993 senesinde gerçekleşmiş ve Milliyetçi Hareket tarihindeki ilk ve en büyük bölünmeyi yaşamıştır. Soğuk Savaş döneminin 'anti-komünist' tezinin yerine ne koyacağına karar veremeyen MHP, çareyi etnik bölücülük meselesinde bulmuştur.

MHP bugün yeni bir siyasi ve dolayısıyla fikri krizle karşı karşıyadır. MHP, bu krizi doğru yönetemez ve tabanını ikna edemezse yeni bir ideolojik çatlama ve en sonunda yeni bir ayrışma yaşayabilir. Referandum meselesi, parti yönetimi tarafından basite indirgenerek 'iktidar karşıtlığı' propagandasıyla geçiştirilmek istense de MHP, paradoksal biçimde bir kez daha 12 darbesiyle yüzleşmek durumunda. 12 Eylül döneminde devletle arasına mesafe koymaya çalışan ve fikri dönüşüm geçiren ve Eylülist dönemin sonunda Türk-İslamcı bir kimliğe bürüne MHP, bugün ikinci bir 12 Eylül imtihanıyla karşı karşıya.

1999 genel seçimlerinden bu yana yaşanan seçmen değiştirme pratiği aynı zamanda partinin kimlik değiştirmesine yol açıyor. Orta Anadolu'daki muhafazakâr-milliyetçi tabanının bir kısmını Adalet ve Kalkınma Partisi'ne kaybeden MHP, bu kaybını Batı Anadolu'da ve Trakya'da CHP'den oy devşirerek telafi etmektedir.

Hangi MHP?= MHP'de iki tarz siyaset!

MHP'nin Batı Anadolu açılımı partinin siyasetinin de değişmesine yol açarken bu değişimin nerede duracağı konusunda herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. İşte tam bu noktada referandum vesilesiyle yeni bir karar anına gelinmiştir. MHP, referandumda şehirli modern, laik hassasiyeti yüksek, yer yer ulusalcı, kalıcı olup olmadığı henüz belli olmayan Batılı 'misafir seçmenlerinin' tercihine uyarak onu bugünlere getiren milliyetçi asabiyesi güçlü, muhafazakâr-dindar tabanını dışarıda bırakmıştır. Devlet Bey, Batılı seçmeni değiştiren bir liderlik anlayışı yerine, partisinin duruşunu değiştirme yoluna gitmektedir.

Ciddi araştırma kurumlarının yaptığı ölçümlemelerde MHP tabanının dörtte birinin referanduma 'evet' diyeceği görülürken bu ayrılığın genel seçimlerde de devam edip etmeyeceği henüz bilinmemektedir. MHP referanduma 'hayır' derken farkında olmadan ciddi bir siyaset mühendisliği operasyonuna uğradığını göremiyor. Siyasetin 'evet-hayır' parantezine sıkıştığı ve kutuplaşmanın had safhaya çıktığı bir ortamda MHP'nin 'hayır' cephesinde CHP ile yan yana durması zaten geçişken olan tabanın CHP'de toplanmasına yol açabilir. MHP referanduma 'hayır' derken CHP'yi bir cazibe merkezi haline getirerek 'AK Parti gitsin' diyenlerin birinci adresi haline getirebilir.

Partinin, "milliyetçi-demokrat-yenilikçi" bir kimlikle Erdoğan sonrası dönemde iktidar alternatifi olma şansı 'hayır' propagandasıyla daha doğmadan boğulmuş oluyor. Parti yönetiminin 'hayır' kararı uzun dönemde 'başörtüsü, idam' gibi başını ağrıtan yeni bir problemle baş başa bırakacaktır. MHP 'hayır' demek suretiyle geleneksel tabanıyla arasına biraz daha mesafe koyuyor ve yabancılaşmasını hızlandırıyor. MHP 'hayır' diyerek öz tabanını oluşturan 'dindar-muhafazakâr' tabanının çekim alanından çıkıp, laik hassasiyeti yüksek, yer yer ulusalcı ve devletçi bir tabanın ipoteği altına giriyor.

MHP ulusalcı bir çizgiye kayabilir...

Referandum sürecinde değişiklik paketinin içeriğini tartışmaktan çok 'anti-AKP' söylemini benimseyen ve propagandasını Tayyip Erdoğan'ın şahsı üzerine inşa eden MHP, seçim sonrasında hayal kırıklığı yaşayabilir. Referandumdan 'evet' çıkması durumunda parti içi muhalefetin harekete geçmesi sürpriz olmayacaktır. CHP'ye referandum öncesi yapılan operasyon, referandum sonrasında muhtemelen MHP'de yapılmak istenecektir. Bunun yanında Batı'daki 'misafir' seçmeni Kılıçdaroğlu'nun CHP'sine, Orta Anadolu'daki seçmenini daimi olarak Adalet ve Kalkınma Partisi'ne kaptırma ihtimali bulunmaktadır. Her halükarda referandum sonrasında MHP, zorunlu bir ideolojik ve örgütsel restorasyona gitmek durumunda kalacaktır.

MHP'nin, 12 Eylül Anayasası'nın değiştirilmesi konusunda CHP ile aynı yerde durması ve halkın tabiriyle 'CHP'nin ipiyle kuyuya inmesi' kendisine öngörmediği bedeller ödetebilir. MHP'nin bu süreçte vereceği karar her halükarda 1999 seçimlerinden bu yana devam eden seçmen değişikliğini hızlandıracak bir etki yapacaktır. MHP'nin darbe dönemi anayasasıyla ilgili sorunu geçmişin devletçi refleksiyle statükonun korunaklı limanına yanaşarak savuşturmak istemesi hareketin kronik problemi olan 'devletçi milliyetçilik-toplumcu milliyetçilik' tartışmasını yeniden gündeme getirecektir.

Geldiğimiz noktada MHP'nin referandum tavrı her şeyden önce kendisiyle imtihana dönüşmüş durumdadır. MHP 'hayır' kampanyası yürütmek suretiyle CHP'yle aynı safta dururken farkında olmadan yarattığı blokla Adalet ve Kalkınma Partisi'nin hem referandumda 'evet' almasının, hem Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinin pekişmesinin ve yeni bir tek parti iktidarının yolunu açmış oluyor.

MHP, toplumun anayasa değişikliğini yeterli görmemekle birlikte bu değişikliğe sembolik bir anlam yüklediğini göremiyor. MHP süreci eksik analiz ederek, yeni Türkiye'yi okuyamıyor. 'Yeni ve küçük' MHP, misafir tabanın reaksiyonuyla 'hayır' derken, 'kadim ve ekber' MHP ise 'evet' diyor. MHP yönetimi demokrasinin ve son tahlilde milletin yanında yer almayarak kendini inkâr edercesine 'MHP'nin küçülmesine' zemin hazırlıyor. MHP, 'hayır' demek suretiyle 'Büyük Türkiye'nin kurulmasına mani oluyor. 12 Eylül'ün mağduru olmuş bir hareketin, 30 yıl sonra Eylülist dönemin savunuculuğuna soyunması partide yaşanan 'kafa karışıklığını' ortaya koyuyor.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT