1. YAZARLAR

  2. Erol Katırcıoğlu

  3. Mevcut düzen ve medya
Erol Katırcıoğlu

Erol Katırcıoğlu

Yazarın Tüm Yazıları >

Mevcut düzen ve medya

26 Mayıs 2011 Perşembe 17:43A+A-

İçinde yaşadığımız düzenin en sorunlu yanı az sayıda güçlü aktörün çok sayıda insanın hayatlarıyla ilgili kararları alabiliyor olmasıdır. Oysa kapitalizm adı verilen bu düzenin teorisinde böyle bir durum yoktu. Toplumu oluşturan bireyler eğer üretici iseler kârlarını, tüketici iseler faydalarını birbirlerinin özgürlük alanını kısıtlamadan maksimize etmeye çalışırlardı. Sonuçta sistem herkes için en iyi sonuçları üreten bir sistem olarak çalışırdı. Genel kabul buydu.

Eğer az sayıda üreticinin piyasaya egemen olduğu ve bu nedenle de fiyatları ve dolayısıyla da kârlarını olağanüstü arttırdığı gibi bir durum oluşursa bu durumda bu yüksek kârların cazibesiyle yeni üreticiler piyasaya girer, yüksek kârlardan onlar da bir pay alacağından fiyatlar düşer ve sonuçta hiçbir üretici toplam durumu etkileyebilecek bir güce ulaşamazdı. O nedenle de sistemin herkes için iyi olması bir çeşit kaçınılmazlıktı.

İçinde yaşadığımız düzenin taraftarlarının bize anlattıkları hikâye bu. Ama bugün artık herkes biliyor ki bu hikâye gerçeğin tümünü anlatmıyor. Burada ayrıntısına girmenin pek mümkün olmayacağını düşünerek bir saptama yapmak istersek yazının başındaki cümleyi tekrarlamamız gerekiyor.

Yani bugünün dünyasında yaşadığımız sistem içinde şu veya bu nedenle az sayıda üretici çok sayıda tüketicinin neyi tüketeceğinden, nasıl tüketeceğine kadar hayatla ilgili bir dizi kararı onlar adına alıyor. Dolayısıyla bu düzen “herkesin” değil bu kararları alabilme gücüne ulaşmış az sayıda kişi ve kurumların çıkarına çalışan bir düzendir. Esas budur.

Bunu evelemeye gevelemeye gerek yok. Mevcut düzenin böyle çalıştığı bugün artık bu düzeni cansiperane savunanların da kabul ettiği bir durum. Sorun bundan sonra ne? Neyi nasıl değiştirmeli ki içinde yaşamaya devam edeceğimiz bu düzen gerçekten de “herkes” için, yani “toplumun çoğunluğu” için iyi olsun, yalnızca küçük bir azınlığın değil. Bence içinde yaşadığımız toplumun temel sorunu bu.

Tabii şunun da altını çizelim bu çelişkili durum, yalnızca birilerinin yaratılan gelirden daha fazla birilerinin de daha az almasıyla ilgili bir durum değildir. Toplumun çoğunluğunun talepleriyle ilgili kararları az sayıda güçlü aktörün alıyor olması bu düzenin krizlere gebe bir düzen haline gelmesine neden olur. Onun için bu düzenin iki yakası bir türlü biraraya gelmez. Bir krizden kurtulursunuz ve fakat hemen bir diğerine takılırsınız, vs.

Peki, ne yapmalı? Daha adil, daha eşit ve daha az krizlere eğilimli bir ekonomik düzeni nasıl yaratmalı? Aslında cevap çok basittir. Yapılacak tek şey, toplumun çoğunluğunun hayatını belirleyen ya da etkileyen kararlara toplumu dâhil etmektir, o kadar!

Bugün bu konu üzerine yazmamın nedeni aslında çağımız toplumlarının bu gerçeğinin bir kez daha altını çizmek değildi. Ama her neyi konuşacaksak böyle bir arkaplanı gözönüne alarak konuşmamız gerektiğini düşünüyorum ben ve bugün aslında medya üzerine bir şeyler söylemekti amacım. Çünkü böyle bir arkaplan üzerine neredeyse haber, eğlence, kültür ve kanaat belirleme gibi işlevler gören medyayı oturttuğumuzda bu sistemin ne türden sağlıksızlıklar taşıyabileceğini hayal edebilmemiz daha kolay olur diye düşünüyorum.

Az sayıda güçlü aktörün toplumun çoğunluğunun hayatlarını etkileyen kararları alabiliyor olması gerçeği ile medyanın toplumun düşünce ve kültür hayatı üzerine olan etkisini yan yana getirdiğinizde medyanın toplumun güçlüleri için ne denli önemli bir modern mecra olduğu daha iyi anlaşılır.

Tabii tersten bakarsak da daha demokrat, daha adil ve daha eşit bir toplum yaratmada aynı medyanın ne kadar etkili olabileceği de kendiliğinden anlaşılır.

Seçim sürecini yaşadığımız şu günlerde özellikle televizyon yayınlarına bir bakın, güçlülerin daha da güçlü olma isteğine uygun bir medya değil mi gördüğünüz?

[email protected]

TARAF

YAZIYA YORUM KAT