1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. "Medya Özgürlük ve Hakaret Konusunda Hep İki Yüzlü Davrandı"
"Medya Özgürlük ve Hakaret Konusunda Hep İki Yüzlü Davrandı"

"Medya Özgürlük ve Hakaret Konusunda Hep İki Yüzlü Davrandı"

Karabük’teki pankart açma olayında Neslihan Dönmez’in avukatlığını yapan Necip Kibar, medyanın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret eden Konya’daki çocuk ile Neslihan Dönmez olayındaki tutumunun ikiyüzlü olduğunu söyledi

29 Aralık 2014 Pazartesi 12:06A+A-

Uluslararası Hukukçular Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Av. Necip Kibar, Akit’e önemli açıklamalarda bulundu. Neslihan Dönmez olayı ile Konya’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret eden çocuğu konuştuğumuz Av. Kibar, Paralel Yapı hakkında da çarpıcı ifadeler kullandı.

Neslihan Dönmez olayının yaşandığı zaman 28 Şubat sürecine denk geliyor. Öncelikle 28 Şubat döneminde neler yaşandığından bahseder misiniz?

- Türkiye özellikle 28 Şubat’ta darbe sürecine girmiştir. Meşru bir hükümet, ahlaksız bir şekilde iktidardan düşürüldü. O dönemde İslam’ın değerlerine hakaret edildi ve toplumda dindar olan kesimler, tamamen küçük düşürüldü. İmam Hatip Okulları, Kur’an Kursları kapatıldı. Kur’an öğrenme yaşına sınır getirilerek dindar kesimin önü kesildi. Arka planda da bankaların içi boşaltılarak 50 milyar dolar civarındaki para hiç edildi. Böyle bir dönem yaşadık ve bu dönemdeki hukuksuzlukların eğitim ve öğretim yasağı çerçevesinde de bir boyutu oldu. Başörtüsüne yasak getirildi ve üniversitelerde, İmam Hatip okullarında okuyanlar mağdur edildi.

Neslihan Dönmez olayı nasıl olmuştu?

- Neslihan Dönmez olayı da o dönemde, Anadolu’nun Karabük ilinin bir ilçesi olan Eskipazar’da cereyan eden bir hadisedir. Bu olaydan önce bir hadise yaşanmıştı. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu, Zonguldak’ta katıldığı bir programda, dua eden imamı azarlamıştı. Bostancıoğlu, duasını bitiren imamın bizzat yanına giderek, “Atatürksüz dua mı olur?” diye imamı azarlamış ve toplum içinde küçük düşürmüştü. Bu durum herkesin ağırına gitti. Olayın akabinde de Bostancıoğlu, Eskipazar ilçesine gelip burada bir törene katıldı.

Daha sonra ne oldu?

- Bostancıoğlu törende konuşma yaparken müvekkilim Neslihan Dönmez, okuduğu okulun penceresinde, iki tane karton kağıt açtı. Bunlardan birisinde, “Atatürk ilah değildir” diğerinde ise “Başörtümden elini çek” yazılıydı. Bunlar, imama yapılan azarlama ile o dönemde başörtüsüne karşı yapılan haksızlıklara yönelik bir tepkiydi. Dönmez, slogan atarak, orada Metin Bostancıoğlu’nu protesto etti.

Neslihan Dönmez, protestodan sonra nasıl bir tepkiyle karşılaştı?

- Oradaki polisler tarafından ağzı kapatılarak apar topar zorla yanındaki Rabia Demirkol isimli bir arkadaşıyla beraber gözaltına alındı. İfade verdi ve tutuklandı.

neslihan-da-cocuktu-h1419625880.jpg

Tutuklanmasının sebebi neydi?

- Üç tane tutuklanma sebebi gösterdiler. Birincisi; “Atatürk’ün manevi şahsiyetine hakaret.” İkincisi; “Görevli memuru, cebir ve şiddet kullanarak, protesto etmek.” Üçüncüsü ise; “Yasadışı pankartları bir yerlere asmak.” Şimdi Atatürk’ün ilah olmadığını belirtmek, hakaret değil ki! Atatürk’ü tazim eden, ona hakkını veren bir ifadedir. Görevli memurdan kasıt da Metin Bostancıoğlu’ydu ama 14 yaşındaki bir kız pencereden karton sallayarak, nasıl cebir ve şiddet kullanabilir? Böyle haksız ve hukuksuz suçlamalar yönelttiler ve tutukladılar. Bu kişi öğrencidir, kaçma imkanı ve ihtimali yoktur. İkametgahı bellidir. Bu nedenle sorgusu yapıldıktan sonra serbest bırakılmalıydı.

Kaç gün tutuklu kaldı ve davanın sonucu ne oldu?

- Yasaların kendisine verdiği protesto hakkını kullanan 14 yaşındaki Neslihan Dönmez, 41 gün tutuklu kaldı. Atatürk’ün manevi şahsiyetine hakaret suç sayılmadı. Diğer iki suçtan dolayı cezalandırıldı ve bunlar paraya çevrildi. Yani suçlu bulundu!

Bu durum medyada gündem oldu mu?

- Sizin gazeteniz Akit ile Kanal 7 haricinde haber yapan olmadı. Diğer basın yayın kurumlarında haklı bir tutuklama yapılmış gibi haberler verildi.

Paralel Yapı’nın yayın organları nasıl bir yol izledi?

- Bugün Paralel Medya diye tabir edilen Zaman gazetesi ve Samanyolu grubunun yayın organlarının, 28 Şubat sürecinin gerçekleştirenlerle ilgili ciddi bir problemleri olmadı. Üniversitelerden başörtülü kızların atılmasına, İmam Hatip Okulları’nın kapatılmasına ve ordu’dan pek çok dindar insanın eşinin başörtülü olması sebebiyle atılmasına duyarlılık göstermedi. Bu grubun lideri Fetullah Gülen, “başörtüsü füruattır” diye açıklama yaparak, toplumun duyarlılığı ile dini hassasiyetlerini kırmaya ve bu eylemlerin önünü kesmeye yönelik bir açıklama yaptı. Neslihan Dönmez olayında da takındıkları genel tavır gibi davrandılar. “Protestocu serbest bırakıldı” gibi Neslihan Dönmez’i sanki suçluymuş gibi gösteren haberler yaptılar.

Konya’da 16 yaşındaki M.E.A’nın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret etmesi ve sonrasında tutuklanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Devletin en başındaki isme, yani Cumhurbaşkanına “hırsız” demek suçtur. Cumhurbaşkanlığı makamına böyle söyleniyorsa, Cumhuriyet savcıları harekete geçmelidir ve nitekim de geçmiştir. Bu, düşünce özgürlüğü değildir. Özgürlükler; hiç kimseye suç işleme hakkı, hakaret hakkı vermez. Düşüncenizi muhalif de olsanız uygun bir dil ile ifade etme hürriyetine her zaman sahipsiniz. Biz bugün Türkiye’de buna sahibiz. Burada şahıs hakkında ihbarda bulunulması ve tahkikat yapılması doğal bir olaydır ama şunu söyleyeyim; böyle bir eylem karşısında asgari ve azami cezası bellidir. Bu çocuk için de tutuklama kararı verilmemeliydi.

fft81_mf2977422.jpeg

Neslihan Dönmez ile bu çocuk olayındaki farklar nelerdir?

- Neslihan Dönmez olayında müvekkilim bir suç işlememiştir. Anayasa’da kendisine verilen protesto eylemini yapmıştır. Konya’daki M.E.A. ise bir suç işlemiştir. Cumhurbaşkanı’na hakaret etmiştir. İkincisi; medya dindarlara yönelik bir hukuksuzluk yapıldığında, bu tavrı eleştirmek yerine hukuksuzluğu yapanları övüyor. Çünkü onlara göre söz konusu Müslümanlar ise gerisi teferruattır. Medyanın, Konya’daki M.E.A. olayına yönelik tavrını Neslihan Dönmez olayına bakış açısı çerçevesinde değerlendirdiğimizde, ortada tam bir ikiyüzlülük, riyakarlık ve çifte standart var.


KANUN KARŞISINDA HERKES EŞİTTİR

Medyadan bahsetmişken, 14 Aralık’ta Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca ile Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı’nın gözaltına alınmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Gazeteciler suç işledikleri zaman gözaltına alınamazlar mı?

- Kanun karşısında 7’den 70’e herkes eşittir. Hiç kimsenin olmadığı gibi gazetecilerin de suç işleme hakkı ve hürriyeti yoktur. Bunların işlemiş olduğu suçlar, basın suçu değildir. Basın suçu dışında yine kanunun suç saydığı Türk Ceza Kanunu çerçevesinde ceza-i müeyyidesi olan birtakım fiillerden dolayı önce gözaltına alındılar, sonra da bir kısmı tutuklandı. Şu an kovuşturma aşamasına geçildi ve muhtemelen haklarında dava açılacak.


Gazetecilerin uluslararası dolaşma hakkı olduğu için yurtdışına kaçma olasıklıkları daha fazladır. O yüzden herhangi bir suçtan dolayı tutuklanmış olmaları, basın mensubu sıfatıyla tutuklanmış olmasına yönelik bir olay değildir. Ekrem Dumanlı ve Hidayet Karaca için basın mensubu ama çok ciddi suçlarla suçlanıyorlar. Tahşiye operasyonlarındaki hukuksuzluklar ortadadır. Toplu iğne ile dahi insanlara zarar vermeyecek olan kişileri, eli bombalı, silahlı terör örgütü yapıyorsunuz. Hiçbir belge, bilgi yokken bunları el Kaide ile irtibatlandırmaya çalışıyorsunuz. 17 ay suçsuz yere hapis yatırıyorsunuz...

DUMANLI VE KARACA SUÇ İŞLEDİ

Ekrem Dumanlı ile Hidayet Karaca’nın ifadeleri sırasındaki görüntülerinin paylaşılması suç mu?

- Mahkemede bizzat savcı sorgu yaparken ve hakime ifade verirken görüntü alınmış ve internete verilmiş ise bu mevcut yasalar çerçevesinde suçtur ve ceza-i müeyyidesi vardır.

Samanyolu’ndaki bir dizi ve Zaman gazetesindeki yazılar yoluyla algı opersyonu yapılması suç mu peki?

- Örgütlü suç çerçevesinde yapılıyorsa tabii ki Türk Ceza Kanunu’na göre suçtur. Gerek cemiyet, gerek çete, gerekse de terör örgütü kurmak yoluyla, siz suç işlemek amacıyla bir araya gelmişseniz, zaten kanun çerçevesinde örgütlenme suçunu işlemiş oluyorsunuz. Siz şimdi Tahşiye grubuna yönelik önce yayın organlarınızdan itibarsızlaştırma çalışması yapıyorsunuz. Suçun altyapısını oluşturuyorsunuz. Eğer Tahşiyecilere yönelik bir operasyon yapılmasaydı, bu suç sayılmazdı ve hayali bir şey denilebilirdi. Ama netice hasıl olmuş, operasyon yapılmış, insanlar evlerinden alınıp cezaevlerine konmuş. Dolayısıyla bu bir suçtur.


FETULLAH GÜLEN ÖMRÜNÜ ABD'DE TAMAMLAYACAK

Fetullah Gülen hakkındaki yakalama kararını nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Burada bahsettiğimiz suçu işleyen grubun lideri Fetullah Gülen’dir. Burada örgüt kurulmaktan bahsediliyor ve Fetullah Gülen de burada sanık olarak değerlendiriliyor. Hakkında soruşturma başlatılmış ve şu anda da kovuşturma aşamasına geçilmiş ve bu aşamadan sonrada Interpol vasıtasıyla ülkeye getirilmesi yöntemi deneniyor.

Amerika, Fetullah Gülen’i Türkiye’ye verir mi?

- Bu durumu Fetullah Gülen’in Amerika ve Amerika’nın derin devletiyle olan irtibatına bağlıyorum. Fetullah Gülen’in Amerika’daki konumu neyse, ona göre hareket edilecektir. Ben Amerika’nın Fetullah Gülen’i vermeyeceğini düşünüyorum. Zannediyorum ki; Fetullah Gülen hayatını orada tamamlayacaktır.

YENİ akit/ Hüseyin Kulaoğlu

HABERE YORUM KAT