1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Maliki’den Sonra Irak’ı Kurtarmak Mümkün mü?
Maliki’den Sonra Irak’ı Kurtarmak Mümkün mü?

Maliki’den Sonra Irak’ı Kurtarmak Mümkün mü?

Haydar el Abadi ismi hem ABD’nin hem İran’ın üzerinde uzlaştığı bir isim. Yine büyük ihtimal ABD veya İran’ın bir tanesinin çekincesi olsaydı Maliki görevde kalabilecekti.

20 Ağustos 2014 Çarşamba 13:31A+A-

Gökhan Bacık / Zaman-Yorum / 19.08.2014*

Irak’ta uzun sayılabilecek bir karmaşadan sonra Maliki, Başbakanlık görevinden ayrılacağını açıkladı.

Önce ayak diredikten sonra Maliki yerini kendisinin “kardeşim” diye bahsettiği Haydar el Abadi’ye bırakmayı kabul etti. Yeni lider Haydar el Abadi’nin arkasından büyük bir uluslararası destek var. Peki, Haydar el Abadi’nin ortaya çıkışı ne ifade ediyor? Her şeyden önemlisi büyük bir parçalanmaya doğru giden Irak’ı bu değişiklik ile kurtarmak mümkün mü?

Değişen ne?

Aslında Haydar el Abadi’de yerini aldığı Nuri el Maliki gibi bir Dava Partisi üyesi. Bilindiği üzere Dava Partisi, Irak’taki Şiilerin en büyük partisi olma özelliğini taşıyor. Şiilerin, Bağdat merkezli siyasette artık önemli bir rolü var çünkü Irak denilen birleşik bir siyasi birlik kalmadı. Kürtler kendi yolunu çoktan çizmiş durumda ve Sünni alanda IŞİD fiilen hakim duruma gelmiş bulunuyor. Bu fiilî bölünmüşlük karşısında bizim Irak dediğimiz yapı esasen büyük oranda geride kalmış Arap Şiilerin oluşturduğu bir “devlet parçası”. O nedenle asıl soru şu: Büyük oranda Arap Şiilere dayanan Bağdat rejimi parçalanmanın eşiğine gelmiş Irak’ın hepsini bir araya getirebilecek bir siyaset üretebilir mi?

Maliki hiç şüphesiz siyaset yapma tarzı açısından kavgacı birisiydi. Ancak bütün olup biteni Maliki’nin sert siyaset tarzına bağlamak bizleri yanıltır. Bir kere, Maliki Irak’ta Kürtlerin ve Sünnilerin kendi yollarını çizdiği bir dönemde iktidara geldi. Hayatta kalması için bir tür “mezhepçilik” yapması kaçınılmazdı. Irak’ta Sünnilerin, Kürtlerin ve diğer bütün grupların kimlik siyaseti izlediğini unutmamak lazım. Bu durum karşısında Arap Şiilerin, “Norveç tipi bir vatandaşlık” peşinde koşacağını sanmak safdillik olur. Bir bakıma Ortadoğu’da devir “siyasal kabilecilik” devridir. Bundan Arap Şiilerinin ayrı olmasını beklemek gerçeğe aykırı olur. Ancak bu tabloyu olduğundun kötüleştiren faktör olarak Maliki’nin kişisel özellikleri not edilebilir. Ne var ki, bu Irak’taki Şii siyasetinin radikal yöne evirilmesinin yapısal nedenlerinden biri değildir.

Haydar el Abadi’de kişisel olarak daha yumuşak görülse bile Maliki’nin başlattığı siyaseti çok değiştiremeyecektir. Abadi hem ayakta kalmak hem güçlü bir tabana sahip olmak için Şii gerçekliğine temel atıfta bulunmak zorunda kalacaktır. Hatta burada siyasetin içeriği olarak el Abadi’nin büyük bir değişiklik yapacağını beklemek yanlış olur. Abadi’nin kişiliği fark edebilir ama unutmamak gerekiyor ki Maliki ve Abadi aynı şartların ve kökenlerin ürettiği liderlerdir.

Abadi’nin kişisel özelliklerinin nasıl etkili olacağını da görmek için beklemek gerekiyor. Saddam döneminde İngiltere’ye yerleşen Abadi burada Manchester Üniversitesi’nde elektrik mühendisliği dalında doktora yaptı. İki kardeşini 1982 yılında Saddam rejimine kurban veren Abadi, 2003 yılında Saddam sonrası dönemde kurulan hükümette haberleşme bakanlığı yaptı. Bu dönemde herkes ile iyi diyalog kurabilen bir kişi olarak sivrildi. Abadi’nin iki temel özelliği aldığı uluslararası destek ve Irak’ın birleşik olarak kalması konusunda isteği.

ABD ve İran Uzlaşısı

Maliki’nin gitmesini sağlayan iki önemli gelişme, ABD Başkanı Barak Obama ve Irak’taki Büyük Ayetullah Sistani’nin kendisi aleyhine yaptığı açıklamalar oldu. Büyük olasılıkla Haydar el Abadi ismi hem ABD’nin hem İran’ın üzerinde uzlaştığı bir isim. Yine büyük ihtimal ABD veya İran’ın bir tanesinin çekincesi olsaydı Maliki görevde kalabilecekti. Maliki’nin bütün itirazlara rağmen bıçak gibi sonunda geri adım atmayı kabul etmesi hem ABD hem İran nezdinde desteğinin kalmaması sonucuydu.

Suriye ve Mısır gibi ülkelerin yaşadığı büyük kaoslar, Türkiye gibi ülkelerin ise dış politikada izlediği dalgalı siyasetler sonucu İran ve Suudi Arabistan gibi ülkeler Ortadoğu siyasetinde yeni “istikrarlı ortaklar” olarak ortaya çıkıyor. Artık hemen her Batılı İran’ı “sorunun değil çözümün parçası” olarak görmeye başladı. Ruhani ile yeniden kurgulanan İran dış politikası şu ana kadar olan sonuçları itibari ile ders kitaplarında okutulacak kadar başarılı.

İran Ulusal Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Ali Şamhani, yeni Irak lideri Abadi’yi kutladı. Şamhani’nin Abadi’ye destek verirken kullandığı kelimeler neredeyse ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin kullandıkları ile aynı. Perde arkasındaki diplomatik ayrıntıları bilmiyoruz ancak Maliki’den Abadi’ye geçiş büyük olasılıkla doğrudan veya dolaylı bir ABD-İran uzlaşısının sonucu olarak görülebilir. Şüphesiz bu ABD ve İran örneğinde ortaya çıkmış hassas bir pragmatizm uzlaşısı olarak görülmelidir. Ancak bu pragmatik uzlaşı, sonuçları başarılı olursa bundan sonra benzerlerini de tetikleyecek nitelikte olabilir. Öte yandan Bağdat merkezli Irak siyaseti artık ABD ve İran ekseni üzerine iyice oturmuş bulunuyor.

Abadi’nin ajandası

Abadi’nin ajandasından öncelikli üç konu bulunuyor: i. Kürtler başta olmak üzere farklı gruplar ile Irak’ın birliği etrafında yeni diyalog kurulması, ii. IŞİD meselesine yönelik bir strateji geliştirmek, iii. Irak merkezi devlet aygıtını yeniden planlamak.

Maliki döneminde Irak merkez devlet aygıtı bir Arap-Şii istihdam alanı haline geldi. Eğer Abadi, Irak’ın birliğine vurgu yapmak istiyorsa devlete her kesimden insan almak siyasetini bir parça da olsa canlandırmak zorunda. İkinci önemli konu ise başta Kürtler ile yeni bir iletişim kanalı oluşturmak konusu. Bilindiği üzere petrol satışı ile alevlenen süreç sonucu Kürtler neredeyse fiilî bağımsızlığın sınırına kadar geldiler.

Nihayet son ve çok önemli konu IŞİD konusunda ne yapılacağı. Arkasında hem Batılı hem İran gibi bölge ülkelerinin desteğini alan Abadi’ye verilen desteğin IŞİD ile mücadele kapsamının dışında olduğu düşünmek yanıltıcı olur. Kürt alanına girilmesine ABD savaş uçaklarınca izin verilmeyen IŞİD, Abadi’nin gelmesi ile de güney tarafından engellenmiş gibi görünüyor. Şimdi asıl soru şu: Irak’ın güney ve kuzeyi arasına sıkışmış ancak Lübnan gibi başka ülkelere de ilgi duyduğunu açıkça ilan eden IŞİD ile ilgili uluslararası ajanda nedir?

-------------------

* Gökhan Bacık: Prof. Dr., İpek Üniversitesi

 

HABERE YORUM KAT

1 Yorum