1. YAZARLAR

  2. Özlem Zengin

  3. Mahkeme Başkanı mı, yasak misyoneri mi?
Özlem Zengin

Özlem Zengin

Yazarın Tüm Yazıları >

Mahkeme Başkanı mı, yasak misyoneri mi?

28 Kasım 2010 Pazar 17:18A+A-

Habertürk televizyonunda ve gazetesinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Başkanı Jean Paul Costa ile yapılan bir röportaj yayımlandı. Röportajın ilk günkü konusu, ağırlıklı olarak, Leyla Şahin’in başvurusu üzerine mahkeme tarafından verilen başörtüsü kararı idi.

Başlığından içeriğine kadar röportajın tamamı, hem Costa hem de AİHM hakkında çok değerli ipuçları vermekte; hatta deliller sunmakta.

Costa, bir Fransız. 1941 Tunus doğumlu. Politika okumuş, lisansüstü çalışmalarını hukuk üzerine yapmış. Fransız danıştayında (Conseil d’Etat) görev yapmış. Hukukçulukla ve yargıçlıkla alakasız bir kişi değil.

Ancak röportaja baktığımızda hem konuya, hem mahkemeye, hem kararlara tamamen “Fransız” olduğunu görüyoruz.

Öncelikle bir yargıcın, özellikle mahkeme başkanı olan yargıcın, çeşitli varyasyonlarıyla kendi önlerine gelecek bir dava hakkında görüş beyan etmesi, peşin kanaat belirtmesi fevkalade yanlıştır. Yargıçlığın ilk kuralı budur; ihsas-ı rey olamaz. Halbuki Costa, önlerine gelebilecek başörtü davalarını da kapsamak üzere, Leyla Şahin kararından hareketle, akılla mantıkla bağdaşmayacak bir çok “görüş” açıklamaktadır.

İkinci mesele, Costa’nın AİHM’in görev ve yetkileri konusundaki bilgisizliği ile ilgili. Bilgisizlik derken bir “mecaz” yapıyorum; kasıtlı çarpıtma demek istemediğim için. AİHM, başvuruları sadece Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırılık bakımından değerlendirir. AİHM’nin ülkelerin iç hukuk kurallarıyla bir alakası yoktur; karar verirken iç hukuktaki kurallara bakmaz. Yani, Leyla Şahin kararı, Türkiye’nin iç hukuk kurallarıyla, anayasası ve kanunlarıyla ilgili bir karar değildir. Sadece Sözleşme’ye uygunluk konusunda bir karardır. O zaman Costa’nın, Türkiye’nin iç hukuku, anayasası, kanunları hakkında söyledikleri tamamen sadet dışı, kendisini ve başkanı olduğu mahkemeyi alakadar etmeyen lakırdılardır.

Üçüncü mesele, AİHM’in başörtüsü kararı, Türkiye’deki üniversitelerde uygulanan başörtüsü yasağının “Sözleşme’ye aykırı olmadığı” şeklindedir. Karar, “Sözleşme’ye göre başörtüsü yasağı zorunludur” anlamında değildir. Zaten ikisi arasında uzlaşmaz bir farklılık vardır. Asıl önemli nokta şudur; AİHM, özgürlüklerin kısıtlanmasının zorunlu oluşu konusunda asla karar veremez. Yani bir ülke için, şu özgürlüğü kısıtlamalısınız diye bir AİHM kararı olmaz, olamaz.

Dördüncü husus ise şu. AİHM Türkiye’deki yasağın Sözleşme’ye aykırı olmadığını söylemişti. Yasak uygulamasından vazgeçilirse, serbestliğin Sözleşme’ye aykırı olduğu nasıl ileri sürülebilir? Böyle bir dava, yani, bir özgürlük konusunda genişletici, serbestlik kararının Sözleşme’ye aykırı olduğu iddiasıyla açılan bir dava AİHM tarihinde yoktur; olamaz.

Son husus ise daha önemli, hatta eğlenceli. Costa diyor ki; “... Türkiye bu konuda ille de bir düzenlemeye gitmek istiyorsa, laik bir devlet olmayı istemiyorsa, o zaman tabiî ki durum farklı ...” Türkiye laiklik ilkesini benimsediği için başörtüsü yasak olmak zorunda... En hassas noktayı nasıl da yakalamış... Türkiye’nin yumuşak karnı: Yoksa laiklikten mi vazgeçeceksiniz?

Yani yasak laikliğin gereği... İnsan sabık Cumhurbaşkanı Sezer’i dinliyor gibi hissediyor kendini. Costa, anlaşılan, Leyla Şahin kararının verilmesi sırasında laikçiler tarafından yapılan kulislerin etkisini henüz üzerinden atamamış. Veya konuşmasına kim aracılık yapmışsa, iyi bir tembih almış. Başörtüsü yasağı laikliğin gereği ise, Costa’nın memleketi Fransa’da da laiklik var; orda neden yasak yok üniversitelerde? Hatta devlete ait olmayan liselerde, ilköğretim okullarında... Laiklik yasaklamayı gerektiriyor kuralı sadece Türkiye için mi geçerli, Fransa’da neden geçmiyor?

Bu soruyu muhabir de kendisine sormuş... Sonrasında zaten ezberi bozulmuş Costa’nın... Telkin edilenlerle bu sorunun cevabını veremeyince tam olarak çuvallamış. En ilginç ifadesi ise şu: “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tek bir model sunmuyor.” Yani bizde standart yok; Türkiye için her zaman elimizde ayrı bir standardımız vardır. Bir mahkeme başkanı, bir yargıç konuşuyor sanmıştık halbuki...

Belli ki başörtüsü yasağının kalkması konusunda çok büyük bir konsensüsün oluşmaya başladığı bir ortamda, birileri, AİHM Başkanı olan kişiyi konuşturmak istemiş. Artık yasağı siyasetçiler savunamıyor, yüksek yargı da sessizliğe büründü. Anayasa Mahkemesi Başkanı da yasak tellallığı yapmıyor. “Yerli” bir yasakçı bulmak zor artık. O zaman ithal bir yasakçı bulmak lazım. Bu işin içinde, Costa’yı ayarlama işinin içinde kimler var acaba? AİHM’nin eski üyelerinden biri, Türmen de olmasın sakın? Sadece soruyorum.

YENİ AKİT

YAZIYA YORUM KAT