1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. M.Kemal’in Günahlarını İnönü’ye Yükleme Gayretkeşliği
M.Kemal’in Günahlarını İnönü’ye Yükleme Gayretkeşliği

M.Kemal’in Günahlarını İnönü’ye Yükleme Gayretkeşliği

“M.Kemal’in mazlum olması ve asıl günahkârın İnönü olması” haline gelince, mazlumun getirdiği rejimin/sistemin sorgulanması ve değiştirilmesi vazifesi de işlevini yitirir. Böylece “Laik-Kemalist devrim” tam da istediği başarıyı yakalamış olur.

12 Nisan 2015 Pazar 18:43A+A-

Faruk Köse / Yeni Akit

Bir hususta “üretilen fikir”in ve “varılan kanaat”in doğru olabilmesi için; üzerinde fikir yürütülüp kanaat sahibi olunan “baz değer”in ve bunun üzerine kurulan “mantık”ın ikisi birlikte doğru olmalı. “Yanlış baz değer”üzerine “doğru mantık” kursanız da, “doğru baz değer” üzerine “yanlış mantık” kursanız da “doğru sonuç”a ulaşamazsınız. Bunu şöyle formüle edebiliriz:

DOĞRU BAZ DEĞER + DOĞRU MANTIK = DOĞRU SONUÇ

Aklınızın bir köşesinde bulunsun; bu formülü hayatınızın her alanında, her işinizde bir şekilde kullanmak mümkündür. Ancak şimdilik bu formülü bir kenara koyup, hafta içindeki gündem konularından “M.Kemal’in İnönü tarafından zehirlendiği iddiası”na bakalım.

Tarihimizin “en kanlı devrimi”ni gerçekleştiren ve üstelik de bunu, “bir milleti toptan değiştirerek başka bir millete dönüştürme” ve “millete ait tüm değerleri toptan yok etme” pahasına yapan; bu esnada “işlenmedik zulüm”bırakmayan M.Kemal’i, her nedense, bu kadar hatasına rağmen “mazlum”gösterecek bir “suikast” iddiası gündeme getirildi. Günah keçisi de hazırdı: M.Kemal’e körü körüne sadakatten başka bir meziyeti olmayan İnönü...

İddiaya göre, “M.Kemal’in ölümündeki sır perdesi”ni aralayan “tarihi kanıtlar”a ulaşılmış. “M.Kemal zehirlendi” iddiası gerçekmiş ve “suikast”, İsmet İnönü tarafından tezgâhlanmış. Zamanın CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek, İçişleri Bakanları Şükrü Kaya ve Hıfzı Oğuz Bekata da İnönü’ye yardım etmişler.

Bu iddianın doğruluğuna inanmıyorum. Hem, “doğru olsa ne olur, yanlış olsa ne olur.” Çünkü ne şekilde ölmüş olursa olsun, tüm bunlar, M.Kemal’in sağlığında yaptıklarını temize çekmez. Millet ile tarihi birikimler ve esaslar arasındaki kopardığı bağları yeniden kurmaz. Millete karşı yürüttüğü çalışmaları meşru hale getirmez. Tamamen yalanlar üzerine kurulu bir tarihle milleti özünden kopardığı hakikatini değiştirmez. Devrimlerle; İslam’ın hayattan devrildiği gerçeğini de değiştirmez. İdam ettirdiği ve aralarında dönemin en büyük İslam alimlerinin de bulunduğu onbinlerce insanın kanını temizlemez; en büyük “mezalim mahkemeleri” olarak tarihte yerini alan “İstiklâl Mahkemeleri”nin bu kara lekesini tarih sayfalarından silmez.

Cumhuriyet kuruldu kurulalı “yalan tarih”ten yakınırken, şimdi “M.Kemal’i mazlum göstermek” ne işe yarar?

Bir tek işe yarar: Bizim “duygusal millet”imiz, “tarihimizin en acımasız insanı”na acır. Acır da, “işlediği hatalar”ı unutur. Üstelik de bu hataların tümünü, “en büyük günahı M.Kemal’e körükörüne sadakat olan İnönü”nün sırtına yıkar. Böylece M.Kemal, milletin gönlünde 70-80 yıldır, zorla, manipülasyonla, beyin yıkamayla elde edebildiği ve fakat artık kaybetmeye başladığı yeri tekrar kazanır.

E, ne olur böyle olursa?

Ne olacak, “resmi baskılama”yla karanlıkta tutulan ve artık aydınlanmaya başlayan hakikatler, bir daha ulaşılamayacak şekilde tekrar karanlıklara gömülür. Hem de o hakikatlere en çok ihtiyacı olanlar tarafından.M.Kemal’in hataları unutulur, mazlum bir lider olarak, haketmediği bir konumla zirvedeki yerini meşrulaştırır. Yakın tarihle yüzleşmek ve hesaplaşmak gerektiği gerçeği gündemden düşürülür. Hale razı, olup biteni kabullenmiş, mevcuda fit olmuş, yapılanları unutmuş, hesap sorma hakkından ve Kur’an’ı tekrar hayata hakim kılma vazifesinden vazgeçmiş bir toplum biçimlenmiş olur.

En önemlisi de, “baz değer” değişir. Artık yanlış “baz değer” üzerine mantık kurulmaya başlanır. Baz değer yanlış olunca, ne kadar doğru mantık kurulsa da hakikate ulaşmak mümkün olmaz. Yani baz değer “M.Kemal’in mazlum olması ve asıl günahkârın İnönü olması” haline gelince, mazlumun getirdiği rejimin/sistemin sorgulanması ve değiştirilmesi vazifesi de işlevini yitirir. Böylece “Laik-Kemalist devrim” tam da istediği başarıyı yakalamış olur. Abartmıyorum, bir bakın etrafınıza; on yıl önceki M.Kemal kanaatleri ile şimdiyi kıyaslayın; bunu göreceksiniz.

“Stratejik” düşünmek lazım. Na yazıp ne çizdiğimize, yayınlarımızın ne olduğuna dikkat etmemiz lazım. Özellikle de M.Kemal hakkındaki yayınların, onun hatalarını İnönü’ye yıkma gayretkeşliğine vardırılmaması lazım. Nasıl ki “Paralel”i gösterip “Laik-Kemalist derin yapı”nın günahlarını unutturdular, aynı şekilde “İnönü”yü gösterip “M.Kemal’in hataları”nın da unutturulmasına kanmamak lazım. Müslümanın doğru mantıkla fikir üretip, kanaat sahibi olacağı “baz değer”in ne olması gerektiğini bilmek lazım.

HABERE YORUM KAT

1 Yorum