1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Lübnan’da Suriyeli Mültecilere Saldırılar
Lübnan’da Suriyeli Mültecilere Saldırılar

Lübnan’da Suriyeli Mültecilere Saldırılar

Lübnan’da ordu ve Hizbullah güçleri tarafından Suriyeli mültecilere yönelik gerçekleştirilen ihlallere dikkat çeken Ahmet Varol, ihlallerin üzerini örtmeye dönük ortaya atılan iddiaların tutarsızlığına işaret ediyor.

07 Temmuz 2017 Cuma 11:17A+A-

Suriyeli Mültecilere Saldırılar

Ahmet Varol / Yeni Akit

Geçtiğimiz günlerde, Lübnan’a iltica etmiş Suriyeli mültecilerin yaşadığı kamplardan Arsal mülteci kampına gerek Lübnan ordusu ve gerekse Hizb’e yakın oldukları ifade edilen ve Lübnan’ın Şebbiha çeteleri olarak nitelendirilen bazı milisler tarafından saldırılar düzenlendi. Bu saldırılarda kampta bazı yerlerde yangınlar çıktı ve yangınlar ölüm olaylarına da neden oldu.

Olayların arkasından mülteci kamplarında yaşayan Suriyelilerden bazıları gözaltına alındı ve bunlardan bazıları sorgulama esnasında hayatını kaybetti. Sorgulama esnasında hayatlarını kaybedenlerin sayısı hakkında farklı rakamlar verildi. Bizim bu yazıyı yazdığımız sırada bazı kaynaklarda beş cenazenin ailelerine teslim edildiği, üç cenazenin de teslim edilmek üzere bekletildiği ifade ediliyordu. Bazı kaynaklarda ise yedi cenazenin teslim edildiği bilgisi vardı. Buna göre sorgulama esnasında hayatlarını kaybedenlerin sayısı sekiz ile on arasında değişiyor. Yangından dolayı hayatlarını kaybedenler ise bunun dışında.

Sorgulama esnasında ölenlerin ölüm sebepleriyle ilgili olarak bağımsız kaynakların verdiği bilgilerde işkenceye dikkat çekiliyor. Fakat Lübnan ordusunun doktorları tarafından hazırlanan raporlarda işkence ve saldırı iddialarının doğru olmadığı, ölenlerin kişisel tıbbi sorunlarından ve müzmin hastalıklarından dolayı hayatlarını kaybettikleri ifade edildi. Ordunun sözcülüğünü yapan Lübnanlı yazarlar da bu raporlardan hareketle ordu bünyesinde çalışan doktorların ve yargı yetkililerinin yasalara göre hareket ettiklerini herhangi bir işkence veya saldırı olayının olması durumunda bunun ortaya çıkarılacağını söyleyerek ölüm sebeplerinin işkence veya saldırı değil raporlarda belirtildiği şekilde hastalık olduğunu iddia ettiler.

Fakat teslim alınan cesetlerin üzerindeki işkence izlerini gözler önüne seren fotoğraflar kamuoyunun dikkatine sunuldu. Fotoğraflarda işkence, dayak ve kamçı izleri bedenlerin üzerinde çok belirgin bir şekilde görülüyor. Cesetleri görenler de işkence izlerine bizzat şahit olduklarını dile getirdiler. Ayrıca sorgulama esnasında sekiz-on kişinin hepsinin kişisel sağlık sorunlarından veya müzmin hastalıklarından dolayı hayatlarını kaybettiklerinin iddia edilmesi inandırıcı gelmiyor. Sadece bir iki kişi ölmüş olsaydı belki bunların kişisel sağlık sorunlarından dolayı korku veya anlık sıkıntı sebebiyle hayatını kaybettiği söylenebilirdi. Sekiz on kişinin hepsinin maruz kaldığı tıbbi soruna binaen hayatını kaybettiği söyleniyorsa o zaman yine işin içinde bir aşırılığın olduğu, insanların maruz kaldıkları sağlık sorunlarının tehlikeli bir şekilde dışa yansımasına neden olan bir psikolojik tehdit ve baskıya başvurulduğu gerçeğinin kabul edilmesi gerekir. Kaldı ki ölenlerin üzerinde işkence izleri çok belirgin bir şekilde görülüyor. Bu gerçek ordu doktorlarının hazırladıkları raporlarda ordu yetkililerinin aşırılığını görmezden geldiklerini, yasaların kendilerine verdiği yetkileri gerçeklerin ortaya çıkarılması, suçluların tespit edilmesi için değil suçların üstünün örtülmesi için kullandıklarını gösteriyor. Dolasıyla onların yasalara göre çalıştıkları iddiasından hareketle işkence olayının üstü örtülemez. İşkence iddiasının suçlu Lübnan ordusuna hizmet eden, bu ordunun işlediği suçların üstünü kapatma görevini yerine getiren doktorların raporlarına göre değil de uluslararası insan hakları kuruluşlarının murakabesinde bağımsız doktorların hazırlayacağı raporlara göre ele alınması gerekir.

Söz konusu ölüm olaylarıyla ilgili dikkat çeken bir gelişme de teslim edilen cesetlerin bir an önce defnedilmesi yani ortadan kaldırılması için ailelere baskı yapılması oldu. Bu da aslında işkence gerçeğinin bağımsız kuruluşlar tarafından araştırılmasına fırsat verilmemesi amacını taşıyordu.

Lübnan’da bu olayların yaşandığı sırada Türkiye’de de Suriyeli mültecileri hedef alan tahrik faaliyetleri dikkat çekti. Bu acaba bir tesadüf müydü yoksa planlı bir provokasyon mu?

Lübnan’daki saldırıları ve işkenceleri protesto amacıyla Özgür-Der’in öncülüğünde bugün 12.00’de Teşvikiye’de Lübnan Konsolosluğu önünde bir protesto eylemi düzenlenecek.

HABERE YORUM KAT