1. YAZARLAR

  2. Robert Fisk

  3. Lübnan'a bu kez de Scud gölgesi düştü
Robert Fisk

Robert Fisk

Yazarın Tüm Yazıları >

Lübnan'a bu kez de Scud gölgesi düştü

19 Nisan 2010 Pazartesi 20:13A+A-

Peres'in Hizbullah'ı, Şam'dan veya Suriye yoluyla İran'dan Scud füzeleri almakla suçlaması ve Hizbullah'ın da bunu reddetmemesi, hem Lübnan hem de İsrail üzerindeki bahar havasını kararttı. Savaş ihtimali ciddi

Lübnan’ın ABD’deki gibi beyazdan mora uzanan renklere dayalı bir ‘savaş korkusu’ alarmı olsaydı, şu an İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres, Beyaz Saray sözcüsü ve Hizbullah milislerinin başkanı Seyid Hasan Nasrallah sayesinde pembeyle kırmızı arasında bir yerlerde geziniyor olurduk.
Suriye Hizbullah’a, İsrail’e fırlatması için karadan karaya Scud füzeleri verdi mi? Hizbullah’ın elinde uçaksavar füzeleri de olması halinde İsrail savaş uçakları onlara saldırabilir mi? Lübnan ordusu, iş işten geçmeden önce bu silahları Hizbullah’ın elinden alabilir mi? Bunlar bitmek bilmez hikâyeler elbette ve İsrail dünyanın en disiplinli gerilla hareketinden yakasını kurtarmak için can atıyor. İş Hizbullah’ın etkililiğine geldiğinde, Kaide’yi falan unutun - İsrail ordusunun, Hizbullah’ı yok etme sözü verdiği, fakat her zamanki gibi 1000’den fazla sivil ölümünün ardından ateşkes için yalvardığı 2006’daki içler acısı performansı hâlâ akıllarda. Birkaç aydır Nasrallah İsraillilerle ‘sıkıysa bir daha gelin’ diye alay edip duruyor ve İsrail’in Beyrut havaalanına füze saldırısı düzenlemesi halinde Hizbullah’ın Tel Aviv’deki Ben Gurion havaalanına roket saldırısı düzenleyeceği sözü veriyor.

Scudlar kusurlarıyla meşhur
Fakat geçen hafta Peres’in Hizbullah’ın Şam’dan veya Suriye aracılığıyla İran’dan Scud füzeleri aldığına dair uyarısı ve Hizbullah’ın Lübnan Devlet Başkanı Mişel Süleyman’ın başkanlığındaki ‘ulusal diyalog’ çerçevesinde silahsızlandırılmasını tartışmaya bile tenezzül etmemesi, hem Lübnan hem İsrail üzerindeki bahar semalarını kararttı. Beyaz Saray sözcüsü Robert Gibbs bu hafta ABD’nin ‘sevk edildiği söylenen gelişkin silahlara’ dair endişelerini Şam’a ve Beyrut’a bildirdiğini dile getirdi. Bütün mesele, Peres’in bir gün önce şunu ilan etmesiyle başladı: “Suriye barış istediğini iddia ediyor, ama bir yandan da tek hedefi İsrail’i tehdit etmek olan Hizbullah’a Scud veriyor.”
Bu yaygaralar, kendi içlerinde daima güçlü bir ikiyüzlülük unsuru taşıyor. Scudlar Hizbullah’ın elinde bulunsa bile miadı dolmuş olduğu kadar, kusurlarıyla da meşhur. 1991 Körfez Savaşı’nda Saddam Hüseyin’in Scudları 100’den az can kaybına yol açmıştı. Peres bu füzelerin oluşturduğu tehditle ilgili daha çok yaygara kopardıkça, Hizbullah’ın İran’daki (nükleer silah geliştirmeye çalıştıkları iddia edilen) müttefikleri, kamuoyu-nun Filistin topraklarının İsrail tarafından yasadışı biçimde sömürgeleştirilmesine dair imgeleminde o kadar yüksek bir mertebe kazanıyor.
Nasrallah’a gelince, daha bir yıl önce Hizbullah’ın silahsızlandırılmasının Lübnan hükümetince tartışılamayacağı, bunun ancak şu meşhur ‘ulusal diyalog’ esnasında mümkün olabileceği sözü verdi. Ve şimdi ‘ulusal diyalog’ başlamışken, örgüt diğer Lübnanlı siyasi partilerle silahsızlanmayı tartışmaya hiç niyeti olmadığını açıkça ifade ediyor.
Sorunların bini bir para. Hizbullah Lübnan meclisinde bizzat temsil ediliyor ve Mayıs 2008’de batı Beyrut’u bir gün boyu ele geçirmesi sonrası yapılan Doha Anlaşması uyarınca, kabinenin oy çokluğuyla aldığı kararlar üzerinde fiilen veto yetkisine sahip. Ve Şii Hizbullah’ın kabinedeki muhalifleri (büyük oranda Sünnilerden ve hatırı sayılır bir Hıristiyan bileşenden oluşuyor bu muhalefet) Lübnan ordusuna silahları Hizbullah milislerinin elinden alma emri verse bile, bir tek basit sebepten dolayı bunu yapmaları mümkün olmayacak: Ordunun en az yarısı, belki de üçte ikisi, bizzat Şiilerden oluşuyor ve Hizbullah üyesi kardeşlerinin, oğullarının ve babalarının evlerine saldırılmasına muhakkak ki karşı çıkacaklar.

Amerikalı sözcü ‘ön uyarı’yı yaptı
Herkesin artık savaş ihtimalinin ciddiyetine dair gördüğü ipucu, ismini vermeyen bir ABD sözcüsünün yaptığı açıklamada karşılığını buldu. Sözcü Scud füzelerinin Hizbullah’a sevkinin Lübnan için ‘ciddi risk’ teşkil edeceği uyarısında bulundu. Dikkatinizi çekerim İsrail için değil, Lübnan için diyor. Bunun İsraillilerin de sık sık dile getirdiği tehditlere bir dokundurma olduğuna hiç kuşku yok. İsrail, Hizbullah’la yeni bir savaştan Lübnan hükümetinin sorumlu tutulacağını ve bunun sonucunda Lübnan altyapısının imha edileceğini söyleyip duruyor.
Bu Lübnan’da kulağa, başka yerlerde olduğundan çok daha kötü geliyor. Zira İsrail son Lübnan savaşında (1978’den beri beşincisi) Hizbullah’ın varlığından dolayı Lübnan hükümetini suçladı ve ülkenin yollarını, köprülerini, elektrik şebekelerini ve sivil fabrikaları tahrip edip 1000’in üzerinde de sivil öldürdü. İsrail’in kayıplarıysa 100’lerle ifade ediliyordu ve büyük kısmı da askerdi. Bugün İsrail Hizbullah’ın acımasızlığına karşı, hem de kendisinin eşit derecede acımasız ordusuna karşı savaş suçu ithamları yöneltildikten sonra, geçmiştekinden daha kötü ne yapabilir? (16 Nisan 2010)

RADİKAL

YAZIYA YORUM KAT