1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Laik Kürdistan’ın Tehcir ve Tecrit’den Geçen Yolu
Laik Kürdistan’ın Tehcir ve Tecrit’den Geçen Yolu

Laik Kürdistan’ın Tehcir ve Tecrit’den Geçen Yolu

PKK-HDP cephesi aynen önceki yılların Kemalist devleti gibi hareket ediyor ve meseleleri izah edermiş gibi yapıp bütün bir toplumu alenen keriz yerine koyuyor.

29 Aralık 2014 Pazartesi 12:55A+A-

Kenan Alpay / Haksöz Haber

Boşuna ‘boynuz kulağı geçer’ misali verilmemiş. Özellikle PKK-HDP’de tecessüm eden Kürt ulusal hareketi Türk-Arap ve Fars ulusalcı siyasetlerini mumla aratacak işler icra etme hususunda bir hayli inatçı. Kürt ulusal kimliğini ve siyasetini tahkim etme yolunda atılan her adım, söylenen her söz, girilen her türden ilişki insanlık adına ne kadar çirkin ve yıkıcı olsa da hiç tereddütsüz meşru ve makbul sayılıyor.

Steril Türk yurdu ve toplumu yaratma yolunda işlenen zulümlerden ibret almak yerine kopya çekmeyi marifet sayan PKK-HDP cephesi steril bir Kürt yurdu ve toplumu yaratmak adına bütün çılgınlıkları göze almış durumda. Silahlı propagandanın teknik ve tecrübeleriyle kurtarılmış bölgelerden özerkliğe, özerklikten kanton bölgelere ve nihayet büyük Kürdistan’a kavuşulacağı hülyası bütün bir toplum için tehlikeli bir ateşe dönüştü. Fakat bu ateş herkesten önce sahiplerini yakmaya namzet girift bir tuzaktan başka bir şey de değildir.

1, 2, 3, … Daha Fazla Cizre

Daha geçen hafta Stockholm’de konuşan Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk 1915 tehcirinin yol açtığı sorunlara tam da Batı’nın istediği tarzda ‘günah çıkararak’ şöyle ses vermişti: “Asuri, Ermeni ve Ezidiler de Kürtler gibi Kürdistan’ın gerçek sahipleridir.  1915 soykırımı sırasında bazı Kürt aşiretleri İslamiyet adına soykırım suçuna ortak olmuştur. Kürt halkı İslamiyet adına kullanıldı. Dedelerimizin katıldığı katliamın acısını yaşıyoruz. Bağışlanma ve özür diliyoruz.

Hem toprak ağası hem de feodalite düşmanı kimliğini bir arada yürütmeyi becerebilen Ahmet Türk’ün itirafçılıkla iftiracılık arasında mekik dokuyan bu türden sözleri şaşırtıcı değil elbette. Kasrı Kanco’nun da içinde yer aldığı toprakları kimlerden nasıl aldılar, hangi şartlar içerisinde orada saltanat sürdüler tartışılmaya değer mi, bilemem. Ancak İttihat ve Terakki gibi Türkçü kimliğiyle maruf iktidarın ‘tehcir’ siyasetine yağma mantığıyla ortak olmuş kimi Kürt aşiretlerini ulusalcı değil de İslamcı karakterle meczetme gayretkeşliği gözlerden kaçmıyor.

Ahmet Türk ve içinde bulunduğu PKK-HDP-DTK gibi Kürt ulusalcısı hareketler açısından asıl sorun ise bizzat kendileri tarafından planlanan fiiliyata geçirilen son dönem tehcirleri hakkında açık konuşmamalarıdır. Dedenizin, babanızın suçunu kimse size yükleyemez. Ancak PKK-HDP kadrolarının kendi işledikleri suçlar üzerine bir özeleştiri, pişmanlık ve özür beyan etmelerini beklemek hepimizin hakkıdır. PKK-HDP kadroları tarafından Kürt illerinde, ilçe ve köylerinde işlenen cinayet, gasp, haraç, baskın, yağma ve kundaklama gibi örgütlü ve sistematik cürümler üzerine konuşmak için 100 yıl mı geçmesi gerekiyor?

Cizre’de özerklik ilan etme tiyatrosunun kanlı bir baskına dönüştürülmesinin hesabını vermeyi erteleyenler şöyle bir kurnazca politika yürütüyorlar: Asuri, Ermeni, Süryani ve Ezidi halklardan özür dilemeyle eş zamanlı olarak bölgedeki İslamcı Kürtleri de tehcir ederek Batı’nın desteğini arttırmayı hesaplıyorlar. Üstelik PKK-HDP kadroları askeri kanattan siyasi-entelektüel kanada kadar hemen hepsi ortak bir söylemle “AKP=IŞİD”, “Hüda-Par= AKP=IŞİD” ve nihayet “ulusalcı-seküler olmayan toplum=Batı için tehdit” algısını güçlendirecek propaganda ve saha çalışmalarına hız veriyorlar.

Yazının Devamı >>>