1. YAZARLAR

  2. Bekir Çınar

  3. Kürtler ve Türkler ayrıştı mı?
Bekir Çınar

Bekir Çınar

Yazarın Tüm Yazıları >

Kürtler ve Türkler ayrıştı mı?

26 Temmuz 2011 Salı 00:44A+A-

Bu makalede, Adıyaman Üniversitesi Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Bayram Erzurumluoğlu'nun, sonuçlarını Mayıs 2011'de bir konferansta sunduğu "Türkiye'nin Doğusunda ve Batısında Yaşayan Sosyal Grupların Birbirlerini Algıları ve Bu Algıların Demokratikleşme Süreci Üzerine Muhtemel Etkileri" adlı tebliğine dayanılarak, "Son terör olayları etrafında BDP ve DTK gibi adlarla anılan etnik (ulusalcı) Kürt siyasal hareketinin toplumsal tabanı var mı?" sorusuna cevap aranacaktır.

Erzurumluoğlu, Mart-Aralık 2010 yılında araştırma verilerini 1.195 kişi ile yüz yüze görüşerek toplamıştır. Katılımcıların 39 ilde ikamet ettikleri ve/veya aile bağları açısından 68 ille ilişkilerinin bulunduğunu beyan etmişlerdir. Katılımcıların cinsiyeti yüzde 50,5 oranında bay ve yüzde 49,5 oranında bayandır. Aynı şekilde katılımcılar kendilerini etnik tanımlama olarak yüzde 50 oranında doğulu (Kürt), yüzde 50 oranında da batılı (Türk) olarak sınıflandırmışlardır. Araştırmada mümkün olduğunca açık uçlu olmak üzere toplam 25 soru sorulmuştur.

Hatırlatmak isteriz ki aşağıdaki analiz ve çıkarımlar tamamen bize aittir. Yazarın kendi bulgularıyla örtüşenler de ve örtüşmeyenler de vardır. Bu nedenle söz konusu çalışmadan bağımsızdır.

Araştırmadaki çarpıcı sorulardan biri Kürtlere sorulan "Sizce Batı (Türk) insanının genel imajı nedir?" sorusudur. Kürtlerin sadece yüzde 15,4'ü Türklere dair negatif bir karakter özelliğini öne çıkarmışla'dır. Katılımcıların yüzde 84,6'sı ise Türk denildiği zaman 'pozitif' bir nitelemeyi uygun görmektedirler. Bu sonuçlara göre Kürtler için Türkler, 'iyi ve güvenilir' insanlardır.

Bir başka önemli soru, "Sizin bir Türk/Kürt'le komşuluk yapmak konusunda çekinceleriniz var mıdır?" sorusudur. Araştırma verileri oldukça çarpıcı ve dikkat çekicidir. Kürtlerin yüzde 93,2'si Türklerle komşuluk yapmaktan dolayı mutlu olduklarını ifade etmektedirler.

Bir başka soru ise, "Sizin veya aileniz içerisindeki birisinin bir Türk/Kürt'le evliliğine nasıl bakarsınız?" sorusudur. Buna Kürtlerin verdiği cevapta, ankete katılanların yüzde 89,4'ü olumlu bakmaktadır. Kürt toplumunun Türklerden uzak durmak, ayrışmak gibi bir talebinin olmadığı söylenebilir. Buna ek olarak, aynı sorulara Türklerin verdiği cevaplar da benzerdir. Bu durumda Türkler cephesinden de bir ayrışmanın ortaya çıkmadığını ileri sürebiliriz.

Araştırmanın ortaya koyduğu verilere bakıldığında, 'Türkiye'nin doğusuyla batısının, Kürtlerle Türklerin' kendi aralarında dikkate değer bir problemlerinin olmadığı görülmektedir. Beylik bir ifadeyle 'et-tırnakla bir' olmuş durumdadırlar. Bu kadar 'homojenleşmiş, birbiriyle iç içe geçmiş adeta farksızlaşmış bir yapıyı iki 'çatışan' etnik topluluğun varlığı gibi ortaya koymak hem bilimsellikten hem de insaf ve hakkaniyetten yoksundur.

Kürt ulusalcılarının sayıları az olmakla birlikte, sesleri gür çıkmaktadır. Bunun nedeni: 'İdeolojik ve terör ürünü' Kürt ulusalcılığı sürekli olarak ayrıştırmaya, ayırmaya, başkalaştırmaya ve farklılıkları vurgulamaya çalışarak, sürekli çatışmayı teşvik etmektedir. Hatta bunu ikna yöntemi olarak değil, tehdit, kaçırma, alıkoyma ve dağa çıkarma ve zorla para toplama yoluyla yapmaktadır. Ek olarak, bu yollarla da başarılı olmadığı zaman, özellikle Kürtleri suç işlemeye zorlayarak kendi saflarına katmaktadır.

Otuz yıllık, kan, gözyaşı, kin, ayrılık temelli siyasi mücadelenin varabildiği sonuç budur: a) Araştırma sonuçlarında Kürt nüfusunun yaklaşık yüzde 10'luk bir dilimi ülkenin diğer insanlarıyla 'duygudaşlıktan' uzaklaştırılabilmiş gözüküyor. Oysa Kürt vatandaşların kalan yüzde 90'ı Türklerle komşuluk yapmakta bir beis görmüyor ve çocuklarını evlendirmeyi sakıncalı bulmuyor, Türk deyince olumlu bir insan profili çiziyor.

1970'lerden beri terörden beslenen ve terörün sonucu olarak ortaya çıkan 'yeni Kürt ulusalcı siyasi hareketi'nin tamamen yapay ve 'ideolojik' bir zemin üzerinde yükseldiğinden şüphe duyulmamalıdır. Terör ortamının kronikleşmesinde, 30 yıllık, özelde 'yanlış bir terörle mücadele' sürecinin, genelde Kürtlere 'devletin' yanlış bakış açısının katkı sağladığı düşünülmektedir.

Türkiye'deki demokratikleşme çabaları sivil ve özgürlükçü bir anayasa yapılarak devam ettirilmelidir. Bu yapılırken hiçbir şekilde Türkiye'de yaşayan Kürtleri, gerek kültürel aidiyet ve kimlik olarak, gerekse siyasal temsil açısından BDP ve DTK gibi kuruluşların tekeline bırakma yoluna gidilmemelidir. Bütün dünyada olduğu gibi, terör ve destekçileriyle en doğru şekilde mücadele edilmelidir.

Sonuç olarak, PKK, KCK, DTK ve BDP yetkilerinin iddialarının aksine bilimsel veriler Kürtler ve Türkler arasında herhangi bir sosyolojik ayrışmanın olmadığını ortaya koymaktadır. Bu durum, sorunu çözmek isteyen siyasal iradenin elini güçlendirmektedir. Hız kesmeden sürdürülecek bir demokratikleşme sürecine paralel olarak, toplumsal tabandan yoksun terör unsurlarıyla fiili ve siyasi mücadele de en etkin şekilde yürütülmelidir.

ZAMAN 

YAZIYA YORUM KAT