1. YAZARLAR

  2. Altan Tan

  3. Kürt sorununda çözüm arayışları -2
Altan Tan

Altan Tan

Yazarın Tüm Yazıları >

Kürt sorununda çözüm arayışları -2

19 Temmuz 2008 Cumartesi 04:54A+A-

Etnik federasyon fikri de, her dine, her mezhebe ve dile ayrı bir devlet veya yönetim modeli sağlama gibi çağdaş ihtiyaçlara tam bir cevap oluşturmamaktadır. Ayrıca aşağıdaki nedenlerden dolayı da etnik federasyon Türkiye şartlarına uymamaktadır.

Türkiye'de yaşayan Kürtlerin yaklaşık % 60'ı Türkiye'nin batısında İstanbul Ankara, İzmir, Adana, Mersin, Bursa gibi illerde yaşamaktadırlar. Suriye, Irak ve İran'da ise Kürtler, daha ziyade kendi coğrafyalarında ikamet etmiş, ülkenin diğer bölgelerine bu kadar yüksek oranda dağılmamışlardır.

Türkiye'de Türkler ve Kürtler arasındaki evliliklerin sayısının bir milyonun üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. Bu durumu İran, Irak ve Suriye'deki Kürt-Arap, Kürt-Pers ilişkilerinde gözlemek mümkün değildir. Bu evlilikler, Türkler ve Kürtlerin birbirine karışma ve toplumsal ilişkilerde iç içe geçme düzeyinin çok yükselmesine neden olmuştur.

Ekonomik entegrasyon çok ileri bir safhadadır. Kürtler Türkiye'nin hemen hemen her yerinde çok önemli ekonomik kazanımlar elde etmiş, büyük miktarlarda yatırımlar yapmışlardır. Ekonomik yönden Türklerle Kürtlerin sayısız ortaklığı vardır. Çıkarları iç içe geçmiştir. Beri yandan siyasal ve kültürel haklar konusunda çeşitli sorunlar yaşasalar da Kürtler vatandaşlık yönünden her türlü hakka eşit seviyede sahiptirler. Suriye Kürtlerinin önemli bir kısmı vatandaş bile değildir.

Kars, Iğdır, Erzurum, Sivas, Erzincan, Elazığ, Malatya, Kahramanmaraş, Gaziantep, Adıyaman gibi illerde Türk ve Kürt nüfus iç içe yaşamakta; Mardin, Şanlıurfa, Batman ve Siirt gibi illerde ise % 20-30 oranında Arap bulunmaktadır. Bu yönü ile etnik federasyon sınırlarını tespit etmek bile başlı başına büyük bir sorundur. Tüm bu nedenlerden dolayı Türkiye'de Kürt-Türk mübadeleleri gibi fikirleri hiç kimse aklından geçirmemektedir.

Türkiye'de federasyon fikrini savunanlar etnik federasyon sınırları içerisindeki Kürt illerinde Kürtler dışındaki diğer etnik gruplara her türlü demokratik hakların verilmesi gerektiğini, Türkiye'nin batısındaki Kürtlere tüm demokratik haklarının tanınmasıyla sorunun çözülebileceğini savunmaktadır. Irak, Suriye ve İran'da kısmen işleyebilecek olan bu yöntem, Türkiye'de fayda sağlamak şöyle dursun, büyük mahzurlar doğuracaktır. Ülkeyi büyük tartışma, çalkantı ve kavgalara sürüklemesi kaçınılmaz olan bu yola başvurmaktansa, sınırlar koymadan çözümü tüm ülkenin demokratikleşmesinde aramanın daha akılcı bir tercih olacağı aşikârdır. Bütün Türkiye'yi demokratikleştirmek en kestirme yoldur. İstanbul'da Kürtçe eğitim veren okullar, Hakkâri'de de Türkçe eğitim veren okullar olabilmelidir. İsteyen istediği eğitimi alabilmelidir.

Birlikte yaşama projesi

Türkiye'deki Kürt sorununun çözümünde en gerçekçi yol "birlikte yaşama projesi"ne hayatiyet kazandırmaktır. Bunun dışındaki yaklaşımlar meseleyi çözmekten ziyade daha içinden çıkılmaz bir hale getirecek ve bugüne kadar yaşananlardan daha büyük acılara sebebiyet verecektir. Birlikte yaşamanın geçmişteki bin yıllık başarılı deneyimi -son Cumhuriyet dönemi hariç- tarihî referanslarımızdır. İslam dini çok önemli bir paydadır. Eğer son 30 yıllık süreçte yaşanan olaylarda 40 bin kişi hayatını kaybetmesine rağmen halklar arasında kin ve nefret duyguları boy vermemişse, bunu sağlayan en önemli faktör Kürtler ve Türkler arasındaki dinî birlikteliktir. Fakat hemen belirtmek gerekir ki, 1923 sonrası hakim kılınan inkâr, baskı ve asimilasyon anlayışının -kısaca mevcut statükonun - devam etmesi imkân dışıdır. Birlikte yaşama iradesinin yeni toplumsal sözleşmeyle tescil edilerek yenilenmesi gerekmektedir. Birlikte yaşama iradesini esas alan bir çözüm için siyasi, sosyal ve ekonomik olarak yapılması gerekenleri şu şekilde özetlemek mümkündür.

1. Siyasi olarak

Yeni sivil ve demokratik anayasa hazırlanmalıdır. Bu anayasada Türkiye'nin sınırları ve bayrağı muhafaza edilmeli, resmi dil Türkçe olmalıdır. Anayasa'daki "Herkes Türk'tür" ibaresi değiştirilmeli, vatandaşlık tanımı yenilenmelidir. Ya Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı ibaresi kullanılmalı veya vatandaşlık tanımı yapılmamalıdır.

Din, mezhep, etnisite, dil ve benzeri her tür farklılıkların varlıklarını ve kültürlerini yaşatma ve ifade etme hakları anayasal teminat altına alınmalıdır.

Kürtçe anadille eğitimin önü açılmalıdır. Bu konuda mevcut anayasa taslağında bulunan "Türkçe dışındaki dillerde yapılacak eğitim kanunla düzenlenir" hükmü olumludur. Başlangıç olarak okullara seçmeli Kürtçe dersleri konulmalı, isteyene Kürtçe öğrenme imkânı bu şekilde sağlanmalıdır. Süreç içerisinde ise hedef, dileyen herkesin kendi anadilinde eğitim hakkına sahip olmasıdır.

Üniversitelerde Kürdoloji enstitüleri ve filolojileri açılmalıdır.

Radyo ve televizyonlarda süre ile sınırlı tutulan Kürtçe yayınlar özel kanallarda süresiz olarak serbest bırakılmalıdır. TRT'de bir kanalda sürekli olarak Kurmanci ve Zazaca yayın yapılmalıdır.

İsimleri değiştirilen tüm coğrafi birimlerin orijinal isimleri iade edilmelidir.

2. Sosyal politika

Bölgede yaklaşık üç bin köy ve mezra boşaltılmış, üç milyon insan göç etmek zorunda kalmış, büyük travmalar yaşanmıştır. Koruculuk, göç, çarpık kentleşme, uyuşturucu, fuhuş, kadın intiharları, eğitimsiz genç nüfus (Diyarbakır nüfusunun % 47'si 15 yaşın altındadır), sokak çocukları, çeteler ve işsizlik gibi konular çok büyük sosyal sorunlar olarak karşımızda durmaktadır. Faili meçhul cinayetler, yaşanılan hukuksuz gözaltılar ve tutuklamalar, hapis cezaları ve işkencelerle ilgili travmalar toplumun bilinçaltını perişan etmiştir. Bu nedenle tüm bu sorunları gözeten bir rehabilitasyon programının uygulanması gerekir.

Yaraların sarılması için genel bir siyasi af ilan edilmelidir. Ancak affın, hiçbir siyasi ve ekonomik iyileştirme yapılmadan ele alınması çözüm getirmeyecektir. Bundan evvel çıkarılan "eve dönüş" yasaları gibi bir sonuç vermeyecektir. Dağa gidenin evden niye gittiği iyi tespit edilmeli, evdeki şartlar düzenlenmeden eve dönüşün de mümkün olmayacağı anlaşılmalıdır. 12 Eylül darbesinde Diyarbakır Cezaevi'ndeki insanlık dışı vahşeti, işkenceleri yaşayanlar tüm demokratik kanallar kapalı olduğundan onurlarını dağda aramak yoluna itilmişlerdir. Siyasi genel af sadece dağdakileri indirmekle sınırlı olmamalıdır, cezaevindekileri ve yurtdışındakileri de kapsamalıdır. Özelikle Avrupa'da ciddi bir Kürt diasporası mevcuttur.

PKK'nın doğurtulduğu yer olan insanlık tarihinin en vahşi, insanlık dışı işkencelerinin uygulandığı Diyarbakır E Tipi Askerî Cezaevi kapatılarak "Barış, Kardeşlik ve İnsanlık Müzesi" haline getirilmelidir.

3. Ekonomik önlemler

Bölgede ciddi bir ekonomik program acilen hayata geçirilmelidir. Devlet ve özel sektör yatırımları birlikte yürütülmelidir. Uygulanan ekonomik politika gerçekçi bir şekilde tespit edilmeli, her il ayrı olarak masaya yatırılmalı ve sektörel bazda incelenmelidir.

Irak, İran, Suriye, Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan ile yeni ticari sınır kapıları açılarak gümrük ve vize kaldırılmalıdır.

Irak Kürt Federe Devleti ile ilişkiler

Türkiye içerisinde bu iyileştirmeler, reformlar yapılırken Kuzey Irak Kürt Federe Yönetimi ile acilen iyi ilişkiler kurulmalı, siyasi, kültürel, ekonomik, sosyal, sportif her türlü entegrasyon hızlandırılmalıdır. Türkiye, Kuzey Irak Kürt Federe Yönetimi'ni Türkiye'nin geleceğini tehdit eden bir düşman olarak değil, Türkiye'nin Ortadoğu'ya açılan kapısı, bölgesel güç olabilmesinin fırsatı ve kardeş bir yapı olarak görmelidir. Türkiye, Kürt Federe Devleti'ni İMHA değil kendi eliyle İNŞA etmelidir. Kürt Federe Devleti klasik jakoben, laikçi bir ulus anlayışıyla değil demokratik ve çağa uygun bir anlayışla yapılandırılmalıdır. Arap, Türkmen, Şii, Sünni, Yezidi, Süryani, Asurî, Nasturi ve Keldaniler birbirinden ayırt edilmeksizin aynı demokratik haklara sahip olmalı, Kürt Federe Devleti, Persler, Türkler ve Araplarla entegrasyona açık olmalıdır. Böyle bir politika, Ortadoğu'da örnek olacaktır. Türkiye açısından sorun hayatidir. Kürtleri kazanamayan, onları kendi politikalarına ortak etmeyen/edemeyen hiçbir siyasetin Ortadoğu'da yaşama ve başarılı olma şansı yoktur. Bu konu 1071 Malazgirt Savaşı ile 1514 Çaldıran Savaşı'ndan beri aynı şekildedir. Üstelik sorun bizler açısından salt bir şeyleri kazanma veya kaybetmekten öte insani ve İslami bir kardeşlik sorunudur. Son söz olarak denilebilir ki: Kürt sorununda çözüm "Türkiye'ye demokrasi, Irak'a Kürdistan" olarak formüle edilebilir.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT