1. YAZARLAR

  2. MURAT KAYACAN

  3. Kur’an’da “Muhacirler” Lafzı
MURAT KAYACAN

MURAT KAYACAN

Yazarın Tüm Yazıları >

Kur’an’da “Muhacirler” Lafzı

05 Kasım 2015 Perşembe 01:13A+A-

Hicret terk etmek demektir. İnsan kötü alışkanlıklarından, şirkten vs. kendisini uzak tuttuğunda, onlardan hicret etmiş olur. Söz konusu olan Allah’a hicret ise o zaman hicret, tercih durumunda Allah’ın rızasını üstün tutup ona yönelmek anlamındadır. Risalet döneminde ilk somut hicret az sayıda Müslümanın Habeşistan’a, ikincisi ise çok sayıda müminin Medine’ye gitmesidir. Bu yazıda muhâcirine lafzı ile Kur’an’da muhacirlerden söz eden beş ayet nüzul sırasına göre değerlendirilecektir.

İslam insani ilişkilerde Allah’a bağlılığı, miras konusunda ise akrabalık ilişkilerini ön plana alır: “Peygamber, müminlere kendi canlarından daha yakındır. Eşleri, onların analarıdır. Akraba olanlar, Allah’ın Kitabına göre, (mirasçılık bakımından) birbirlerine diğer müminlerden ve muhacirlerden daha yakındırlar; ancak, dostlarınıza uygun bir vasiyet yapmanız müstesnadır. Bunlar Kitap’ta yazılı bulunmaktadır.” (Ahzab, 33: 6). Siyer bilgilerinde söz edildiği gibi, Peygamber’in (s) ilan ettiği ve birbirine mirasçı olmayı da kapsayan muhacir-ensar kardeşliğini, bu ayetin ortadan kaldırdığı söylenebilir. Yani yakınları mağdur edecek oranda (muhacirlere) infak etmek doğru değildir.

Allah’ın dinini yaşamaya çalıştıkları için ülkelerinden sürülen muhacirler, savaşta elde edilen ganimetlerden pay alan gruplar arasındadır: “(Allah’ın verdiği bu ganimet malları,) yurtlarından ve mallarından uzaklaştırılmış olan, Allah’tan bir lütuf ve rıza dileyen, Allah’ın dinine ve Peygamberine yardım eden yoksul muhacirlerindir. İşte doğru olanlar bunlardır.” (Haşr, 59: 8). Anlaşıldığı kadarıyla ganimetten pay alacak olan muhacirler muttaki kimselerdir. Müslümanlar kendileri ihtiyaç sahibi olsalar bile muhacir olan bu kardeşlerinin ihtiyaçlarını ön planda tutarlar (Haşr, 59: 9). Ancak bu, onları mirasçı ilan etmek boyutuna varmamalıdır.

Erdemli ve zengin kimseler bir gerekçeden dolayı yakınlarına ve muhacirler de dahil ihtiyaç sahiplerine yardım etmeme kararı almamalıdırlar: “İçinizden faziletli ve servet sahibi kimseler akrabaya, yoksullara, Allah yolunda göç edenlere (mallarından) vermeyeceklerine yemin etmesinler; bağışlasınlar; feragat göstersinler. Allah’ın sizi bağışlamasını arzulamaz mısınız? Allah çok bağışlayandır, çok merhametlidir.” (Nur, 24: 22). İslam ailesinden ayrılmadıkları sürece yoksul müminler günah işlediler diye imtihan edercesine aç bırakılmamalıdır. Onlara sahip çıkmak, erdemli zenginlerin affedilen kullardan olmalarının gerekçesi olacaktır. İmkân varsa en güzeli, kötülüğü iyilikle savmaktır.

Kur’an; risaletin ilk yıllarında Müslüman olanları, hicret etmek zorunda kaldıklarında onları ağırlayanları ve her iki grubu örnek edinmiş Müslümanları şöyle müjdelemektedir: (İslam dinine girme hususunda) öne geçen ilk muhacirler ve ensar ile onlara güzellikle tabi olanlar var ya, işte Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. Allah onlara, içinde ebedi kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük kurtuluştur.” (Tevbe, 9: 100). İmanlarıyla muhacirler; baskı, işkence vs. zorlu bir sürece meydan okumuş ve müşriklerin onları engelleme çabaları sonuç vermemişti. Mekke’de Müslüman olanlar gibi, Medine’den gelip Akabe’de Peygamber’e (s) biat edenler de Müslümanlara Mekke’de işkence yapan müşrikleri karşılarına almış oldular. Bu da kayda değer bir bilincin resmiydi. Cennet; muhacirler, ensar ve onların izinden gidenler için hazırlanmıştır.

Muhacirler ve onlara yardım eden ensar, hatadan uzak insanlar değildir. Onlardaki fazilet, hiç günah işlememekten değil, hatalarından dolayı pişman olup tevbe etmelerinden kaynaklanmaktadır: “Andolsun ki Allah, müslümanlardan bir gurubun kalpleri eğrilmeye yüz tuttuktan sonra, Peygamberi ve güçlük zamanında ona uyan muhacirlerle ensarı affetti. Sonra da onların tevbelerini kabul etti. Çünkü O, onlara karşı çok şefkatli, pek merhametlidir.” (Tevbe, 9: 117). Ayetten anlaşıldığı kadarıyla, tevbenin kabulünde, genel itibarıyla takva çizgisi üzere olmak etkilidir. Bu çizgiyi koruyanlar, zaman zaman bu çizgiden uzaklaşıp, sonra da bunu fark ederek Allah’a yönelirlerse O, onlara karşı acıyan ve esirgeyendir.

Görüldüğü gibi dinlerinden dolayı vatanlarından çıkmak zorunda kalan muhacirler, Allah katında değerli kullardır ve müminler onların sorunlarına kayıtsız kalamazlar.

YAZIYA YORUM KAT