1. YAZARLAR

  2. RIDVAN KAYA

  3. Kudüs Ya da İslam Ümmetinin Şerefi ve Geleceği
RIDVAN KAYA

RIDVAN KAYA

Yazarın Tüm Yazıları >

Kudüs Ya da İslam Ümmetinin Şerefi ve Geleceği

05 Kasım 2014 Çarşamba 16:10A+A-

Kudüs ve Mescid-i Aksa çok tehlikeli gelişmelere gebe. Siyonistlerin belirledikleri program doğrultusunda giderek daha pervasızlaştıkları ve daha önce “Bu kadarına cesaret edemezler!” diye tahmin edilen adımları birbiri ardına attıkları görülüyor. Kudüs’ü bütünüyle Yahudileştirme ve Mescid-i Aksa’yı yıkıp Haremi Şerif bölgesinde Siyon Tapınağı inşa etme faaliyetine hız verdikleri anlaşılıyor.

Taktik değişmiyor. Siyonistler bir yandan provokatif eylemlerle sinsi programlarını icraya çalışırken, buna karşı Filistin halkının verdiği tepkileri de yeni baskılar, yasaklar ve sindirme kampanyasının gerekçesi olarak kullanıyorlar. Bu çerçevede 29 Ekim akşamı Siyonist işgal çetelerinin birinin liderliğini yapan Haham Yehuda Glick’in Mutaz Hicazi adlı Filistinli bir mücahit tarafından vurulması üzerine bugüne kadar hiç yaşanmamış bir adım atıldı ve Mescid-i Aksa yaklaşık 1 gün boyunca ibadete kapatıldı. 31 Ekim’de Mescid-i Aksa ibadete açıldığında sadece 50 yaşını geçenlere izin verildi.

Harem-i Şerif’in Müslümanların girişine kapatılması uygulamasında dikkat çekici bir planın uygulanmakta olduğu görülmeli. 2012’de toplam 3 kere, 2013’te ise 8 kere kapatılan Harem-i Şerif’e bu yıl şimdiye dek tam 76 kez Müslümanların girişi engellendi. Yani yaklaşık dört günde bir Harem’in kapatıldığı görülmekte. Bu seyir böyle devam ettiğinde Harem-i Şerif’in önce daha uzun sürelerle ve ardından da bütünüyle kapatılması hiç de sürpriz olmayacaktır.

Yehuda Glick Harem-i Şerif’in Yahudilere ait olduğu tezini savunmak üzere faaliyet yürüten bir örgütün liderliğini yapan ABD’de doğmuş bir din adamı. İslami Cihad üyesi Mutaz Hicazi’nin gerçekleştirdiği silahlı saldırıda ağır yaralanmasını bahane eden İsrail’in Harem-i Şerif’i bir gün Müslümanlara kapatması akla 1994’te el-Halil’de gerçekleşen saldırıyı getiriyor. 25 Şubat 1994’te Baruch Goldstein isimli ABD vatandaşı Siyonist bir doktor Batı Şeria’da bulunan el-Halil’de İbrahim Camii içinde bir katliam yaparak 29 Filistinliyi şehid etmiş ve cemaat tarafından linç edilmişti. Bu hadise üzerine İsrail sekiz ay gibi bir süreyle Mescidi ibadete kapatmış, ardından açtığında da büyük değişiklikler gerçekleştirmiş, İbrahim Mescidinin büyük bölümünü Yahudilere tahsis etmişti.

Ve bugün (5 Kasım) acı bir ilk daha yaşandı. Siyonist askerler Mescid-i Aksa’nın içine girdiler. Bir grup Yahudinin sabah saatlerinde Megarib kapısından içeri alınmasını protesto eden Filistinlilere saldıran Siyonist askerler Mescid-i Aksa’nın içine girerek işgali bir adım daha öteye taşımış oldular.

Sürecin nereye doğru gittiğini görmek için dünden bugüne yaşananları hatırlamakta yarar var.

Eylül 2000’de Likud Partisinin liderliğini yapan Ariel Şaron bütün tepkilere rağmen 1.000 polis eşliğinde Harem-i Şerif’in avlusuna adımını attığında bu cüretkâr eylemi 2. İntifadanın patlamasına neden olmuş ve tüm İslam coğrafyasında büyük bir öfke patlamasına yol açmıştı. Dün Şaron’un Aksa’nın avlusuna adım atması büyük bir infiale yol açarken, bugün Siyonist işgal kuvvetlerinin Mescidin içine girip mihraba kadar kirletmelerinin sıradan bir hadise gibi algılanması gidişatın yönünü göstermektedir.

Filistin halkı elinden geleni yapmakta, kadınlarıyla, gençleriyle direnmektedirler. Yazdan bu yana Kudüs’te bilhassa gençler sürekli sokaklardadır. Kadınlar Aksa’yı canla başla savunmakta, işgalcilere karşı direnmektedirler. Ne var ki, işgal ve kuşatma altındaki Filistin halkıyla birlikte İslam Ümmetinin de Kudüs’e yönelik Siyonist saldırganlığa karşı harekete geçmesi elzemdir.

Aksa’ya sahip çıkma sorumluluğu İslam ümmetinin omuzlarındadır. Bunu bir yandan Harem-i Şerif’in kapatılmasının savaş ilanı olduğunu söyleyip bir yandan da İsrail’in Kanal 10 televizyonuna verdiği demeçte Kudüs’te yeni bir İntifada başlatılmasına karşı olduğunu söyleyen Mahmud Abbas gibi işbirlikçilerden bekleyemeyiz. Sisi gibi Hamas’ı Gazze’de boğmaya çalışan darbecilerden; Suud gibi, Ürdün gibi tescilli Amerikan uşaklarından; halkını katletmekle meşgul Esed gibi kasaplardan da bekleyemeyiz.

Aynı şekilde yanı başındaki Siyonistlere sürekli tehdit, Suriye’deki Müslümanlara ise füze yağdıran Hizbullah’tan da bekleyecek halimiz yok. Şam’daki Seyyide Zeyneb türbesini koruma adına Afganistan’dan Yemen’den militan toplayıp Suriyeli direnişçilerin üzerine salan İran’ın sahte Kudüs yakınmalarına da karnımız tok!

Sorumluluk Ümmettedir, omuzlarımızdadır. Ne yapabiliyorsak onu yapacağız! Şimdi harekete geçme zamanı! İşgale ve gaspa karşı hiç olmazsa sesimizle soluğumuzla karşı durma, direnen kardeşlerimizin yanında olduğumuzu haykırma zamanı!

Müslümanlar olarak ilk kıblemiz aziz Kudüs’ün işgalini önleyemedik. Siyonistlerce adım adım Yahudileştirilmesini engelleyemedik. Hiç olmazsa Mescid-i Aksa’nın gasp edilmesine izin vermeyelim! Siyonist saldırganlığın Ümmete bu ölümcül darbeyi vurmasını engelleyelim! Müslümanlar olarak Mescid-i Aksa’nın gasp edilmesi planını durdurabilirsek eğer, inşallah bu Kudüs’ün ve tüm Filistin topraklarının tekrar özgürlüğe kavuşması yolunda atılmış bir adım olsun! 

 

YAZIYA YORUM KAT

3 Yorum