1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Kudüs Meselesine Duyarlılık İktidarın Seçim Malzemesi mi?
Kudüs Meselesine Duyarlılık İktidarın Seçim Malzemesi mi?

Kudüs Meselesine Duyarlılık İktidarın Seçim Malzemesi mi?

Mehmet Acet, Yeni Şafak’taki yazısında muhalefetin Kudüs meselesinin iktidar tarafından seçim malzemesi yapıldığına dair suçlamalarını değerlendiriyor.

17 Mayıs 2018 Perşembe 16:58A+A-

Muhalefetin Kudüs meselesinin iktidar tarafından seçim malzemesi yapıldığına dair suçlamalarını değerlendiren Mehmet Acet istismardan söz edilebilmesi için Filistin meselesine daha önce uzak tutum içinde olunması gerektiğini, oysa Erdoğan’ın her zaman konuya duyarlı olduğunun bilindiğini hatırlatıyor.

Mehmet Acet’in Yeni Şafak’taki köşesinde yayınlanan konuyla alakalı bugünkü (17 Mayıs 2018) yazısı şöyle:

Kudüs Meselesi Seçim Malzemesi mi Yapılıyor?

Dün Ankara’da, Ak Parti Genel Merkezi’nde bir ayağında seçim hazırlıkları, diğer ayağında İran’la ikili ilişkiler, bir üçüncü ayağında ise Filistin/Kudüs meselesi bulunan üç ayrı gündemli bir trafik vardı.

Sözünü ettiğim trafiğin merkezindeki isim ise, Pazartesi günü YSK’ya verilecek olan milletvekili listelerini kurmaylarıyla birlikte hazırlamak için birkaç günlüğüne partisinin genel merkezine yerleşen Cumhurbaşkanı Erdoğan idi.

Ak Parti’de hafta sonundan beri herkes Erdoğan’ın Londra’dan dönüşünü bekliyordu.

7 bin 500’e yakın aday adayı mülakattan geçirilmiş, alt/orta komisyonlar bu sayıyı 2 bin civarına kadar düşürmüştü.

Erdoğan’ın başkanlık edeceği üst komisyon ise, Pazartesi gününe kadar çalışıp 600 kişilik milletvekili listesine son halini verecekti.

Bu çalışmalara başkanlık etmek üzere dün Ak Parti Genel Merkezi’ne yerleşen Erdoğan’ın mesai harcaması gereken tek konu milletvekili listeleri değildi elbet.

Mesela, o trafiğin içerisinde dün öğle saatlerinde İran Cumhurbaşkanı Ruhani’nin özel temsilcisini ağırladı.

Genel Merkez’in 8’inci katında bir toplantı yapıldı, o toplantıya Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya da katıldı.

İki ülkenin Merkez Bankaları geçen yılın Ekim ayında, ticarette İran Riyali ve Türk Lirası kullanılmasına dair bir anlaşma zaptını imzalamışlardı.

İmzalanan anlaşma, İran Riyalı ve Türk Lirası’nın bir birlerine kolaylıkla dönüştürülmesi ve iki ülke arasında para transferlerinin maliyetinin düşürülmesine fayda sağlamayı öngörüyordu.

Erdoğan’ın 2017 Ekim başında İran’a yaptığı gezi sırasında iki ülke arasındaki ticaretin yerel para birimleri ile yapılması yönünde bir karar da alınmıştı.

Ancak dün Merkez Bankası kaynaklarından aldığım nabız, İran tarafının; Amerikan dolarını devre dışı bırakıp İran riyali ve Türk lirası üzerinden ticaret yapma fikrine dört elle sarılmadığını söylüyordu.

Niye?

Çünkü ekonomisi perişan haldeki İran’ın inanılmaz derecede döviz açığı var o yüzden Türkiye’ye yaptığı satışların karşılığını döviz olarak alma ihtiyacı ağır basıyor.

Erdoğan, dün Ruhani’nin özel temsilcisini ağırladıktan sonra İran Cumhurbaşkanı’nın kendisiyle de bir telefon görüşmesi yaptı.

Milli para birimleriyle ticaret fikri bu görüşmeler üzerine yeniden canlanır mı, önümüzdeki günlerde görürüz.

Tabii İran bahsinde bir de Trump yönetiminin nükleer anlaşmasını bozarak bu ülkeye yeni yaptırımlar uygulama kararı alması meselesi de var.

Ruhani’nin Erdoğan’a özel temsilcisini göndermesinin bu konuyla da bir şekilde ilişkili olduğu besbelli.

Erdoğan’ın mesaisinin üçüncü ayağında ise Filistin/Kudüs meselesi vardı.

Cumhurbaşkanı Londra’dan bir eylem planı açıklamıştı.

- Türkiye’nin dönem başkanlığını yaptığı İslam İşbirliği Örgütü’nü olağanüstü toplantıya davet etmek.

- Birleşmiş Milletler’i olağanüstü toplantıya davet etmek.

- İsrail büyükelçisini kovup, Tel Aviv’deki Türkiye büyükelçisini geri çağırmak.

- Türkiye’nin Washington büyükelçisini istişari amaçlı Ankara’ya çağırmak.

- Ayrıca Cuma günü Yenikapı’da, Pazar günü Diyarbakır’da Filistin halkı ve Kudüs’le dayanışma amaçlı mitingler yapılacağını da biliyoruz.

Hatırlayalım, İslam İşbirliği Örgütü, Aralık ayında da olağanüstü toplanmıştı, o zamanki gündemde şimdi olduğu gibi Kudüs meselesi idi.

Aralık zirvesinde İİT, genelde alageldiği tutumun ötesine geçerek, biraz da dönem başkanı sıfatıyla Türkiye’nin sıkıştırmasıyla sonuç bildirgesine “Doğu Kudüs’ü Bağımsız Filistin Devleti’nin başkenti ilan ediyoruz” ifadesini koymayı başarmıştı.

Aralık’ta ortaya konan bu irade şimdiki olağanüstü toplantıda bir adım daha ileriye taşınırsa şu aşamada İsrail’e ve ABD’ye verilebilecek bundan daha iyi bir mesaj olamaz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Filistin/Kudüs için güçlü bir irade koyup, kapsamlı bir eylem planı açıklaması, muhalefet cephesinde biraz panik üretti.

Seçimlere gidilirken, bu meselenin Ak Parti’ye ve cumhurbaşkanı adayı olarak Erdoğan’a yaramasından endişe ediyorlar.

Bir de Erdoğan’ı bu meseleyi seçim malzemesi olarak kullanmakla suçluyorlar.

Erdoğan Filistin meselesinde, Kudüs meselesinde başka zamanlar sessiz kalıp seçim dönemlerinde bu işi köpürtüyor olsaydı bu suçlamanın bir karşılığı olabilirdi.

Halbuki bu duruşun seçimlerle, seçim dönemleriyle hiç alakası bulunmuyor.

Filistin’den ne zaman bir çığlık yükselse, o çığlık Türkiye’de herkesten önce Erdoğan’ın kulağına ulaşıyor.

Aralık ayında da şu yukarıdakilere benzer bir eylem planı uygulanmıştı.

O zaman erken seçim kararı mı alınmıştı?

 

HABERE YORUM KAT

2 Yorum