1. YAZARLAR

  2. KENAN ALPAY

  3. Kitleleri Tutsak Eden Tutkular
KENAN ALPAY

KENAN ALPAY

Yazarın Tüm Yazıları >

Kitleleri Tutsak Eden Tutkular

14 Temmuz 2011 Perşembe 00:42A+A-

Futbol kulüpleri çevresinde gelişen olaylar bize önce siyasi sonra da toplumsal gidişatın istikameti hakkında bazı işaretler veriyor. Önce siyasi gidişatın işaretlerine bakalım. Çünkü futbolun bugünlere kadar daima yükseliş gösteren trendi doğrudan doğruya siyasi yönlendirmeler üzerinden inşa edildi.

Askeri vesayeti ve siyasi istikrarsızlığı Türkiye’de teminat altına alacak araçlardan biri de futbol kültürüydü. Türkiye ile benzer sorunlar yaşayan ülkelerde de futbol kültürüne biçilen rol farklı değildi. İktidar sınıfları için futbol, siyasi baskıların ve iktisadi çarpıklıkların kitleler nezdinde muhalif tavrı beslemesinden alıkoyan eğlence kültürünün bir parçasıydı.

Magazin kültürü ile paralel olarak yükselen futbol kültürü aklen ve ahlaken lümpenleştirilen bir insan tipi yaratma hizmetine koşuldu. Magazin kültürü etrafında teşhircilikten röntgenciliğe kadar uzanan bir hayat tarzı medya araçları üzerinden popülarize edildi. Gece gündüz ekranlardan ve gazete sayfalarından topluma takdim edilen akıl ve ahlak dışı ilişkilerle insan fıtratını bozmaya yönelik sistematik saldırılar düzenlendi.

İslamsız ve elbette ki ahlak dışı bir toplum en başta laikliğin teminat altına alınması demekti. Egemen sınıfların sanat veya sanatçı diye piyasaya sürüp devlet imkânlarıyla ayakta tuttuğu camianın birinci fonksiyonu dindışı-laik bir toplum inşasında görev almaktı. Bu yüzden kadrolu veya kadrosuz devlet sanatçıları her zaman Kemalist, aydınlanmacı ve ilerlemeci karakter aşılama kampanyalarında görev kapma yarışındadırlar.

Son yirmi yıldır yerli dizilerin neredeyse tamamı, adeta merkezi bir plan çerçevesinde birey ve toplumu anormalleştirmek üzere kurgulanmış senaryolardan teşekkül ettiriliyor. İhanetten cinayete kadar uzanan çarpık ilişkiler hala model tipler üzerinden bıktırana kadar gündemi işgal ediyor.

Magazin kültürünü futbol kültürü eşliğinde kitleselleştiren de yine aynı iktidar sınıflarıydı. Şifreli kanallar aracılığıyla pazarlanan paket programların içeriği porno ile eşleştirilmiş futbol maçlarından ibaret değil miydi? En ücra mahalleye, en fakir köylere kadar her kahvehanenin kapısında “şifreli kanallar vardır” ifadeleri yazıldığı tarihten bu yana toplumsal yapıda meydana gelen sarsıntılar, yıkımlar hiç de hafife alınacak cinsten değil.

Loto, toto, ganyan derken büyük bir kesimin “İddia Manyağı”na dönüştürülmesi kader olmasa gerek. Şans oyunları, trajik bir şansızlık meselesi değildi şüphesiz. İktidar sınıfları gerçeğe uygun bir bilgiye, fıtrata uygun bir ahlaka ve köklerini merhamette bulan bir toplumsal dayanışmaya asla razı değillerdi. Bu yolları kapalı tutmanın, bu yöndeki arayışları boşa çıkarmanın örtülü operasyonları uzun zamandır muzdarip olduğumuz bu magazin ve futbol kültürü çerçevesinde piyasaya sürülen araçlar üzerinden yürütülüyor.

Futboldaki şike meselesini ele alırken ortaya çıkan bilgi, belge ve ilişki biçimleri ne kadar girift bir örgütlenme ile karşı karşıya olduğumuzu gözler önüne seriyor. Şike meselesi tek başına ele alınırsa toplumun karşı karşıya olduğu bu büyük belayı başımızdan savamayız. FB ve Aziz Yıldırım’la başlayan fakat diğer kulüp ve başkanlarını da içine alarak devam edeceği anlaşılan bu soruşturma siyasal ve toplumsal gidişattaki çarpıklıkların önemli bir kısmını tasfiye etmek için iyi bir imkân olabilir.

Futbol kulüpleri, yöneticilerinden taraftarlarına kadar bir yaşam tarzı olarak laik-Türkçü kimliğin içselleştirilmesinde eğitim kurumları kadar fonksiyon icra ettiler. İstisnalar dışında spor camiası, ibadetsiz ama kesinlikle laik ve Türkçü ideolojinin kimi aktif kimi pasif temsilcileri oldu. “Çarşı her şeye karşı!” derken dahi karşıtlığın tek istisnası olarak Mustafa Kemal’in ilkeleri beyan edildi. Sporcuların zeki, çevik ve ahlaklı olması bile Mustafa Kemal’in onlara biçtiği misyon çerçevesinde anlamlı sayıldı. Saçmalığa ve çirkinliğe bakar mısınız?

Maalesef futbolun dili ve sembolleri üzerinden koskoca bir toplum farkına varmadan laik ve Türkçü bir hayat tarzının fanatik bir taraftarı haline dönüştü. Bu dil ve semboller ürettiği ilişki biçimiyle bireysel ve toplumsal anlamda çürümeyi ne kadar hızlandırdıysa resmi ideoloji ve devlet sınıflarını da o kadar güçlendirmiştir. Bir soru ile bitirelim: Reklamlarda “futbol sen bizim her şeyimizsin!” diye haykıranlar alt ve orta sınıftan taraftarlar mıdır yoksa devlet sınıfları mıdır acaba? 

YAZIYA YORUM KAT

4 Yorum