1. HABERLER

  2. HABER

  3. HUKUK

  4. KHK ve Bylock Mağduru Bir Ailenin Bitmeyen Çilesi 
KHK ve Bylock Mağduru Bir Ailenin Bitmeyen Çilesi 

KHK ve Bylock Mağduru Bir Ailenin Bitmeyen Çilesi 

679 nolu KHK ile Ordu’dan ihraç edilen Yüzbaşı Melih Serhoşoğlu ve ailesinin hikayesi, aslında ülkenin içinde bulunduğu halin de bir tasvirini sunmakta.

17 Ocak 2019 Perşembe 12:26A+A-

HAKSÖZ-HABER

Mağduriyetler zinciri sadece ihraçtan ibaret değil. İhraç olduktan sonra yanlarına yerleştikleri anne ve babasının Bylock’tan suçlandıkları için kendisinin iltisaklılık üzerinden ihraç edildiğini çok sonra öğrenebiliyor. Anne baba bylock’tan E Tipi cezaevinde 5 buçuk ay yatıp Mor Beyin vesilesiyle aklanmaları sayesinde Serhoşoğlu’nun  adı da İade KHK’sına konuyor. Ama matruşka misali bir mağduriyet bitip diğeri başlıyor. Bitmeyen çile iadeyi de askıya alıyor, çünkü Ankesörlü yapılanmada adının geçmesi iadeyi durduruyor. Emniyete gitmesine rağmen hakkında ne soruşturma ne de başka bir işlem söz konusu olmadığını öğreniyor. Dahası, Melih beyin ihraçlı olmasından ötürü, eve ekmek getirebilmek için iş arayan eşi Ayşe hanımın yüzüne kapıların kapanması!

Her bir KHK’lı mağdur hikayesi, FETÖ ile mücadele adı altında başlayan sürecin, yanlış kriterler ve evrensel hukuk normlarının çiğnenmesi sonucu içine düşülen psiko-sosyal krizin aynası hükmünde adeta. 

Eşi Ayşe Serhoşoğlu’nun sitemize gönderdiği mektup, KHK’lıların çektiği çilelerin toplumda açtığı yaralara manidar bir örnek teşkil ediyor.

Ayşe Serhoşoğlu’nun mektubu şöyle:

Kaç yere yazdım Cimer, Bimer. Allah’ınız kitabınız için okuyun.

Bakın ben Şerefli bir Türk subayının eşiyim!

Eşim 6 ocak 2017 Cuma günü yayınlanan 679 KHK ile Ordu’dan ihraç edildi. O an iki küçük evladım uyuyordu. Önce anlamadık; bilgisayarı kapatıp açtığımızı biliyorum düzelir mi diye! Kanun hükmünde kararname!!! Diyarbakırdaydık lojmanda. Eşim yüzbaşıydı.

Hiç uyumadık o gece. Sabahında gel teslim et silahını dediler. Yalvardım evden çıkarken “sakin ol! Yavrularımla bekliyorum” dedim. 15 gün lojman boşaltma süresi verdiler. Günlerden cumartesi ve ben iki küçük yavrumla hem ağladım hem koli yaptım. Pazartesi sabahı kamyona yükledik eşyalarımızı. Eşim her ortadan kaybolduğunda, evin çocukların görmeyeceği yerine gidip ağlıyordu. Gittim sarıldım “ağlama, dimdik dur, bu yalnış düzelecek” dedim.

Geldik eşimin memleketi Kastamonu’ya. Kayınpederimin evine bir odaya yerleştik. Kayınpederimin sanayide ufak bir demirci dükkanı var. Eşim babasıyla demircilik yapmaya başladı. Yüzbaşı artık kaynakçı demirci ustası oldu. Her yere yazdık. İçişleri, Dışişleri, Kara Kuvvetleri, Genel Kurmay; “bizi neden ihraç ettiniz!” diye.

Şimdi dikkat edin buradan sonra başlıyor trajedi, hatta trajikomik. Eşim ocak ayında ihraç olmuştu. Tek bir sorgu sual yaşamadı. Gözaltı, tutuklama hiçbir şey olmadı. Açığa bile alınmadı! Ve ihracından tam 6 ay sonra, 3 temmuz 2017 günü evinde yaşadığımız 63 yaşındaki kayınvalidem ve kayınpederim sabah eve gelen polisler eşliğinde gözaltına alındı tutuklandılar!!!! Bylock kullandıkları gerekçesiyle. 63 yaşındaki insanlar! Kastamonu E tipi kapalı cezaevinin bayanlar tarafına kayınvalide, erkekler tarafına kayınpederi koydular. Kalakaldık eşim ve çocuklarla. Tam 5.5 ay cezaevinde yattılar. Sonra Ankara cumhuriyet başsavcılığının açıkladığı 11.480 kişilik Bylock Morbeyin kumpası listesinde her ikisinin de numarası çıktı ve önce tahliye, arkasından 23 ocak 2018’de beraat ettiler. Morbeyin mağduru oldukları için hakim mahkemede savunmalarını bile almadı. “Çok geçmiş olsun teyze amca” diyebildi. Sonra bir farkettik ki kayınvalide ve kayınpederimin iddianamelerindeki “Mit’ten gelen Bylock tespit tarihi” eşimin ihracından 4 gün öncesi; biz şok!!!! Eşim hemen Kara Kuvvetlerini aradı. Daha eşim adını söyler söylemez telefondaki binbaşı “geçmiş olsun kardeşim annene ve babana. Herşeyi biliyoruz, tek bir işlem dahi geçirmemenin sebebi sende birşey olmadığı için. Sen 1.derece yakınından dolayı ihraç edildin; iaden yapılacak bekle dediler”

Sevindik “çok şükür” dedik. Biz iade beklerken en son 701 KHK’sında eşim iade olmadığını görünce tekrar Kara Kuvvetlerini aradı “neden iadem yapılmadı” diye. Bakın Kara Kuvvetlerindeki telefona çıkan binbaşı aynen şunu dedi: “Evet İade KHK’sında adın vardı. Fakat Mayıs ayında seninle ilgili emniyetten yazı geldi; malum ankesörlü telefon yapılanmasında ismin geçiyor”

Tabii eşim artık delirdi; “Komutanım 1.derece yakınından dolayı ihraç edildin iaden yapılacak bekle dediniz, iade edilmedim, şimdi diyorsunuz ankesörlü yapılanmada ismin geçiyor, emniyetten seninle ilgili yazı geldi” “2.kumpas!! Yeter artık” dedi. “Yapacak birşey yok bekle” dedi ve kapattı telefonu. Bu görüşme olduktan sonra emniyete gittik. İfade vereyim ne olacaksa olsun, sonuçlansın diye. “Sizinle ilgili birşey yok, olursa gelir alırız” dediler. Yetmedi adliyeye gittik. “Hakkınızda bir soruşturma vs.yok” dediler. Bu görüşme haziranda oldu,11 ay bitti ne gelen var, ne arayan, ne soran. İhraçtan bu yana tam 24 ay bitti. Eşyalarım köhne bir depoda. Ev tutamadık, kayınvalidemde yaşıyoruz. Halımı, koltuklarımı özledim. Küçücük yuvamda mutluyduk biz, evimi dağıttılar. Komisyon “inceleme devam etmektedir” yazıyor. Genel Kurmay’dan tebligat geldi. Ben sürekli Cimer’e yazıyordum, “bizi araştırın, biz hain değiliz” diye. Tebligatta “komisyon inceleme kararı bitiminde karar verilir” yazmışlar. Çok yoruldum. İki evladım var biri 8 yaşında, diğeri 3 buçuk yaşında. Anneyim ben ama gücüm kalmadı. “Tek bir adli işlem geçirmemiş adamın neyini incelemeyi bitiremediniz” yazdım Cimer’e. Kastamonu küçük yer. Ben 2009’da mezun oldum üniversiteden, KPSS ile atanamadım. O yüzden ücretli öğretmen olayım, iki kuruş kazanayım dedim; eşim ihraç olduğu için ne Milli Eğitim, ne Halk Eğitim çalışmak istemediğini söylediler. İş bulamıyorum. Kayınvalidem “çocuklara bakarım yavrum” diyor ama bana iş vermiyorlar.

Biz hain değiliz. Ben Ayşe SERHOŞOĞLU

Eşim Melih SERHOŞOĞLU

HABERE YORUM KAT

8 Yorum