1. YAZARLAR

  2. KENAN ALPAY

  3. Kaşıkçı Hayalet mi Olur, Kasırgaya mı Dönüşür?
KENAN ALPAY

KENAN ALPAY

Yazarın Tüm Yazıları >

Kaşıkçı Hayalet mi Olur, Kasırgaya mı Dönüşür?

19 Ekim 2018 Cuma 10:30A+A-

Suudi Arabistan’ı Donald Trump yönetimindeki Amerika’nın desteğiyle Ilımlı İslam Projesi’nin merkezine dönüştürecek isim Veliahd Prens Muhammed Bin Selman hiç olmadığı kadar zor günler geçiriyor. Ne tutuklayıp işkence ederek mal varlıklarının önemli bir kısmına el koyduğu Suud hanedanının diğer prenslerini tasfiye ederken ne de Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır’la birlikte Katar’a yönelik ambargoyu hayata geçirirken bu kadar sıkıntıya düşmüştü.

Yemen’e yönelik askeri harekâtların sivil katliamlara ve yoksulluğun daha da derinleşmesine yol açtığı durumları dahi bir zafer havasında takdim edebilmişti Veliahd Prens ve kurmay kadrosu. Selman El Avde başta olmak üzere ülkedeki pek çok âlim ve davetçiyi “radikal İslam’ı destekledikleri” gerekçesiyle gözaltına alıp yer altında inşa edilen hapishanelere tıkarken seküler dünyanın yeni gözbebeği olmuştu artık.

Körfez’in Titanic’i Buzdağına Çarptı

Tepeden inme modernleştirme projelerine, despotik iktidarların bütün bir topluma sekülerler hayat tarzını dayatmalarına her zaman destek vermiş Batı, yüz milyarlarca dolarlık petrol varlığını yöneten genç Veliahd Prens’e de epeyce kredi açmış, kendi içinde onun imajını parlatma yarışına girmişti. Ancak büyük umutlar ve şaşalı törenlerle tersanedeki kızaklardan denize indirilen Suudi Titanic’i İstanbul’daki Başkonsoloslukta girişilen kanlı bir istihbarat operasyonu sırasında büyük bir buzdağına çarparak çok ağır hasar aldı.

Cemal Kaşıkçı hadisesi, Veliahd Prens Muhammed Bin Selman’la birlikte kendini gücü kudreti sınırlandırılamayan bir Titanic gibi hareket eden Suudi Arabistan rejimi için resmen bir buzdağına dönüştü. Gazeteci Cemal Kaşıkçı için İstanbul Başkonsolosluğu’nda kurulan tuzak, bu tuzağa iştirak eden diplomatik temsilciler ve 15 kişilik istihbarat timi hemen tüm detaylarıyla Türkiye tarafından tespit edilip bilgi ve belgeler medya üzerinden dünyaya servis edilince ortaya şöyle bir tablo çıktı: Kaşıkçı’nın konsoloslukta kaybedilmesi Suudi Arabistan rejimi kadar Trump yönetimindeki Amerika’yı da ciddi bir sıkıntıya düşürdü.

Cemal Kaşıkçı meselesi, suçüstü yakalandığı bu cürüm dolayısıyla Trump’ın Suudi Arabista’a şantaj yaparak daha çok silah satma yönündeki iştahını kabartıyor elbette. Ancak Suudi Arabistan’ı ama özellikle de Veliahd Prens ve kurmay kadrosunu koruma kollama Trump’ın sergileyeceği fedakarlıklar iki ülkenin anlaşıp el sıkışmasıyla halledilebilecek durumda değil. Bu sebeple Amerikan yönetimi Suudi rejimini yüksek bir bedel karşılığında işin içinden sıyırmaya çalıştığı kadar Türkiye’yi de ikna etmek durumunda. Peki, Türkiye bu olayda Suudi Arabistan devletini tümden ilzam eden bu büyük cürmün hesabını nasıl soracak ve nereye kadar takipçisi olacak? Evet, Suudi Arabistan’la ilişkiler bütün Körfez ülkeleriyle ilişkiler demektir. Evet, Suudi Arabistan’la ilişkilerin gerilmesi demek Amerika ve İsrail’le ilişkilerin daha fazla gerilmesi demek. Suudi Arabistan’la ilişkilerde gerilimin dozunu ayarlayamamak demek İran’ın bölgedeki işgal ve kaos girişimlerinin de önünü açmak demektir.

Bütün bunlara rağmen Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’nda suçüstü yapılan büyük cürmün hesabını soramamış olmak Türkiye açısından ahlaki, hukuki, siyasi ve de egemenlik hakları bakımından büyük bir zaaf olacaktır. Diplomatik temsilcilikte insan kaybetmek üzere tertip kuran Suudi Arabistan’ı diplomatik ve hukuki teamüllere uygun bir biçimde cezalandırmamak diğer bütün devletleri Türkiye’de bu türden operasyonlara girişmek üzere cesaretlendirecektir. Ancak daha önemlisi bu türden istihbarat operasyonlarını askeri ve siyasi kadrolarıyla birlikte deşifre ederek despotik iktidarların sonunu yaklaştıracak sağlam adımlar atmaktır.

Petrol ve Dolar’a Karşı Hukuk

Cemal Kaşıkçı’nın bir hayalete mi yoksa despotik rejimleri sarsan bir kasırgaya mı dönüşeceğini birçok etken ama özellikle de Türkiye’nin ilkeli ve kararlı duruşu belirleyecek. Konsoloslukta adam kaçırma ve öldürme suçunu artık medya üzerinden işleyen bir takip ve teşhir sürecinden çıkarıp hukuki ve siyasi yaptırımlara dönüştürmenin vakti gelmiştir. Amerika’nın da Suudi Arabistan’ın da tehdit ve şantajla bu cinayeti kapatma yönündeki tekliflere kapıları tümden kapamak gerekiyor.

Evet, Kaşıkçı’yı geri getirmek mümkün olmayacak, Belki de iktisadi ve siyasi bir takım anlaşmalarla Türkiye’nin önünü açacak adımlar atmak en kolay ve karlı yol gibi gösterilecek. Ancak bütün bunlara rağmen Türkiye’nin Suudi Arabistan devletini “cürmü meşhud” halinde yakalamasının önemini ve ağırlığını hafife almayalım. Bu diplomasi tarihinde ciddi ve sonuçları ağır bir kırılmadır.

Cemal Kaşıkçı hadisesi, “Ilımlı İslam’ın yeni merkezi Suudi Arabistan ve Veliahd Prensi Muhammed Bin Selman”ın parlatılan imajını, meşruiyetini ve saltanatını yerle bir eden bir kasırganın habercisidir. Sadece basın-yayın tarihinin konusu olarak kalmasını, sadece gazeteciler gününde anılan başarılı bir gazeteci olarak kayıtlara geçmesini istemiyorsak siyaset ve toplum olarak sıkı sıkıya takipçisi olmak ve hesap sormak için tüm imkânları durumundayız. Suudi rejimi Amerika’yla dost ve müttefik olmanın sadece safasını sürmüyor aynı zamanda en ağır bir biçimde bedelini de ödüyor.

Türkiye bu gelişmelerden sonra hem Suudi Arabistan’ın bölgeyi terörize eden faaliyetlerine set çekmenin hem de Amerika’nın yaptırım kararlarını kaldırmanın ve PKK-PYD üzerinden girişilen kuşatmanın sonlandırılmasını öncelemek için daha seri hareket etmek durumundadır. Kaşıkçı hadisesi üzerinden elde edilen bilgi ve belgeleri Amerika ve Avrupa basınıyla paylaşarak Trump karşıtı cepheyi yanına alma yönündeki siyasetin beklenenden daha fazla iş gördüğünü söyleyebiliriz. Aynı durum Suudi Arabistan’da hanedan ve toplum arasında yaşanan huzursuzlukta belli bir inisiyatifi kontrol etmeye zemin hazırladığını da ifade edebiliriz.

Suudi Arabistan ve Amerika cephesinde sergilenen çelişkili beyanlar ve tutumlar ilk etapta sergiledikleri lakaytlık ve cüretkârlığın yerinde yellerin estiğini işaretliyor. Teşekkürler, dostluk vurguları, iltifatlar ve birkaç taviz aldatıcı olmasın, çok daha fazlası için de hesaplar yapıyorlar.

Yeni Akit

YAZIYA YORUM KAT

2 Yorum