1. HABERLER

  2. HABER

  3. HUKUK

  4. 'Kararları Verenler FETÖ'den Cezaevinde'
'Kararları Verenler FETÖ'den Cezaevinde'

'Kararları Verenler FETÖ'den Cezaevinde'

​​​​​​​Eşi "Hizb-ut Tahrir üyesi olma" suçlamasıyla 15 yıl ceza alan Özdoğan, "15 Temmuz darbe girişimi, bize cezaları FETÖ'cü yargı mensuplarının verdiğini ortaya çıkardı. Bu kararı verenler, şimdi cezaevinde. Bir kısmı da firari." dedi.

22 Şubat 2018 Perşembe 20:10A+A-

"Hizb-ut Tahrir üyesi olma" suçlamasıyla iki ayrı dosyadan 15 yıl hapis cezasına çarptırılan Haluk Özdoğan'ın eşi Sema Dilek Özdoğan, Hizb-ut Tahrir'in asla şiddete başvurmamasına karşın terör örgütü olarak değerlendirildiğini ifade ederek, "15 Temmuz darbe girişimi, bize cezaları FETÖ'cü yargı mensuplarının verdiğini ortaya çıkardı. Bu kararı verenler şimdi cezaevinde. Bir kısmı da firari. Madem artık yargı değişti; onların verdiği kararlar bozulsun." dedi.

AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Özdoğan, Hizb-ut Tahrir'in dünyanın birçok ülkesinde faaliyet gösterdiğini ve Batılı ülkelerde dahi asla şiddete başvurmaması nedeniyle terör örgütü olarak görülmediğini dile getirerek, Türkiye'de bu gerçeğin bilinmesine karşın yargının "terör örgütü" kapsamında değerlendirmesinin kabul edilemez olduğunu söyledi.

Özdoğan, eşinin ilk olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde şehir plancısı olarak görev yaptığı 2003'te "Hizb-ut Tahrir üyesi olma" suçlamasıyla tutuklandığını ve 4 ay Kandıra F Tipi Ceza İnfaz Kurumu'nda yattığını anlattı.

"Aynı suçtan ikinci dosyanın açılmaması gerekiyordu ancak yargılandı"

Sema Dilek Özdoğan, eşinin, tahliye edildikten sonra dava sürdüğü için yeniden işine dönemediğini dile getirerek, bu süreçte de mağdur olduklarını ifade etti.

Aynı suçtan 2005'te yeni bir dava daha açıldığını belirten Özdoğan, şunları kaydetti:

"Eşim yeniden tutuklandı ve 11 ay yine Kandıra F Tipi Cezaevi'nde hapis yatıp çıktı. Bu süreçlerde serbest çalıştı. Türkiye Cumhuriyeti'nin yargı kaidelerine göre, aynı suçtan ikinci bir mükerrer dosyanın açılmaması gerekiyordu ancak yargılandı. 2009 yılında üçüncü bir dosya açıldı ve tekrar tutuklandı ve 9 ay cezaevinde kaldı. Bu sefer ikinci kızım dünyaya gelmişti. İki çocukla tekrar cezaevine git-gel süreçlerimiz başladı. 2011 yılında aynı davadan dördüncü kez dosya açıldı. Bu kez de Ankara'ya götürüldü ve 1 yıl Sincan Cezaevi'nde hapis yattı. İki çocukla her ay Ankara'ya gidip geldim."

"Yargıtay'ın kararında geleceği dönük niyet okuma var"

Eşinin hüküm giymemesi nedeniyle 2013 yılında yeniden bir kamu kurumunda işe başladığını belirten Özdoğan, "Ancak 2-3 yıl sonra cezaların onandığı haberi gelince işi bırakmak zorunda kaldı. Biz çalıştığı kuruma bunun bir FETÖ kumpası olduğunu belirten delilli dosyalarımızı da sunmuş olsak da iş akdi feshedildi." dedi.

Bir yapının terör örgütü olabilmesi için cebir ve şiddet uygulaması gerektiği kaidesini hatırlatan Özdoğan, buna karşın eşinin "silahsız terör örgütü üyesi olmak" suçlamasıyla Terörle Mücadele Kanunu üzerinden yargılandığını söyledi.

Bu konuda Yargıtay'ın verdiği kararın çok dikkati çekici olduğunu belirten Özdoğan, şöyle devam etti:

"Evet, şu an terör örgütü değil ama ileride anayasal düzeni değiştirmek için silaha başvurması gerekebileceği, yani bir varsayım üzerine verilmiş olan bir ceza var. Burada 'İleride hilafet devletini silah kullanarak kurabilecekler.' diye geleceğe dönük bir niyet okuma var. Bunun üzerine çok sayıda insana ceza verildi. Eşim, 2009 ve 2011 dosyalarından 7,5 yıldan toplam 15 yıl hapis cezası aldı."

"Onların (FETÖ'cüler) verdiği kararlar bozulsun"

Kararları, İstanbul 14. ve Ankara 11. ağır ceza mahkemeleri ile Yargıtay 9. Ceza Dairesi ve 16. Ceza Dairesi'nin verdiğini hatırlatan Özdoğan, "15 Temmuz darbe girişimi, bize cezaları FETÖ'cü yargı mensuplarının verdiğini ortaya çıkardı. Bu kararı verenler şimdi cezaevinde. Bir kısmı da firari durumda. Kararları verenler FETÖ'cü, vatan haini, ne denirse densin madem artık yargı değişti; onların verdiği kararlar bozulsun. Bu cezaları, dosyaları yeniden ele alsınlar." şeklinde konuştu.

Aile olarak yaşadıkları ekonomik sıkıntıları tevekkülle atlattıklarını dile getiren Özdoğan, "Yeni yeni biraz rahatlamıştık. Üçüncü bir çocuğumuz oldu. Onunla beraber yeni, müreffeh bir hayat kurmaya başlamıştık ama o da iki yıl kadar sürdü. Bazı illerde aynı dosyadan beraat verildi. Bu beraat kararlarının verilmesi bizleri de umutlandırdı. Ancak sonrasında eşimle beraber bazı kişilerin ise aynı dosya üzerinden ceza alması üzüntü verici. Çünkü ortada suç unsuru olabilecek bir şey yok." değerlendirmesinde bulundu.

"Adeta bir teröristin evini basıyor gibi geldiler"

Gözaltı ve tutuklama döneminde maruz kaldıkları muamelelere değinen Özdoğan, şunları aktardı:

"2009 yılında mahallenin bir başından diğer başına kocaman araçlarla, silahlı yelekli güvenlik güçleri adeta bir teröristin evini basıyor gibi geldiler. Bir müddet direndik, kapıyı kıracaklarını söylediklerinde açtık. Eşim kapıyı açtığında 5-6 kişi birden üzerine çullanıp ağzını kapatıp ellerini bağladı. Sabah dört buçuk, beş gibi, sabah namazı vakti gelmişlerdi. Evin altını üstüne getirdiler. Bir şey bulamadılar. Ellerinde onlara göre suç unsuru olabilecek kitap dergiyi alıp kamuoyuna öyle lanse ettiler. 2005'te eşim mide ameliyatı sonrası eve geldiğinde alıp cezaevine götürdüler."

AA

HABERE YORUM KAT

2 Yorum