1. YAZARLAR

  2. Abdullah Aymaz

  3. Karar âteş, firar!..
Abdullah Aymaz

Abdullah Aymaz

Yazarın Tüm Yazıları >

Karar âteş, firar!..

21 Aralık 2009 Pazartesi 01:57A+A-

Menemen olayını bize Denizli'de anlatan Fakir ve Muhtaçlara Yardım Derneği'nin başkanı Ahmet Fahir Sağol, sonra eline Esad Efendi'nin Divan'ını alarak oradan "Tecellâ-yı cemâlinden Habibim nevbahar âteş / Gül âteş, bülbül âteş, sümbül âteş, hâk u hâr âteş" beytinden okumaya başladı..."... karar âteş, firar âteş..." dedikten sonra:"Ne mümkün bunca âteşle şehid-i aşkı gasletmek...Ceset âteş, kefen âteş, hem ab-ı hoşgüvâr âteş" beytini okudu.

Sonra da "İşte Esad Efendi Hazretleri bu şiiriyle bir keramet göstermiştir. Çünkü bu olay, çok büyük bir abartma ile yukarıya bildirilmiş. Gerçekten olmuş gibi, Menemen halkının devlete karşı büyük ayaklanması olarak anlaşılmış ve taş üstünde taş bırakılmayacak şekilde Menemen'e bir ceza uygulaması bile teklif edilmiş, hatta toplar Menemen'e çevrilmiş, fakat Menemenli üst seviye subayların devreye girmesi ve bunun küçük bir olay olduğu ve halkın asla bununla alâkasının bulunmadığı anlatılmasıyla böyle bir tenkilden vazgeçilmiştir. Yani aslında 'karar ateştir'. Serilen gizli plana göre Türkiye'nin her tarafından insanlar toplanıp Menemen'e sevk edilmiştir. Esad Efendi de oğlu ve ileri gelen müntesipleriyle Menemen'e getirilmiştir. Başka yerlerden toplananlardan derdini anlatabilen ve araya adamlar koyanlar zaten hiçbir alâkaları olmadığı için birer ikişer kurtulurken, Esad Efendi ve çevresinin yukarıdan gelen bir irade ile mutlaka cezalandırılması istendiği için, bu iradeye başta Cumhuriyet Gazetesi ve medyanın linç edici destek vermesi ve öte taraftan İzmir Ege Üniversitesi talebelerinin yaptıkları nümayişler ve 'Mürteciler idam edilsin!' sloganlarının haber yapılması ile gerekli destekleyici ortam hazırlanmıştır. Arkasından da idamlar gelmiştir. Yaşının doksanın üzerinde olmasından dolayı Esad Efendi'ye ölüm cezası verilememiş ama oğlu ve müntesipleri idam edilmiştir. Fakat kendisi de zehirlenerek şehit edilmiş ve bir şekilde cenazesi ailesine verilmeden Menemen'e defnedilmiştir. Onun için şiirin bir mısraındaki 'Ne mümkün bunca âteşle şehid-i aşkı gasletmek" ifadesi buna delalet etmektedir." dedi...

Menemen olayı mevzuunda en gerçekçi gazeteciliği, Zaman Gazetesi'nin ilk yıllarında Sadullah Amasyalı gerçekleştirdi. Bu olayın yaşayan şâhitlerine birer birer ulaşıp konuşturdu. Bunun neticesi resmi tarihin dayattığının dışında bir arka planla karşılaştık. Keşke o yazı dizisi bir kitap haline getirilseydi de herkese hiç durmadan tekrarlanan ezberler bir bir bozulsaydı. Şimdi, Ergenekon davası ve Dersim olayının yeniden gündeme gelmesiyle olayların çehresine daha aydınlık bir havada bakma imkânımız oldu. Bir de aydınlarımız zamanın getirdikleriyle yepyeni bir bakış açısıyla meseleye bakarlarsa pek isabetli neticelere ulaşabilirler.

Menemen hadisesi 23 Aralık 1930'da oldu. Ahmet Turan Alkan Bey'in "Çekiç ve çivi" başlıklı makalesinde de belirttiği gibi, "7 Ocak 1931 Çarşamba günü, cumhurbaşkanı, başbakan, içişleri bakanı, milli savunma bakanı bir araya gelip meseleyi görüşüyorlar. II. Ordu Komutanı Fahrettin Altay'ın tespitleriyle kurulacak mahkemeden önce verilecek cezaların ne olacağının işareti orada veriliyor. Herkes hatta seyirci kalan Menemen halkı bile itham altında. 'Hükümet, korkulacak bir şey değildir' fikrini vermiş olan Son Posta, Yarın gibi gazeteler suçludur. Bunların mesul müdürleri Divan-ı Harp'te hesap vermek mecburiyetindedir. Kâzım Karabekir, Hüradam gazetesinde imzasız yazılar yazdığı için sorguya çekilmelidir." kararları alınıyor.

Tabii, olayın tamamen dışındakilere bakış bu olunca, zorla olaya dahil edilmiş olanlara ne yapılacağı daha baştan bellidir...

YAZIYA YORUM KAT