1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Karanlığın Bekçisi Vicdan Denetçileri...
Karanlığın Bekçisi Vicdan Denetçileri...

Karanlığın Bekçisi Vicdan Denetçileri...

Yaptıklarımızın değil yapmadıklarımızın vebalini ödemeye çağrılıyoruz. Ne diye şimdi ne yaptığımı kelimelere yüklemeye kalkıyorum ki! (propagandanın zehri masum gençlere bulaşmasın diye belki.)

23 Temmuz 2017 Pazar 21:56A+A-

Fatma Barbarosoğlu / Yeni Şafak

Her şeye rağmen okumak- yazmak için gayret ediyorum.

Umudu korumak hiç kolay olmasa da, akıntıya karşı yüzmek pahasına devam ediyorum.

(Her şeye rağmen kısmı acılı bir bahistir. Ne ki bunu anlatacak değilim.)

Okuyorum.

Bir taraftan önüme düşen tivitleri okuyorum, tek başına doğum sancısı çeken gencecik bir öğretmenin gözaltındaki çilesini anlatıyor. Bu olamaz diyorum. 21. Yüzyıl'ın Türkiye’sinde bu haber gerçek ise, benim bu kadına karşı ödenecek borcum var. Her birimizin hanesinde kayıtlı borç ile önümüz hiç de aydınlık değil.

Bu haberi sosyal medya hesabıma gönderenler, benim o tivitle ilgili yorumumu bekliyor. Yorum yapmıyorum. RT etmiyorum. Çünkü o yorumun, o gencecik kadının doğum yalnızlığına, sancılar içinde kıvranan yalnızlığına, benim vicdan sahibi entelektüel edalarında attığımın tivitin hiçbir faydasının olmadığını/olamayacağını biliyorum. Ne yapıyorum?

(Bütün bunları anlatmak zorunda kalmaktan nefret ediyorum.)

Öyle haberleri görünce ekranımı kapatıyorum. Kalbimi “tek başına olan”ın kalbine eklemeye çalışıyorum, sıkıntı içine düşmüş bütün peygamberlerin duası ile dua gönderiyorum: Olmazları olduran Allah’ım, şu kuluna bir ferahlık ver. O şimdi sancılar içinde yalnız. Ama tek başına değil. Sen varsın.

“Taşınacak suyu” görememenin endişesi ile duaya duruyorum.

Seküler arkadaşlar bu yazdığım satırları anlamayacak.

Tek dertleri örgütleri lehine muhalefet devşirmek olanlar hiç anlamayacak.

Dua etmek yerine bir iki tivit atsaydın diyecekler. Korktuğun için tivit atamıyorsun da pasif pasif dua ediyorsun diyecekler.

(Kayıtlara geçsin diye yazıyorum. Dua edemediklerim için tivit attım. Mesela Nazlı Ilıcak. Ama Ahmet Turan Alkan için tivit atamam. Altıncı Şehrin müellifinin o güzel üslubunun üzerimde rüçhan hakkı var. Keza Ali Bulaç için. Her şey bir tarafa, beraber ettiğimiz yolculukların yol hakkı var. Ben onlar için imanlarını kavi kıl, yolculuklarını tövbe ile nura çıkar diye dua ediyorum. Duaların sadece duanın sahibine değil dua edilene de ulaştığını bildiğim için duanın coğrafyasının hepimizi içine alan engin bir yurt olduğuna inandığım için...

Sadece isimlerini bildiklerim için mi dua ediyorum? İsim isim sayamadığım bütün masumlar için kalbim daraldıkça duaya sığınıyorum.

Kalbimin daralmadığı bir gün yok.

Bizi ayıran nehir işte burası.

Yaptıklarımızın değil yapmadıklarımızın vebalini ödemeye çağrılıyoruz. Ne diye şimdi ne yaptığımı kelimelere yüklemeye kalkıyorum ki! (propagandanın zehri masum gençlere bulaşmasın diye belki.)

Yapmadıklarımızın çetelesini tutan bir çete var. Öyle bir çete ki onların doğru kabul ettiği şeyleri yapmayınca vicdansız oluyorsunuz, yalaka, yandaş. Onlar neye nasıl isyan ediyorsa öyle isyan etmediğiniz için Müslümanlığınız sorunlu (nasıl da kilise ahlakına sığınıyorlar tam da burada).

Bunun karşı tarafında beddua bekleyenler var: Sizi FETÖ örgütü için hiç beddua ederken görmedik.

Çünkü o her gün beddua ediyor, küfrediyor. Küfrettikçe vatansever olduğunu sanıyor.

Ben hayatımda hiç beddua etmedim. Lanet okumadım. (Niye bunu izah etmek zorunda kalıyorum ki!)

Herkes kendi yaptığının biricik ve değerli, kendi yaptığının duyarlı olduğunun propagandasını yapmaya kalkıyor. Oysa duyarlılık propagandaya gelir bir şey değildir. Duyarlılık savaş tamtamları atanların hanesi için odun toplamak değildir.

Bir de madalyonun tersi var. Vicdanı sızım sızım sızlatan sosyal medya haberi ile karşılaşınca bir kuşku düşüyor kalbe. Bu haber gerçek mi? Haberlerin gerçek olma ihtimali ne kadar can yakıcı ise, gerçek olmama ihtimalini düşünmek de o kadar can sıkıcı. Birilerinin kendi safına adam çekmek için manipülatif haber yapma kapasitesi giderek artıyor. Teknoloji’nin son “hizmetini” bilmek geleceğe dair güvensizliğimizi arttırıp korkuyu hükümran kılıyor.

Her türlü manipülasyonun olduğu/olabileceği bir devirdeyiz.

Ekranımıza düşen son haber gözümüzün gördüğüne inanmamamız gerektiğine ikna ediyor. Lütfen dunyahalleri.com’dan kopyaladığım şu habere dikkat kesilin:

Sahte haberlerin gündemi sık sık meşgul ettiği günümüzde durumu daha da kötüleştirebilecek bir teknoloji geliştirildi. Bilimciler, bir kişinin konuşmasını bir başka kişinin ağzından çıkıyormuş gibi gösteren videolar üretebilen Photoshop benzeri bir tekniği tanıttı.

Washington Üniversitesi araştırmacıları tarafından geliştirilen algoritma, bir kişinin önceki videolarını inceleyerek dudak hareketlerini taklit edebiliyor. Bu teknikle hazırlanan videolarda, herhangi bir ses dosyası sanki kişinin ağzından çıkıyormuş gibi gösterilebiliyor. Araştırmacılar örnek olarak eski ABD Başkanı Barack Obama’yı kullandı. Yüksek kaliteli pek çok videosuna kolaylıkla erişilebilen Obama bu teknik için ideal bir örnekti.

Her şeye rağmen diye başlamıştım ya yazıya...

Her şeye rağmen insan kalmaktan mesulüz. Vicdanımızın resmini isteyip yakalarına iliştirmeye kalkanlara rağmen insan kalacağız. İnsanın yanında kalacağız.

Hiçbir bireyin propagandanın malzemesi haline getirilmesine razı olmadan insan kalacağız.

 

HABERE YORUM KAT

1 Yorum