1. YAZARLAR

  2. D. Mehmet Doğan

  3. İzmir’e suikast!
D. Mehmet Doğan

D. Mehmet Doğan

Yazarın Tüm Yazıları >

İzmir’e suikast!

20 Haziran 2012 Çarşamba 00:20A+A-

1923 Haziranı’nda yapılan seçimde, 2. Büyük Millet Meclisi’ne Mustafa Kemal Paşa (veya Halk fırkası) listesinden seçilmeyen tek isim olan Kadirbeyoğlu Zeki Bey’in hatıralarını karıştırıyordum. Meğer o da bu “İzmir suikastı” dolayısıyla tutuklananlardanmış!

Haziran sıcağında, tam da bu günlerde İzmir, 86 yıl önce...

İstiklâl Mahkemesi harareti bir kat daha artırıyor... Yargılananlar arasında Millî Mücadele’nin Kâzım Karabekir gibi, Ali Fuat Paşa ve Refet Paşa gibi birinci dereceden kahramanları da var...

Kadirbeyoğu, evinde misafir olan Rüşdü Paşa ile gazetede, İzmir’de “Reis-i cumhur hazretlerine bir suikast tertib edilmiş olduğu”nu okur. Zeki Bey haberi şöyle yorumlar:

“Paşa sakın bu bazı açıkgöz müfsidlerin külâh kapmaları için uydurdukları bir efsane olmasın? Böyle ise kim bilir ne kadar masumların günahlarına girilecektir...”

Kadirbeyoğlu, Erzurum milletvekili olan muhatabının da o günahsızlardan olacağını bilmemektedir elbette. Hatta önce Kadirbeyoğlu tutuklanır. Sorgulanır, hapishaneye gönderilir, oradan da vapurla İzmir’e yollanır.

O sırada Zeki Bey Gümüşhane meb’usudur... “Teşriî masuniyet”i vardır. Yani “yasama dokunulmazlığı”na sahiptir. Buna rağmen sorgulanır ve tutuklanır. İstanbul Valiliği’ndeki sorgulama sırasında, bir ara Meclis Reisi Kâzım (Özalp) Paşa da içeri girer, “Bizim meb’uslar da boyuna ifade veriyorlar” der! Halbuki, Meclis tarafından dokunulmazlıkları kaldırılmadan, vekillerin sorgulanmaması gerekir!

Zeki Bey mahkeme sorgusunu da şöyle anlatır: “Bütün mürettep (düzmece) olan bu yarım yamalak evlat ve esami sorguları biter bitmez, mevkuflardan (tutuklulardan) iki üç kişi bırakarak bizleri geldiğimiz gibi yerlerimize iade ettiler. Bu hadise bana şu fikri ilham etti ki, verilecek hükümler ve her şey vaktiyle ihzar edilmiş (hazırlanmış) ve bu yapılan hareket birkaç gösteriden ibarettir.”

“Suikast”ın mürettep olmadığı söylenebilir mi?

Söylense bile, bunun üzerine kurulan mahkeme ve mahkemenin kararları nasıl sonuçlar doğurmuştur? Asıl buna bakmak lâzımdır.

İzmir suikastı, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde en büyük tasfiye hareketinin bahanesi olmuştur. Suikastı önce kapatılmış olan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın tertiplediği öne sürülmüş, bu yüzden partinin başkanı Kâzım Karabekir başta olmak üzere, bütün ileri gelenleri tutuklanmıştır. (Rauf Bey Avusturya’da tedavide olduğu için bundan kurtulmuş ve 1936’ya kadar ülkesine dönememiştir).

Terakkiperver Fırka’nın yöneticileri Milli Mücadele’nin önde gelen kahramanları arasında bulunduğundan, halkın ve askeriyenin tepkisinden çekinildiği için bunun üzerine fazla gidilememiş, bu arada İttihat ve Terakki’nin “a” takımından önemli isimler, idam edilerek, saf dışı bırakılmıştır.

Atatürk’ün yakın arkadaşlarından bazıları da bu dava dolayısıyla idam edilmiştir. Başta Samsun’a çıkarken yanında bulunan Albay Ârif’i (Ayıcı Ârif) zikredebiliriz. İsmail Canbulat onun mütarekeyi imzalayan İzzet Paşa kabinesine girmesi için çalıştığı bir arkadaşıdır. İttihat Terakki’nin efsanevi ismi Dr. Nazım’ı Selanik’ten beri tanımaktadır. Kadir Bey’in hatıralarında ismi geçen Rüştü Paşa da çok değer verdiği komutanlardan biriydi.

İzmir suikastı davasında bir de Çeşme safahatı var ki, mahkemenin nasıl bir komedi olduğunu ayan beyan ortaya koyar.

Cumhurbaşkanı Gazi, mahkeme heyetini Çeşme’ye davet eder. Onlarla öyle bir konuşur ki, onlar binayı kapıdan değil pencereden terk etmek durumunda kalırlar!

YENİ AKİT 

YAZIYA YORUM KAT

1 Yorum