1. HABERLER

  2. İSLAM DÜŞÜNCESİ

  3. İslam Kelamı Açısından Deprem
İslam Kelamı Açısından Deprem

İslam Kelamı Açısından Deprem

Suç ve günahlarımızın (cürümlerin) yıkıcı karşılığı olan olaylar: Tabiat olayları sebeplerin bir araya gelmesiyle vuku bulur. Bu, "gerekli sebep"tir, ama "yeterli sebep" değildir.

05 Kasım 2011 Cumartesi 02:42A+A-

İnsanın günahı

Ali Bulaç

İslam kelamı açısından depremi üç ayrı düzeyde ele almak mümkün:

1) Kadim zamanlarda Kahhar ve Zü'lintikam olan Allah'ın cürümlerinde ısrar eden kavimlere dünyada verdiği bir ceza türü: "İşte biz, onların her birini kendi günahıyla yakalayıverdik. Böylece onlardan kiminin üstüne taş fırtınası gönderdik, kimini şiddetli bir çığlık sarıverdi, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Allah onlara zulmedici değildi, ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı" (29/Ankebut, 40). Şu var ki suçsuzlar azabın dışında tutuluyordu (7/A'raf, 164-165; 10/Yunus, 103). Fakat Gün'ün "ikindi vakti"ne girişimizden beri bu tür cezalar verilmeyecektir: "Sen içlerinde oldukça Allah onlara azab etmeyecek" (8/Enfal, 33). Beşeriyetin Adem'le başlayan tarihini "gündönümü"ne benzetecek olursak, biz Hz. Muhammed (s.a.)'in tarih sahnesine çıkışıyla "ikindi vakti"ne girmiş bulunuyoruz. Bu bize "İkindi-akşam (asr-ğurub) arası zaman"da başımıza gelen felaketlerin ilahi ceza değil, yapıp ettiklerimizin karşılığı olduğunu gösterir: "Asr'a andolsun, insan ziyandadır" (103/Asr, 1). Kural şudur: "İyilik Allah'tan, kötülük senden"dir (4/Nisa, 79). Başımıza gelenleri mevhum güçlerde, yanlış telakki ettiğimiz kaderde, felekte, şanssızlıkta, tesadüf tabiat olaylarında değil, kendi yapıp ettiklerimizde aramamız gerekir. "İnsanların kendi ellerinin kazandığı dolayısıyla, karada ve denizde fesad ortaya çıktı. Umulur ki, dönerler diye (Allah) onlara yaptıklarının bir kısmını kendilerine tattırmaktadır" (30/Rum, 41). Yaşadığımız felaket ve afetlerde yapıp ettiklerimizin payı büyüktür, bizden önce başlarına bu türden büyük felaketler gelip de yeryüzünden silinen kavimler de işledikleri büyük cürümlerin bedelini ödemişlerdir (30/Rum, 42).

2) Kainat bir ecele bağlıdır. "Üzerindeki her şey yok olucudur; celal ve ikram sahibi olan Rabbin baki kalacaktır" (55/Rahman, 26-27). Ömrünün ne kadar olduğunu ve kıyametin ne zaman kopacağını bilemiyoruz. Son ana kadar kozmik ve tabii olaylar sürüp gidecek, güneşte patlamalar olacak, yerin altında faylar kırılıp sarsıntılar olacaktır. Burada yapmamız gereken "tedbirsiz tevekkül" değil, Hz. Ömer'in "yeşil ve kurak iki vadi" örneğinde olduğu gibi "Allah'ın kaderinden (yine) Allah'ın kaderine kaçıp sığınmak" olmalıdır. Fay hattının kırılması Allah'ın takdiri (ve kaderi)dir, hattın üstündeki zeminde bina inşa etmekten kaçınmak; binayı sağlam malzeme ve kurallara göre yapmak da adetullaha riayet etmek, yani takdir (ve kader) içinde hareket etmektir. İki takdir arasında çatışma yoktur. Bittabi hastalanır ve bittabi tedavi oluruz. Çünkü hadiste "Her hastalığın bir tedavisi vardır."

3) Suç ve günahlarımızın (cürümlerin) yıkıcı karşılığı olan olaylar: Tabiat olayları sebeplerin bir araya gelmesiyle vuku bulur. Bu, "gerekli sebep"tir, ama "yeterli sebep" değildir. "Yeter sebep" Allah'ın dilemesi ve yaratmasıdır. Ölümcül bir trafik kazası sebeplerin bir araya gelmesiyle vuku bulur. Ama yine de ilahi bir müdahale yok mu? Elbette var. Şu var ki, tabii bir felaketi celbeden ne ilahi ceza ne spontane fay kırılması, bizim yer tabakasının altında ve üstünde -karada, denizde ve havada- yapıp ettiklerimizin yine adetullah içinde bize dönmesidir. Allah, kimseden ölümcül trafik kazası yapmasını istemez, ama kuralların ihlali sonucunda kaza olursa ölüm vuku bulur. Yerin altındaki petrol, doğalgaz, maden, kömür, fosfat, krom yataklarını boşaltmak, yeryüzü üzerindeki basıncı artırmak, nükleer denemeler vb. nice etkinliğimiz depremleri ve başka tabii afetleri tetikler. Kim bilir Van depremi hangi ücra köşede bugünlerde veya bir süre önce yapılmış nükleer bir denemenin sonucu olabilir: "Öyle bir musibetten korkun ki, içinizde yalnız zulmedenlere isabet etmeyecek" (8/Enfal, 25). Modern zamanlarda yeryüzünün azgınlarının sebep olduğu musibetlerde suçsuzlar büyük zarar görüyorlar.

ZAMAN 

HABERE YORUM KAT

2 Yorum