1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. İran'daki Olayların Mahiyeti ve Rejime Muhtemel Etkileri
İran'daki Olayların Mahiyeti ve Rejime Muhtemel Etkileri

İran'daki Olayların Mahiyeti ve Rejime Muhtemel Etkileri

“(İran’da) tüm bu etkenler rejimi darboğaza sürükleyecek ve içerideki durum kriz halinde patlak verecek. Yakın vadede yaptırımların dozunun artmasıyla rejim, seçenekleri tüketerek devrimden bu yana başından geçen en ciddi krizle yüzleşecek.”

07 Ağustos 2018 Salı 11:41A+A-

Yazısında ABD’nin İran’a yönelik yaptırımlarını ve ülkedeki halk gösterilerini değerlendiren Emel Abdulaziz Hezzani, “(İran’da) tüm bu etkenler rejimi darboğaza sürükleyecek ve içerideki durum kriz halinde patlak verecek. Yakın vadede yaptırımların dozunun artmasıyla rejim, seçenekleri tüketerek devrimden bu yana başından geçen en ciddi krizle yüzleşecek.” diyor.

Emel Abdulaziz Hezzani’nin Şarku’l Avsat’taki köşesinde yayınlanan konuyla alakalı yazısını ilginize sunuyoruz:

İran Halkının Şii Medreselere Yönelik Öfkesi

ABD’nin İran’a yönelik aldığı yaptırım kararlarının hayata geçirilmesi için 7 Ağustos tarihi kararlaştırılmıştı. Dün, yani pazartesi günü, Amerikan Başkan Donald Trump yönetiminin 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşmanın ardından İran pazarına açılan şirketlere tanıdığı 3 aylık sürenin sonuna gelindi. Bu, Amerikan bakış açısıyla yabancı şirketlerin, özellikle de Avrupalı olanların kendilerini hazırlama ve İran’dan çıkmaları için yeterli bir süreydi.

Otomobil, kömür, altın ve maden ticareti ile bankacılık işlemlerine yönelik yaptırımlar bugün başlayacak. Bunu, kasım ayında enerji ve petrol ticaretine yönelik bir sonraki yaptırım paketi izleyecek. Avrupalılar dengeyi korumaya uğraştı, sopayı ortasından tutmaya çalıştı. Yani bir yandan İranlıların korkusunu yatıştırmaya uğraşırken diğer yandan da İran’da önemli anlaşmalar imzalayan şirketlerini korumak için Amerikalılarla anlaşmanın yollarını aradılar.

1990’larda Pan American uçağının patlatılmasının ardından Libya’ya, Amerikalıların rehin alınmasının ardından da İran’a yaptırımlar uygulanmıştı. Avrupalılar, İran uğruna Amerikan pazarını kaybetmeyi göze alamayacak ve önünde sonunda gerçeklerle başa çıkmak zorunda kalacak. Demem o ki önce şirketlerinin faaliyetlerini dondurup ardından da çıkış yapacaklar.

İran riyalindeki ciddi düşüş (1 dolara karşılık 102 bin riyal) karşısında önümüzdeki dönemde daha fazla gerileme yaşanması bekleniyor. İran sokaklarına geri dönen halk gösterileri, durumun ciddiyetini gözler önüne seriyor. 2017 yılının kasım ayında başlayan öfkeli halk gösterileri benzeri görülmemiş bir seviyeye vardı. Zira göstericiler kutsal olana, yani “Yüce Rehber’e” ve onun konumuna ve saygınlığına dokunma cesareti gösterdi ve işin sonu nefret içerikli söylemlere, yolsuzluk suçlamalarına ve rejim piramidinin tepesindeki isim olarak ülkeyi sürüklediği politikaları kınamaya kadar vardı.

Humeyni rejiminin başlangıcından buyana çeşitli sebeplerle İran sokaklarında boy gösteren eylemcilerin lügatinde ‘Rehber’e meydan okuma diye bir şey hiç olmadı. Nitekim ‘Rehber’in konumu her zaman siyasi anlaşmazlık ve çekişmelerin uzağında; her türlü öfke ve tepkinin üzerindeydi. Ancak bu tabu aşıldı ve diktatöre yönelik suçlayıcı ifadeler 8 aydan beri duvarlarda ve İran’ın farklı şehirlerinde sokağa çıkan göstericilerin dillerinde dolanır oldu.

Gösterilerin başladığı dönemde İran’ın kuzeybatısındaki Kazvin eyaletinin Türkistan kentindeki bir ilim havzası saldırıya uğrayarak yakıldı. Eylem daha sonra kasıtsız ve kontrolsüz bir öfke olarak yorumlandı. Ancak olay birkaç gün önce tekrar yaşandı ve yüzlerce gösterici başkent Tahran yakınlarındaki Kerec bölgesinde bir Şii medresesine girip onu yakmaya çalıştı. Bu, insanların politikalarından şikâyetçi oldukları devlet kurumlarına yönelik bir saldırı olsa anlaşılabilir bir şey olurdu. Zira resmî kurumlar, krizde doğrudan muhataplardan biridir. Ancak ‘Rehber’in şahsına ve dinî okullara yönelik saldırı, İran gençliğinin başka bir şey bilmediği sorunun kökenine iniştir. Şöyle ki devrim, ‘Rehber’in şahsına ve onun temsil ettiği dinî kimliğe bir kutsiyet yükledi ve tartışılmaz kıldı. Beraberindeki din adamları da güce tutunmaya meyletti.

Havza-i İlmiye olarak adlandırılan molla eğitim merkezine yönelik saldırı, işin özünde dinin kendisine yönelik bir tepki değil belki ama teokratik rejime ve ilişkili isim ve kurumlara duyulan öfkenin yansımasıdır. İran’daki hâkim rejimi bilen bilir: ‘Rehber’in yüceliği ve dinî siyaseti ile ilişkili konulara dokunup haddi aşmak, İran toplumunda tehlikeli bir dönüşüm olarak değerlendirilir; toplumsal dokunulmazların surlarını aşmaktan çekinmeyen kimse ise hedeflerini duraksız bir şekilde gerçekleştirmesi için gerekli güdülenmeyi sağlayan bir sabır yetkinliği ve cesaret kazanmıştır. Sıradan halk arasında bile böyle haberler, dinî sembollerin konumunu sarsar ve ona olan saygıyı eksiltir. Bu durum onlara yıldır merkeze oturttukları sembollerin çizilebildiğini ve bugün her zamankinden daha fazla parçalanma tehdidi altında olduğunu hissettirir.

Din, farklı etnik kimlikleri bağrında barındıran İran toplumunda büyük bir değere sahiptir. Bununla birlikte onlar, egemen sınıfın toplumsal ve maddi kazanımlarını korumak için uzun bir süredir dinin sırtına bindiğine ve tek başına, doğal kaynak zengini güçlü bir ülkeyi ekonomik yaptırım ve kötü bir isimle cezalandırılan zayıf bir ülkeye dönüştürdüğüne inanıyorlar. Bundan dolayı nükleer anlaşmaya karşı çıktıkları gerekçesiyle muhafazakârların ve kurumlarının, özellikle de Devrim Muhafızları’nın Amerikan yaptırımları karşısında Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’ye karşı konumunu güçlendireceği doğru bir iddia değildir. Her ne kadar muhafazakârlar ve hatta ‘Yüce Rehber’, nükleer anlaşmaya razı değilmiş gibi görünseler de aslında imzalanmasından memnun oldular. Bunun için Batı’nın anlaşma müzakerecisi olarak kabullenebileceği ılımlı bir başkan atamak istediler. Nitekim öyle de oldu.

Diğer yandan böyle hesaplar artık sokaklara uymuyor. İranlılar, bugün siyasi hareketlerle ilgilenmiyor. Onlar, olayların göbeğinde yaşıyorlar ve artçı adımları doğrudan gündelik hayatlarına yansıyor. Başkan’ın Merkez Bankası Müdürü’nü görevden alması yönündeki haberlerle korkuları artıyor. Meclis, nükleer anlaşma başarısızlığından ötürü Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif’in sorgulanmasını talep ediyor. Söz konusu dönemde Cenevre’deki konutunun balkonundan gazetecilere anlaşmanın bir kopyasını göstererek kutlama yapan Zarif’in…

Tüm bu etkenler rejimi darboğaza sürükleyecek ve içerideki durum kriz halinde patlak verecek. Yakın vadede yaptırımların dozunun artmasıyla rejim, seçenekleri tüketerek devrimden bu yana başından geçen en ciddi krizle yüzleşecek.

HABERE YORUM KAT

1 Yorum