1. YAZARLAR

  2. KENAN ALPAY

  3. İran Yetmedi, Rusya da Sahada
KENAN ALPAY

KENAN ALPAY

Yazarın Tüm Yazıları >

İran Yetmedi, Rusya da Sahada

28 Eylül 2015 Pazartesi 04:00A+A-

Rusya’nın Suriye’deki askeri tahkimatını açık açık ve katlayarak arttırmasını Esed/Baas rejiminin bir zaferi olarak pazarlayan gazeteci-analist kılıklı Şebbihalar pek bi şen şakrak ruh halindeler. Bu çevrelerin aynı zamanda başından beri Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu’nun şahsında Türkiye’nin Suriye politikasını bir hezimet olarak takdim etmek üzere seferber olmuş çevreler olduğunu unutmayalım.

Rusya’nın Suriye’deki askeri varlığını devasa boyutlarda arttırması en temelde ve her şeyden önce İran ve Hizbullah’ın Esed rejimini ayakta tutma mücadelesinde artık kifayet edemeyecek durumda olduğunun işareti hatta itirafıdır. İran ve Hizbullah’ın on binleri bulan askeri, tam teşekküllü ve donanımlı özel harekât birlikleri Esed/Baas rejiminin bekasını teminde yeterli olsaydı Rusya fiilen sahaya iner miydi?

Rus Askeri Varlığının Faziletleri

Neredeyse hiçbir ciddi risk almadan sürdürdüğü diplomatik desteğiyle iktifa eder ve sahadaki kirli-kanlı işgal harekâtını İran ve Hizbullah’a ihale ettiği siyasetinde bir değişikliğe gitmezdi. Ama gelin görün ki; Rusya-İran bloğu gibi AB ve ABD’nin Suriye’nin kuzey bölgesinde PKK-PYD üzerinden kalkıştığı askeri planlar da beklenen sonuçları bir türlü vermiyor. Tabii İran, Rusya, AB, ABD gibi merkezlerde kurgulanan diğer tüm planlar kusursuz işlediği için iflas eden Suriye politikası denince akla nedense hep Erdoğan ve Davutoğlu getiriliyor.

Sovyetler Birliği’nin halefi olarak Rusya’nın Suriye’deki askeri varlığı gelinen aşamada artık Tartus’taki deniz üssünden daha fazlası olmaya mecburdu. 50 yıllık Esed/Baas cuntasını sadece İran-Hizbullah askeri varlığı ve Şii-Nusayri ittifakıyla ayakta tutmanın imkânı yoktu çünkü.

İran’ın Irak ve Lübnan’dan sonra Suriye’yi de çok boyutlu işgal planına dâhil etmesi daha çok Fars-Şii ulusçuluğunun Suudi Arabistan ve Türkiye’nin temsil ettiği Sünni dünyaya meydan okuması olarak görülüyordu. Oysa İran’ın stratejik pozisyonu bu derece kendine özgü bir anahtar rolü ifa etmiyordu. İran eski müttefiki Batı ile yeni müttefiki Rusya arasındaki dengeler üzerinden işgallerle iyice kaotik hale gelen bölgede kendine alan açmaya çalışıyor. Öyle ki hem Büyük Şeytan’a düşmanlık nispet eden bir söylem kullanıyor hem de aynı Büyük Şeytan’la Afganistan ve Irak’ta işgal politikaları yürütüp eksen kaymasına tevessül eden NATO müttefiklerini ABD adına terbiyeye girişiyor.

Şimdi Esed/Baas rejimiyle birlikte Suriye’yi harabeye çeviren, kan gölüne dönüştüren iki önemli aktörün şu beyanlarına kulak verelim. Yeni bir şey değil ama İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani en küçük bir edep ve haysiyet emaresi taşımadığı için bütün bir dünyanın gözünün içine bakarak yine şöyle diyordu: “Hiçbir ülke veya yabancı güç Suriye’nin geleceğine karar veremez ve vermemelidir.” İran’ın misyonu Suriye’de demokrasiye istikrar kazandırmak ve güvenliğin sağlanması konusunda yardımcı olmaktan ibaretmiş anlaşılan. Bulgaristan ve Yunanistan’ın Suriye’ye giden Rusya uçaklarına hava sahasına kapatması üzerine İran’ın bu işi ‘insani yardım’ yalanıyla deruhte etmesi hiç kimseye garip gelmiyor bu sebeple.

Evet, İşgal Tek Hikayeniz

Suriye’de İran adına işgal ve katliamlar organize eden Lübnan Hizbullahı’nın lideri Nasrallah, Rusya’nın Suriye’de son dönemde artan askeri varlığıyla ilgili olarak şunları söylüyordu: “Rusya’nın Suriye’deki yığınağı henüz tamamlanmadı; ancak çok sayıda uçak, füze, top ve askeri güç bulunuyor. Bu yığınak, savaşın geleceğini etkileyecektir. Ruslar, ‘Şam bizden güç isterse göndermeye hazırız’ dediler.” Nasrallah-Hizbullah basit ve karanlık bir taşeron tetikçiye tebdil olmuş, ne acı.

Daha dün BM Genel Kurulu’nun açılış toplantısına katılmak üzere Amerika’da bulunan Rusya Devlet Başkanı Putin’in New York'ta, CBS ve PBS televizyonlarına verdiği beyanat şuydu: "Suriye'de bir tek meşru ordu var. Bu, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın ordusu. Bazı uluslararası ortaklarımıza göre bu orduya karşı muhalefet savaşıyor. Ancak gerçekte Esad'ın ordusu, terör örgütlerine karşı savaşıyor." Putin’in bu beyanatında Sovyetler Birliği’nin halefi olduklarına dair vurgularına şu hususlar eşlik ediyordu: Rusya’nın Suriye’deki askeri varlığını teyid, Esed rejimine silah sevkiyatı, askeri ve teknik destekler.

İran hesabına Doğan Medya’da konuşlandırılan kimi Şebbiha artıklarının ifade ettiği üzere Suriye’de Rusya marifetiyle yeni bir hikâye filan yazılmıyor. Rusya zaten çok çeşitli araç ve aktörlerle sahadaydı. Fakat İran ve Hizbullah figürleriyle Suriye meselesini kotaramayacağını, muhalefeti bastıramayacağını iyice idrak etmiş durumda. Gelinen nokta itibariyle Suriye’yi alenen işgalden başka bir seçenek üretemedi. Bu mecburi işgal tercihine rağmen Putin’e “siyasi yükseliş” atfederken aynı durumdan Erdoğan’a “geri dönüş” isnad eden ak saçlı liberaller hiç şüphesiz objektif analiz yapmıyorlar. Evet, iyi bildiniz! Kıbleyi Washington’a, Moskova’ya, Tahran’a dönenler el ele vermişler hep birlikte kara propaganda yapıyorlar. Lakin tükenmeye yüz tutmuş durumdalar. 

YAZIYA YORUM KAT

1 Yorum