1. YAZARLAR

  2. John Pilger

  3. İran üzerindeki yalan oyunu
John Pilger

John Pilger

Yazarın Tüm Yazıları >

İran üzerindeki yalan oyunu

19 Ekim 2009 Pazartesi 04:46A+A-

2001 yılında Londra'dan The Observer, El Kaide'nin Irak'la bağlantısı olduğunu iddia eden, hatta teröristlerin Irak'taki eğitimlerini ve kitle imha silahı olarak şarbon imal edilen bir tesisin varlığını anlatan bir dizi haber yayımladı. Hepsi de yanlıştı.

Benzer bir süreç, İran konusunda yaşanıyor: Devletler ve medya tarafından aniden yapılıveren aynı "keşifler" ve ciddi bir kriz olduğunun aynı şekilde hissettirilmesi. The Guardian, 26 Eylül'de "İran'ın gizli nükleer tesisinin açığa çıkmasıyla birlikte son nokta ufukta göründü." diyordu. Tema "son nokta". Nefeslerin tutulduğu an. Saatli bomba geriye sayıyor. İyinin karşısında kötü. Buna bir de "Bush yıllarına son veren" yumuşak bir yeni ABD başkanını ekleyin. Akla hemen 22 Mayıs 2007 tarihli Guardian'ın meşhur manşeti geliyor: "İran'ın, ABD'yi Irak'tan atmak için gizli yaz planı". Pentagon'un asılsız iddialarına dayanan yazar Simon Tisdall, İran'ın, söz konusu yılın eylül ayında Irak'taki ABD kuvvetlerine saldırarak onları bozguna uğratma "planını" ortaya koymuştu. Bu, hiçbir zaman düzeltilmeyen ancak yanlış olduğu açıkça ortada olan bir düzmeceydi. Bu tür propagandanın resmî jargonu, psikolojik harekâtlar için kullanılan askerî bir terim olan"psi-ops". Bu yöntem, hem Pentagon'da hem de Britanya istihbaratında, "nükleer tehdit"e vurgu yaparak İran'ı ablukaya almak, tecrit etmek ve zayıflatmak için kullanılan diplomatik ve askerî harekâtın en önemli bileşenlerinden biri haline gelmiş durumda. Nükleer tehdit, hem Barack Obama hem de Gordon Brown tarafından durmadan kullanılan; BBC ve diğer yayın kuruluşları tarafından objektif haber olarak papağan gibi tekrarlanan bir deyim. Ve de uydurma.

Newsweek, 16 Eylül'de, önde gelen ABD'li istihbaratçıların, Beyaz Saray'a, İran'ın "nükleer statüsünün", geliştirmekle suçlandığı programı 2003 yılında durdurduğunu "çok gizli" ibaresiyle belirten 2007 yılının Kasım ayındaki Ulusal İstihbarat Tahmini'nden bu yana değişmediğini bildirdiğini yazdı. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu da bunu defalarca desteklemişti. Şu anki haber formatındaki propaganda, Obama'nın, Rusya sınırında konuşlandırılacak olan füzelerden vazgeçildiğini ilan etmesinden çıktı. ABD'nin Avrupa'da bulundurduğu füze mevzilerinin artmakta, "fazla" füzelerin yeniden gemilere konulmakta olduğu gerçeğini örtmeye yarıyor. Oyunun özü, Rusya'nın gönlünü alarak ABD'nin İran karşıtı harekâtına katılmasını ya da en azından engel olmamasını sağlamak. Obama, "Başkan Bush, İran'ın balistik füze programının [Avrupa ve ABD'ye] tehdit oluşturduğu konusunda haklıydı." diye konuştu.

İran'ın ABD'ye bir intihar saldırısı düzenlemesi ihtimali akıl dışı. Tehdit, her zaman olduğu gibi tek yönlü: Dünyanın süper gücü, İran'ın sınırına neredeyse yerleşmiş durumda. İran'ın suçu, bağımsızlığı. Amerika'nın gözde tiranı Şah Rıza Pehlevi'yi yerinden eden İran, ABD kontrolünde olmayan tek kaynak zengini Müslüman devlet konumunda. Ortadoğu'da sadece İsrail'in "var olmaya hakkı" olduğundan, ABD'nin hedefi İran'ın belini bükmek. Bu sayede İsrail, kendine güvenli bir komşunun engellemesiyle karşılaşmaksızın, Washington hesabına bölgede hakimiyetini sağlayabilecek. Nükleer silahların yaygınlaşmaması anlaşmasının ilk imzacılarından olan İran, sürekli olarak Ortadoğu'nun nükleerden arınmış bir bölge olmasını savundu. Buna karşılık Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu tarafından denetlenmeye asla yanaşmayan İsrail'in Diamona'daki nükleer silah imalathanesi bir sır olarak duruyor. 200 kadar nükleer başlığa sahip olan İsrail, aynen insanlığa karşı suçlar işlemekle itham edildiği BM raporundan şikâyetçi olduğu gibi, kendisini Yaygınlaşmayı Önleme Anlaşması'nı imzalamaya çağıran BM kararlarından da hayıflanıyor. Bunlar yanına kâr kalıyor; çünkü süper güç ona dokunulmazlık sağlamış durumda.

Obama'nın İran'la son noktasının gündemi başka. Atlantik'in her iki yakasında da medyaya, halkı hiç bitmeyen savaşlara hazırlama görevi verilmiş durumda. Amerikan NBC kanalına göre, ABD/NATO komutanı General Stanley McChrystal, önümüzdeki beş yıl için Afganistan'da 500.000 kişilik birliğe ihtiyaç duyulduğunu söylemiş. Amaç; Hazar Denizi, Orta Asya, Körfez ve İran'daki, başka bir deyişle Avrasya'daki gaz ve petrol yataklarının kontrolü. Ancak Britanya halkının yüzde 63'ü, ABD halkının yüzde 57'si ve geri kalanların da neredeyse hepsi, onların savaşına karşı. "Bizleri" yeni iblisin İran olduğuna inandırmaları kolay olmayacak.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT