Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Yazarın Tüm Yazıları >

İngiliz oyunu

03 Aralık 2012 Pazartesi 00:38A+A-

Filistin’in, ABD’ye rağmen, Birleşmiş Milletler’de “gözlemci devlet” statüsü kazanması, bağımsızlığa doğru atılmış büyük bir adımdır ve bunda Türkiye’nin şeref payı vardır. Hayırlı olsun.

Ancak oyun devam etmektedir. Bu yüzden Filistin işgalinin tarihsel sürecine bakmanın şimdi tam zamanıdır.

Öteden beri İngiltere, Filistin’de bir Yahudi Devleti kurmayı plânlıyordu. Onun vasıtasıyla Ortadoğu’yu kontrol altında tutacaktı.

Bu uzun soluklu bir plândı. Tevrat’da öngörüldüğünü iddia ettikleri “Arz-ı Mev’ud” (vaat edilmiş topraklar) adım adım gerçekleştirilecekti. Her fırsat, her imkân bunun için kullanılıyordu. Tabii bu İngiltere’nin umurunda değildi, İngiltere kendi çıkarlarının hesabını yapıyordu.

Musos Haim Montefiore isimli bir İtalyan Yahudisi, İngiltere’nin desteği sayesinde Londra’da büyük servet sahibi oldu. Ardından, Yahudi Devleti’nin ön çalışmalarını yürütmek üzere, Filistin’e gönderildi (1824). 13 yıl amacı doğrultusunda çalışmalar yaptı. Dünyanın dört tarafına dağılmış Yahudileri Filistin’e davet etti. Onca çabaya ve paraya rağmen, Yahudilerin Filistin’deki nüfusu 8 binde kaldı.

Bu kadar az nüfusla devlet kurulamayacağına kanaat getirince, Londra’ya döndü. Tüm propaganda mekanizmalarını kullanarak Filistin’e Yahudi göçünü sağlamaya çalıştı. Fakat Yahudiler Filistin’e göç etmek için, can ve mal güvenliği istiyorlardı. Bu teminatı İngiltere verdi: Filistin’deki İngiliz konsolosluklarını, Yahudileri himayeye memur etti.

1862’de, birinci görevi Filistin’de Yahudi Devleti kurmak olan Siyonizm Teşkilatı kuruldu. 1897’de İsviçre’nin Basel kentinde Dr. Theodor Herzl başkanlığında ilk Siyonist Kongresi toplanıp “Ne pahasına olursa olsun, Filistin’de devlet kurma” kararı alındı.

Osmanlı Devleti ise tüm gücüyle buna karşı koyuyordu. Bu karşı koyuş sebebiyle, Filistin’de Yahudi Devleti (İsrail’in) kurulmasını 43 sene geciktirdi.

Sonunda, Osmanlı yok edilmeden, Filistin’de İsrail Devleti kurulamayacağı anlaşıldı. Artık bu noktaya yoğunlaşılacaktı.

Sultan Abdülâziz bilekleri kesilmek suretiyle katledildi, Sultan II. Abdülhamid’e defalarca suikast düzenlendi. Öldürmeyi başaramayınca, İttihad-Terakki’deki mason biraderlerini kullanarak tahttan indirdiler. Fakat emelleri yine gerçekleşmedi. Hilafet makamının Müslüman milletler üzerindeki etkisi sürüyordu. Asıl onun ortadan kaldırılması gerekiyordu.

Önce Balkanları ateşlediler. Milliyetçilik duygusunu ve din farkını kullanarak isyanlar çıkardılar. Bir taraftan da Arap dünyasını karıştırıyor, yıllar boyu eğittikleri casusları vasıtasıyla Arapları, Osmanlı’ya karşı ayaklandırıyorlardı.

Nihayet Birinci Dünya Savaşı’nı çıkardılar. Dünyanın en güçlü donanmasını Çanakkale’ye gönderdiler. Asıl amaç hilâfeti kaldırmaktı. Ancak bunu kendileri yapmaya kalkarsa (yani Türkiye’yi işgal edip cebren hilâfete son verirlerse), İslâm âleminin tepkisini çekecekler, büyük bir direnişle karşılaşacaklardı. Bir yolunu bulup bu işi hilâfetin sahiplerine (Türklere) yaptırmalıydılar.

Meşhur ve malum “İngiliz oyunu” yine devreye girdi: Kendileri İstanbul’u işgal ederken, Yunanlıları İzmir’e çıkarttılar.

Gerisi malum: İstiklâl Savaşı sonrasında önce saltanat, ardından hilâfet kalktı.

Bu arada Kudüs’ü de işgal etmişlerdi (1918). Osmanlı’nın Kudüs’teki hâkimiyeti böylece bitmiş, Yahudi Devleti’nin önü açılmıştı.

İngiliz Dışişleri Bakanı Arthur Belfour tarafından 1917’de yayınlanan “Belfur deklarasyonu”da şöyle deniyordu: “İngiliz Kraliyet Hükümeti, Filistin’de Yahudi halkı için milli bir devlet kurulmasını memnuniyetle karşılıyor. Bu gayeye ulaşmayı kolaylaştırmak için en değerli mesailerini harcayacaktır...”

Cemiyet-i Akvam (Birleşmiş Milletler) o günlerde de bir piyondu, bugünlerde de piyon: O günlerde İngiltere’nin, günümüzde Amerika’nın piyonu...

Bugün, yıllar içinde güç kaybeden İngiliz’in “İsrail’i himaye” etme görevini Amerika üstlenmiş görünüyor. Ama görünüşe aldanmayın: Bu işin arkasında da siz siz olun, mutlaka bir “İngiliz oyunu” arayın.

Zaten bugünkü Amerika, eski Britanya’nın tâ kendisidir!

YENİ AKİT 

YAZIYA YORUM KAT