1. YAZARLAR

  2. Gideon Levy

  3. Ilımlı kimse kalmadı
Gideon Levy

Gideon Levy

Yazarın Tüm Yazıları >

Ilımlı kimse kalmadı

26 Ocak 2009 Pazartesi 02:43A+A-

Önde gelen üç başbakan adayının hepsi de köktenci. Tzipi Livni ve Ehud Barak Gazze'de savaşa giderek radikalliğin üst noktasına erişti. Benjamin Netanyahu ancak söylemde daha radikal olabilir.

Bu seçim kampanyasında, Livni ile Barak'ı "köktenci" Netanyahu'nun karşısındaki ılımlılar olarak görme yanılgısına kapılmamalıyız. Bu, bir hayal kırıklığı. İkisi de merkez solda olan Kadima ve İşçi Partisi, İsrail'i iki yıl içinde iki korkunç savaşa sürükledi. Netanyahu ise tek bir savaşa girişmişti. Söyleminin diğer ikisinden daha radikal olduğu doğru ama şimdiye kadar hep lafta kaldılar. "Ilımlılar" ise radikal ve saldırgan eylemlere girişti. Kadima'nın seçim reklamında "Bibi sağ görüşlü ve güvenilmez" deniliyor. Öyle mi? Livni ile Barak da ondan farksız.

Gazze Savaşı'nda rolü olan kimse şimdi barıştan bahsedemez. Filistinlilere bu kadar büyük bir darbe indirerek daha fazla nefret tohumu ve korku tohumları ekenlerin onlarla barış yapmaya niyeti olamaz. Sivil halkın üstüne beyaz fosfor bombaları atan ve binlerce evi yıkanlar, ertesi günü çıkıp da, yan yana barış içinde yaşayan iki devletten bahsedemez. İşgali sonlandırmaya dair görülmemiş derecede cesur açıklamalar yapan Ehud Olmert, bunları bir hamlede saçma sapan klişelerden ibaret bir gevezelik haline getiriverdi. Onun barış istediğine kim inanır artık? Barak ve Livni'nin istediğine kim inanır?

Bu savaş, bize "farklı bir siyaset" sözü veren kadının, Livni'nin maskesini indirdi. Dışişleri Bakanı olarak İsrail'in aydınlık yüzünü dünyaya göstermesi gerekirken, kibirli, sert ve vahşi yüzünü göstermeyi seçti. Onun için ne dünya söz konusuydu ne ABD ya da Avrupa ne BM Güvenlik Konseyi ne de kanayan ve bozguna uğramış öteki taraf. Kararı verecek olan sadece İsrail'di. Daha önce hiçbir dışişleri bakanı böyle konuşmamıştı. Zavallı bir halde erkekçe, militarist ve hatta maço bir tavır takınmaya çalışan, sabah saat 3'te telefon çaldığında ne söylemesi gerektiğini bilen bir hava taslayan Livni, etrafındaki radikal militarist erkeklerinkinden farksız kelimeleri ve davranışlarıyla başarısız bir dışişleri bakanı olarak karşımızda duruyor.

İşçi Partisi'ne oy vermek de savaşa ve sebep olduğu dehşete oy vermek anlamına gelir. Bu savaşın şefi olan Ehud Barak, kendisini, bir arada yaşamaktan, siyasi anlaşmalardan ve diplomasiden bahsetme hakkından sonsuza kadar mahrum bıraktı. Eğer bunlara gerçekten inanıyor olsaydı, onlara savaşa gitmeden önce şans verirdi. Savaştan sonra değil. Orduyu savaşa götüren Barak, İsrail'in Arap partilerini yasal haklarından mahrum etmek üzere aşırı sağ partilere destek olan "soldaki" partisiyle birlikte bunun hesabını vermeli. Avigdor Lieberman, Netanyahu, Livni ve Barak: hepsi bir. Hepsi de antidemokratik bir karara oy verdiler. Lieberman da sizi korkutmasın. O da sadece konuşuyor. Ama o, en azından, bunu dürüstçe yapıyor. Barak ise salvolar savurarak hayal kırıklığına uğratıyor. Bu sahtekârlar dünya liderlerinin desteğini almaya devam ediyor ama yerküre üzerindeki birçok halk nezdinde savaş tacirleri ve savaş suçlusu şüphelileri haline geldiler bile. Diplomatik dokunulmazlıkları onları koruyacak olabilir ama bu liderlerin kanlı elleriyle bizi temsil etmesini kim ister?

Aralarında hiçbir ideolojik ayrılık olmaması da başka bir mesele. Barak ve Livni'ye aralarındaki farkın ne olduğunu bir sorun bakalım. Savaşın getirisinin kimin hanesine yazılacağı konusundaki çekişmeleri dışında, aralarında hangi ideolojik tartışma var?

Karşılarındaki Netanyahu'nun önerebileceği ne var? "Ekonomik barış". Ona kalırsa az bile olan bu savaştan sonra, doktrini daha da gülünç hale geldi. Seçimlere böyle gidiyoruz. Birbirlerinden pek farkı olmayan üç büyük partiyle. Eskiden "Arap dünyasında ılımlı kimse yok" deyip dururduk. Şimdi ılımlısı olmayan bizleriz. Oyunuzu nasıl istiyorsanız öyle kullanın, ama kendinizi kandırmayın. Kadima'ya, İşçi Partisi'ne ve Likud'a giden her oy bu son savaşın onaylanması ve bir sonrakine oy veriliyor olması anlamına gelir. Haaretz, 24 Ocak 2009

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT