1. YAZARLAR

  2. Faruk Beşer

  3. İlahiyatı bitirenlere
Faruk Beşer

Faruk Beşer

Yazarın Tüm Yazıları >

İlahiyatı bitirenlere

20 Temmuz 2014 Pazar 16:33A+A-

İlahiyat mezunları, yıllıkları için birkaç öğüt yazmamı istediler. Yazınca söylediklerimin bütün ilahiyat mezunlarını ilgilendirebileceğini düşündüm ve bugün köşemi bu cümlelere ayırdım.

Hitabın öğrencilere olduğunu hatırlatırım.

Geldiğiniz Gibi Gidiyorsunuz

Hayatın her safhası böyledir, böyle olacak. Geldiğimiz gibi gideceğiz. Geldiğimiz yere döneceğiz. Ve muhtemelen sizin bu beş yılınız kadar güzel daha hiçbir beş yılınız olmayacak.

Fakültede aldığınız dersler yanında bundan da ayrıca bir ders alabilirsiniz. Demek ki, her beş yıllar bitmeye mahkûm.

Bildiğiniz şeyleri hatırlatmada yarar olabilir mi? Olur tabii. 'Hatırlatın, çünkü hatırlatma mümine yarar sağlar' diyor Allah.

Bunu bir bitirme değil, bir başlama olarak görmeniz lazım. Yeniden öğrenmeye, öğrendiklerinizi yaşamaya, öğretmeye, uygulamaya başlama… Allah, 'bir işi bitirince hemen diğerine koyulun!' demiyor mu?

Peki, bu tecrübelerimle ben sizin yerinizde olsaydım ne yaparım?

İlk iş olarak niyetimi gözden geçiririm, kısa ve uzun vadeli hedeflerimi bu sahih niyetle yeniden belirlerim. Allah için hangi sahada en verimli olabilirim diye düşünürüm, istişare ederim. Hayatımı, alacağım maaşa ve bulacağım işe göre ayarlamam, bunu fazla hesaplamam. Onu Allah'a bırakırım. 'Kim Allah için olursa Allah da onun için olur' diyor Efendimiz. Nasıl geçineceğimden fazla endişe etmem, bu gerçek tevekküle aykırıdır derim. Dini bilgilerin dünyalık için edinilmesi, öğrenilmesi ve öğretilmesi ne kötü bir şey. Bu şeytani duygulardan niyetimi temizlemeye çalışırım. Bir insan kendini Allah'a adar da Allah onu ihmal eder mi?

Hemen bugün yeni bir okuma planı yaparım. Bunun için önce işi bilenlerle istişare ederim, yazışırım ve listemi hazırlarım. Taviz vermeden uygulamaya koyarım. Çünkü ara verildikçe tekrar başlamak zorlaşır.

Bu konuda ve her konuda muvaffak olmam için Allah'a sürekli dua ederim. Dualarımda annemi babamı, hocalarımı ve arkadaşlarımı da unutmam.

İslam tek başına yaşanmaz. Bulunduğum çevrede ortak çalışmalar yapabileceğim arkadaşlar arar, onlarla mümkünse günlük, değilse en azından haftalık dersler, aylık tartışmalı toplantılar oluşturur ve en önemli meseleler üzerinde kafa yorarım.

Bu arada mübarek bir yuva kurabilmek için Allah'a dua ederim, evleneceğim adayda yakışıklı, güzel ve zengin olmasından çok, dindar olmasını ararım. 'A, eli kuruyasıca, sen dindar olanı seç, dindar olanı!' diyen Efendimiz bunu öylesine bir tavsiye olarak söylemiş olabilir mi?

Peki, sen bunları yaptın mı diye sormayın bana. Aslında bir kısmını yaptım ama ben yaptıklarımı değil, tecrübelerimle edindiğim bilgileri söylüyorum. Şimdiki aklım ve bilgim olsa böyle yapardım diyorum. Akıllı insan tecrübelerinden yararlanan insandır. Çok daha akıllı insan başkalarının tecrübelerinden de yararlanabilendir, demiş birisi.

'Dünya cazibelidir, tatlıdır' diyor Efendimiz. Cazibeli, yani çekici. Herkesi kendine, kendi girdabına çekmek, kendinde bitirmek ister. Farsça bir şiirde okumuştum, bir beyti hatırımda. Şair dünyayı kastederek şöyle diyordu: '… Ki, în acûze arus-i hezâr-dâmad-est.' 'Bu kocakarının sana verdiği sözde duracağını sanma, çünkü o senin gibi binlerce damada gelin olmuş da hepsini aldatmıştır'.

Bir başkası da diyordu ki, 'dünya senin gölgene benzer, peşinden koşarsan onu hiç yakalayamazsın, ama sırtını döner gidersen o senin peşinden gelmek zorunda kalır'.

Peki, dünyayı başkalarına mı bırakacağız dersen? Asla(!) derim. 'Allah'ın bir hayır ve sizin için bir kıyam aracı olarak verdiği malı, mülkü sefihlere bırakmayın' diyor Rabbimiz. Yani dünyayı da başkasına bırakmayacağız, ama onu amaç değil, araç olarak göreceğiz. O bizim yükümüz olmayacak, biz onu binek yapacağız. 'Rabbim, dünyayı en büyük derdim yapma' diye dua eder Efendimiz.

Ülkemiz adına her bir ilahiyat mezununun omuzlarında beş on bin kişinin dini sorumluluğu olduğunu hiç unutmamalısınız. Geleceğimiz adına o kadar kişinin İslam'la tanışması bizim görevimiz. Artık bizim hayatımızı yaşama lüksümüz yok.

Allah'ın Hz. Peygamber'in hanımları için söylediği, bütün ilahiyat mezunu kızlarımız için de geçerli: 'Siz artık sıradan kadınlar değilsiniz, günahlarınız da sevaplarınız da katlanacak'.

Tabii ki, erkekler de öyle.

Ve son bir önemli not:

Son yıllarda İslam'a genel bir yöneliş olmakla beraber, tesettürde kendini gösteren yozlaşmayı ve fesadı düzeltme de yine sizin göreviniz.

'Giyen çıplaklar' olmak bir ilkellik değil mi?

Allah yolunuzu açık eylesin, yarınız ve yardımcınız olsun. Twitter: @farukbeser

Yeni Şafak

YAZIYA YORUM KAT